Merkez Bankası piyasaların da beklediği gibi politika faizinde bir değişiklik yapmadı. Buna karşılık faiz kararı metninde kimilerine göre beklenenden iyimser kimilerine göre ise daha ihtiyatlı bir dil kullandı.
Merkez Bankası piyasaların da beklediği gibi politika faizinde bir değişiklik yapmadı, yüzde 50’de sabit tuttu. Buna karşılık faiz kararı metninde kimilerine göre beklenenden iyimser kimilerine göre daha ihtiyatlı bir dil kullandı. Görünen o ki Merkez Bankası henüz yumuşama konusunda sinyal vermek için uygun bir zeminin oluşmadığını düşünüyor.
Aslına bakacak olursak iç talebin enflasyon üzerindeki etkisi konusunda daha iyimser bir dil kullanarak, bir anlamda ileriye dönük bir yumuşama kapısını çok olmasa da biraz aralamış kabul edilebilir. Buna karşılık açıklama metninde yer alan ‘aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceği’ sözü ile yine temkinli ve şahin tutumunu sürdürdüğü de açık.
Toplantıdan önce eski metinlerde yer alan ‘enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşunun sıkılaştırılacağı’ ifadesi değişmesi muhtemel cümlelerin başında yer alıyordu. Bu ifadenin ya daha yumuşaması ya da tümüyle metinden çıkarılmasını bekleyen iktisatçılar vardı. Merkez Bankası politika metnini aşırı temkinli bulanların örnek verdiği bu cümleydi.
Merkez Bankası’nın bundan sonra beklentilerdeki değişime daha fazla ağırlık verileceğini ima eden sözleri ise piyasalarda bu konuda var olan tartışmaları büyütecek gibi gözüküyor. Kimilerine göre piyasa oyuncularının beklentilerinin daha sağlıklı olduğu ve buna göre karar verilmesi gerektiği, iş dünyası ve halkın enflasyon beklentilerinin rasyonel olmadığı belirtiliyor. Buna karşılık piyasa oyuncuları ile birlikte iş dünyasının beklentilerinin de çok önemli olduğu, çünkü fiyat oluşumuna bunların etkisinin yüksek olduğunu söyleyenler var. Son olarak da ne kadar mevcut enflasyona göre enflasyon beklentisi belirlese bile halkın beklentilerinin de yine Merkez Bankası karar alma aşamasında göz önünde bulundurulması gerektiği görüşünü savunanlar da bulunuyor.
Bu konuda önemli sıkıntılardan biri Merkez Bankası’nın kendi içinde bu konuda bir birlik bulunmadığı görünümü vermesi. Bu açıdan bakarak politika metninde Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın görüşlerinin ağırlık kazandığı, beklentilere bu kadar ağırlık verilip tüm beklentilerin hesaba alınması algısının bunu gösterdiği iddia ediliyor.
Ancak benim gözlemime göre beklenti konusunun öne çıkarılmasının ardında, aslında Merkez Bankası yönetiminin iktidarın yapacakları konusunda fazla bir güvenceye sahip olamaması geliyor. Her şeyden önce iş dünyasından son dönemde gelen baskıların artması, bunun özellikle AKP yönetiminde sonuç verdiği izlenimi, Merkez Bankası yönetimini ‘zamanından önce yumuşama’ konusunda korkutuyor. Yani her an Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ya da dolaylı olarak Hazine ve Maliye Bakanı tarafından, kredilerin gevşetilmesi, piyasanın biraz rahatlatılması konusunda bir talimat almaktan korkuyor gibiler. İşte bu nedenle gelecek salvolara karşı daha sıkı durabilmek için, kendilerini, hala gerekirse parasal sıkılaştırmanın artacağı yolundaki sözlerini bu açıklamada da yinelemek zorunda hissettiler.
Merkez Bankası yönetiminin daha önemli korkusunun ise mali tedbirler konusunda olduğunu tahmin ediyorum. Belirlenen kamudaki tasarruf önlemlerinin çoğunun kabul edilmediğini, bu nedenle kamuda tasarrufun neredeyse tümüyle kadük kaldığı biliniyor. Bunun yanında enflasyonla mücadele için söz verilen parasal politikalara destekleyici ek mali tedbirlerin devreye sokulacağı vaadi de yerine getirilmedi. Bakan Mehmet Şimşek yeni vergi paketlerinin gündeme getirileceğini söylüyor ama nasıl bir metin ortaya çıkacağı, piyasalar gibi Merkez Bankası tarafından da bilinemiyor. Bu nedenle de ihtiyatlı tutumu sürdürerek aslında işlerin hiç de istendiği gibi gitmediğinin mesajını veriyor olabilirler.
İşte bu noktada Merkez Bankası’nın faiz kararını belirlemek hatta sinyal vermek için bile yeni orta vadeli programı mutlaka görmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, eylül sonunda yeni OVP’nin (orta vadeli plan) açıklanacağını söyledi ama tarih konusunda şahsen emin değilim. Çünkü gelen itirazların artması OVP’de yer alacak bazı önlemlerin yine temizlenmesini beraberinde getirebilir. Bakan Mehmet Şimşek, yapısal tedbirlerin orta vadeli programda yer alacağın söylüyor ama bunlar kağıt üstünde kalacak birer çerçeve tedbir mi olacak, yoksa hayata geçirilebilecek mi orası bile belli değil.
TEPAV’ın son PPK öncesi yayımladığı notta da yazıldığı gibi; bütçe açıklarının yüksek seyri devam ediyor, mali tedbir alınamadığı için bütçe açıkları yüksek kamu zamları ile kapatılmaya çalışılıyor. Böyle olunca da temmuzda görüldüğü gibi Merkez Bankası’nın ısrarla üzerinde durduğu gibi ‘aylık fiyat artışları tek seferlik yüksek’ çıkabiliyor.
Tüm bunlar beklentilerin iyileşmemesine, hatta bozulmasına neden olabiliyor. Merkez Bankası da doğal olarak belki de olması gerekenden çok daha temkinli durmak ihtiyacı duyuyor.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor