6 Eylül sonrası döviz rezervlerinde yeniden başlayan artış, bir haftada 10 milyar doları buldu. Yabancı girişi yeniden hızlanırken, Merkez Bankası kurların düşmesine izin vermeden yüksek kurdan yüklü döviz alımları yapıyor.
6 Eylül sonrası döviz rezervlerinde yeniden başlayan artış, 10 milyar doları buldu. Yabancı girişi yeniden hızlanırken, Merkez Bankası kurların düşmesine izin vermeden yüksek kurdan yüklü döviz alımları yapıyor. Bu nedenle piyasada TL bollaştı ve bankaların fonlama faizi yeniden yüzde 50’nin altına indi, bunun mevduat faizlerinde önümüzdeki hafta düşüşe neden olması bekleniyor.
6 Eylül öncesi haftada rezervlerde 2 milyar dolarlık düşüş yaşanmıştı. 5 ve 6 Eylül günlerinde aslında döviz alımı oldu ama hafta bazında düşüş yaşandı. 5 Eylül’de yeniden başlayan Merkez’in döviz alımları, geçen hafta artarak devam etti. 12 Eylül Perşembe akşam itibariyle swap hariç net rezervler 23.8 milyar dolara yükseldi. Cuma günü de en az 2 milyar dolarlık alım olduğu tahmin ediliyor, dolayısıyla rezerv 25 milyar doları geçmiş olabilir.
Halbuki geçtiğimiz hafta swap hariç net rezervler 13.7 milyar dolara kadar düşmüştü. Yani perşembeden perşembeye 10 milyar dolarlık rezerv artışı oldu. Hafta sonu itibariyle bu artışın 12 milyar doları aşması bekleniyordu. Swap hariç net rezerv rakamını resmi otorite 8 milyar dolarlık kamu döviz hesabını ekleyip verdiği için aslında 5.7 milyar dolardan 15.8 milyar dolara çıktı denilebilir.
Merkez Bankası yeniden döviz almaya başladığı için yeniden likidite sıkıntısı çekmeye de başladı. Çünkü rezervin düştüğü noktada piyasadaki likidite açığı 275 milyar TL’ye kadar çıkmıştı, döviz alıp karşılığı yüklü TL verdiği için dün piyasada likidite fazlası 75.5 milyar TL’yi bulmuştu. Böyle olunca doğal olarak piyasayı fonlama faizini de Merkez Bankası düşürmek zorunda kalıyor. O sıkışık dönemde bankalara fonlama faizi yüzde 53 olan üst sınırdan gerçekleşmişti. Şimdi likidite bolluğu olduğu için faizler aşağı geldi: Cuma günü fonlama faizi yüzde 49.18 oranına kadar düştü.
Dün de anlatmıştım; Merkez döviz aldıkça piyasadaki likidite fazlalaşıyor, bu Merkez’in piyasayı fonlama faizini düşürüyor, bankalar da mevduat toplamak için faiz artırımı yerine, düşen bu fonlama faizinden yararlanmayı tercih ediyor. Ekonomik olarak baktığınızda mevduat faiz oranlarının düşmesi, parasal aktarım mekanizmasının bozulması, yani uygulanan sıkı para politikasının etkisinin zayıflaması anlamına geliyor. Yani aslında tercih edilecek bir durum değil.
Burada hassas bir dengenin gözetilmesi gerekiyor. Merkez Bankası’nın döviz kurlarıyla ilgili tercihleri ise bu açıdan bakıldığında anlaşılır değil. Merkez Bankası yönetiminin belki de bu konudaki soru işaretlerini şeffaf bir şekilde açıklaması gerekir ama bu dönemde böyle bir şey beklemek de lüks oluyor.
Merkez Bankası yabancı girişinin hızlanmasıyla birlikte ağustosta enflasyon hedefine çok ters bir kur artışı yaşandığını düşünüp kurların aşağı gelmesini bekleyip, gerekirse düşük rakamlardan döviz alıp rezerv artırma yoluna gidebilirdi.
Halbuki Merkez Bankası yönetimi dolar kurunun daha önce koruduğu 33.5 TL düzeyine bile inmesine izin vermedi. Geçtiğimiz hafta 34 TL’den yabancının dövizini almaya devam etti. Kamu görevi gören kurumlardan biri olan Merkez Bankası, neden düşük kurdan döviz almak yerine yüksek kurdan döviz aldı? Kararın bilimsel alt yapısının bence anlatılması gerek.
Merkez Bankası yönetimi bence ayrıca KKM’yle ilgili aldığı son panik kararıyla ilgili de değerlendirme yapmalı. Yabancı girişinin yeniden başlayacağını görmesi, döviz talebinin temel bir nedeni bulunmadığını bilmesi gereken Merkez yönetimi, dövize talep olup 5-6 milyar dolar rezerv eridi diye KKM erimesini neden durdurdu? Halbuki KKM erimesi devam etse yabancılar girerken istediği TL’yi piyasadan döviz bozdurarak sağlasalardı piyasadaki likidite fazlası da bu kadar olmayacaktı. Mevduat faizleri düşmezdi, TL’ye cazibe kazandırma süreci devam ederdi, yani sıkı para politikasına döviz almayı piyasaya bırakarak çok daha az verebilirdi.
Yabancı sermaye girişinin devam etmesi bekleniyor. FED’in çarşamba günü açıklanacak faiz kararı ardından daha fazla artış da beklenebilir. Şirketler döviz hesabı açıyorlar ama bu süreçle birlikte yerli yatırımcının da yeniden TL’ye dönüşü hızlanacaktır. Buradaki önemli sorulardan biri Merkez Bankası’nın rezerv biriktirmeye nereye kadar devam edeceği? Rezerv birikimini bu hızla sürdürürse likiditede çok daha büyük sorunların çıkması kaçınılmaz bunu nasıl yönetecek?
Ayrıca yüksek kurdan döviz almaya devam etmesi Merkez Bankası’nın bu yıl da yüksek zarar edeceği anlamına geliyor. Zarar karşılığı Hazine’den kağıt bile alamadığını düşünürsek; bu zararın para basarak karşılandığını, yani aynı zamanda enflasyonist bir etki yarattığını da unutmamak gerekiyor.