Acil dış kaynak aranıyor: Kur ve faiz baskısı artıyor
Merkez Bankası dün bankaları yüzde 50'nin altında faizle fonladı. Sebebi, sisteme yüklü miktarda döviz girişi. Banka, aşırı döviz girişi yüzünden TL'yi kontrol etmekte zorlanıyor. Bazı bankacılara göre dolar kuru hızla gerileyebilir.
Merkez Bankası dün fonlama faizini, seçimden sonra ilk kez, yüzde 50’nin altına indirdi. Son dönemde yoğunlaşan ve devam eden döviz girişinin likidite yönetimini sıkıştırmaya başladığı görülüyor. Kısacası; kısa sürede giren fazla döviz sıkı para politikasının gevşemesine neden olmaya başladı.
Geçtiğimiz haftalarda fazla dövizin sorun olabileceğini, Merkez Bankası’nın likidite yönetimini zorlayabileceğini söylemiştik. Beklediğimizden daha önce gelen bu hareketin önümüzdeki dönemde Merkez Bankası yönetimini çok daha zorlayacağı ve çok hassas bir dengenin tutturulması gerekeceği ortada.
İktisatçılar bu durumun devam etmesi halinde Merkez Bankası’nın sabit kur biçiminde giden kontrollü kur uygulamasından vazgeçmek zorunda kalabileceğini söylüyorlar. Bir başka deyişle, fazla döviz almak sıkıntı olmaya başlıyor ve Merkez Bankası rezerv yönetimi döviz alarak kuru tutmakta artık başarılı olamayabilir. Bunun sonucu olarak kurların hızla geri gelmesi, TL’nin aşırı değerlenmesi önümüzdeki günlerde söz konusu olabilir.
Bir başka deyişle sermaye akımlarına bağlı olarak Merkez Bankası, kağıt üzerinde kalıp uygulamadığı dalgalı kur uygulamasına geçmek zorunda kalabilir. Öyle olunca da kurlarda istikrarsızlık yeniden gündeme gelecek demektir. Mevcut iklimde, bu kadar sıcak para girişiyle, kurların düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Öyle olunca, zaten sabit giden kurlardan rahatsız olan, ihracatçılar ve geniş iş kesimlerinden beklenen şikayetler daha da öne çekilir.
Yaklaşık 1,5 aydır ilk kez fonlama faizinin yüzde 50’nin altına inmesi üzerine, bu hareketin kalıcı olup olmadığı tartışılmaya başladı. Merkez Bankası’nın dünkü faizi bilinçli bir değişiklik olarak mı uyguladığı, yoksa likidite yönetiminde bir günlük zaafın mı sonucu olduğu, şimdilik belli değil.
Merkez Bankası seçimden sonra çok yüklü miktarda döviz almaya başladı. Hem Mart ayında döviz ve altına olan hücum geri döndü, hem de kısa vadeli fon akımı çok hızlandı. Merkez, bu akımı yönetebilmek için bankalarla yaptığı swapları azaltarak, TL likiditesini yönetmeyi başardı. Satın aldığı döviz kadar swap miktarını azaltıp, döviz karşılığı piyasaya verdiği TL likiditesini geri çekti.
Dünkü hareketin aldığı döviz kadar swap miktarını hemen azaltamadığı için mi olduğu, yani likidite yönetiminde bir zaaf mı olduğu bilinmiyor. Eğer bir zaaf söz konusu değilse, o zaman gelen fazla döviz karşılığında bundan sonra fonlama faiz oranlarını düşük tutmaya devam edecek demektir.
Ancak bunun ortaya çıkaracağı, sıkı para yönetimi açısından çeşitli sakıncalar olacağı da açık. Eğer dünkü gibi, her zaman politika faizinin altında yüzde 49’dan piyasaları fonlamaya devam ederse, o zaman mevduat faizlerinin hızla aşağı gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bankalar Merkez Bankası’ndan fonlama yaptıkları faiz düşürüldüğü takdirde, geçtiğimiz ay başlattıkları TL mevduata yüksek faiz uygulamasından geri dönüp, faizlerini düşüreceklerdir.
Bankaların TL mevduat faiz oranlarını artırması, Mart’taki döviz paniğinin ardından, tasarruf sahiplerinin döviz ve altınlarını bozup TL’ye geri dönmelerini sağladı. Bu sayede TL’ye dönüşün hızlandığını açıkça söyleyebiliriz. Eğer fonlama faizi düşerse, bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 49’la fonlama yapıp, yüzde 55’lerden mevduat toplamayacaklardır. Bu takdirde TL’ye dönüşün olumsuz etkilenmesi söz konusu olacaktır.
Eğer bir günlük likidite yönetimi hatası yaşandıysa, o zaman bugünden itibaren fonlama faizlerinin yeniden yüzde 50’nin üzerine, yine yüzde 53’e çıktığını görürüz. Eğer bir günlük bir uygulamaysa, olumsuz etkisi fazla olmayabilir.
Ancak bu kez de kurların sabit tutulması zorlaşacak demektir. Merkez fazla döviz alarak likidite yönetiminde sorun yaşadığına kanaat getirirse, bu kez döviz alımını durduracak demektir. Bu da kaçınılmaz olarak düşüşe yol açar. Merkez Bankası piyasaya giren fazla dövizi almazsa, arz fazlalığına bağlı kurlar düşecek demektir. Bu düşüşe son bir aydır Merkez Bankası izin vermeyip, dövizi alarak kurları sabite yakın bir artışla kontrol edebildi.
Eğer Merkez döviz almaz kurlar düşerse, arzın azaldığı dönemlerde de, yine sert hareketlerle kurların bu kez yukarı çıkması söz konusu olacaktır. O zaman da kurlarda sağlanan istikrarın kaybolduğunu göreceğiz. Bu da enflasyonla mücadele açısından çok önemli bir handikap oluşturabilir.
Sıcak para girişi beklenenden daha önce Merkez Bankası yönetimini yol ayrımına getirdi. Merkez Bankası kuru kontrollü tutmak için piyasadan fazla parayı çekmek zorunda. Bunun için daha önce de gündeme gelen likidite bonosu ya da Hazine’nin aşırı borçlanması gibi yöntemler veya Merkez Bankası’nın zaten yüksek olduğu için istemediği, zorunlu karşılık artırımı gündeme gelebilir.
Merkez Bankası bu yol ayrımına geleceğini biliyordu ama süreç çok hızlı gelişti. Bu durum artık para politikası araçlarının yetersiz hale gelmeye başladığını, mali tedbirlerin bir an önce gündeme gelmesinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Ancak son günlerde konuşulan tasarruf tedbirleriyle yetinildiği takdirde, zaten bu tedbirlerin enflasyonla mücadelede mali destek anlamına gelmeyeceği de açık. Özetle; ekonomide çok daha radikal adımlar gerektiği ortada..
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor