Merkez Bankası'nın faizi sabit tuttuğu toplantı sonrası bankalara gönderilen yazıda likiditeyi çekmek için altın ve döviz karşılığı swap yapılabileceği belirtildi. Bankacılar bu yöntemin etkili olacağı konusunda kuşkulu.
Merkez Bankası beklendiği gibi politika faizinde bir değişiklik yapmadı. Faiz toplantısında likidite koşullarının yakından izlendiği belirtilirken toplantı sonrası bankalara gönderilen yazıyla likiditeyi çekmek için bankalarla altın ve döviz karşılığı swap yapılabileceği belirtildi. Bankacılar likidite için alınması gereken daha etkili tedbirler varken, başvurulan bu yöntemin etkili olacağı konusunda kuşku duyuyorlar.
Piyasadaki likidite fazlasının 200 milyar TL’yi aştığı görülürken likidite fazlasının sıkı para politikasının zaman zaman gevşek uygulanmasına neden olduğu görülüyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri kısa sürede Merkez Bankası’nın çok yüklü alımlar yaparak rezervlerini önemli ölçüde artırması. Merkez Bankası likiditeyi gözeterek rezerv artırımına devam etmek istiyor. Bu nedenle de önümüzdeki dönemde fazla likidite konusu sorun olmaya devam edecek gibi gözüküyor.
İşte bu nedenle Merkez Bankası’nın piyasadan TL alıp ihtiyacı olan bankalara altın ya da döviz vererek swap yapılacağı anlaşılıyor. Eski Merkez Bankacılar bu uygulamadan sonuç alınmasının zor olduğunu, bu işlemin piyasada benimsenip likidite çekimine ciddi etki yapmasının beklenmediğini söylediler.
Bu arada bazı iktisatçılar Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu toplantısında ”likiditeyi yakından izlemeye devam ediyoruz” demekle yetinip bu toplantıda somut karar alınmamasını yadırgadı. Bazı iktisatçılar ise Merkez Bankası’nın Ağustos ayında vergi ödemeleri nedeniyle piyasadaki fazla likiditenin çekileceği, Hazine’nin hesaplarının büyüyeceği beklentisi içinde olabileceğini söylediler. Yani önümüzdeki ay zaten piyasadan para çekişi olacağı için şimdi radikal bir önlem almak istememiş olabileceğini söylediler.
Faiz toplantısından önceki gün aylık Politika Notu’nu yayınlayan TEPAV, Merkez Bankası’nın bankacılık sisteminden likidite çeker konuma geldiğinin gözlendiğini kaydederek özellikle döviz alımları nedeniyle bu durumun uzunca bir süre devam edeceği öngörülüyorsa çok yakın bir gelecekte politika faizinin koridorun alt sınırı olan “gecelik borçlanma faizi” olması gerekeceğini belirtmişti. Bu durumda, o dönemde geçerli olan politika faizinin düzeyini korumak için koridorun yukarıya doğru kaydırılmasının gündeme geleceği kaydedilen TEPAV Notu’nda bu adımın para politikasının sıkılaştırılması anlamına gelmediğinin de açık biçimde anlatılması gerektiği belirtilmişti.
Likidite fazlasının kalıcı olacağı öngörülüyorsa para politikasındaki sıkılığın korunması amacıyla faiz koridorunda teknik bir değişikliğe ihtiyaç olacağının altı çizilerek “Bu çerçevede, ilk aşamada faiz koridorunun alt sınırı 2 puan artırılarak yüzde 49’a yükseltilmelidir. Likidite fazlasının iyice artması halinde ise politika faizinin, koridorunun alt sınırı olan bankalardan borç alma faizi olacağı açıklanmalıdır” denmişti.
Bu öneriye karşılık Merkez Bankası’nın bankalardan TL alıp döviz ve altın swapı yaparak likiditeyi çekmek yoluna gideceği anlaşılıyor. Bu önlemin piyasalarca ne kadar kabul göreceği, amaca hizmet edip edemeyeceği henüz belli değil. Belki de Merkez Bankası yönetiminin önce bu tedbiri deneyip yeterince verim alamadığı takdirde daha sonra faiz alt sınırını yükseltme yoluna gidebileceği de belirtiliyor.
Bu arada TEPAV Notu’nda dikkat çekilen önemli bir nokta da bu yıla ilişkin enflasyon beklentileri bir çizgiye gelmişken artık bundan sonraki hedefler için önemli yeni yapısal tedbirlerin alınması gerektiği yönünde. Para politikası açısından 2025 sonu için hedeflenen yüzde 14’lük yıllık enflasyon düzeyine odaklanmak gerektiği kaydedilen Notta “enflasyonun bu düzeye sadece para ve maliye politikası ile yaklaştırılmaya çalışılması, toplumsal maliyet açısından ele alındığında istenilir bir seçenek değildir” vurgusu yapıldı.
Programın mutlaka yeni bir kalkınma stratejisine dayalı yapısal tedbirlerle güçlendirilmesi gerektiği kaydedilen Not’ta “uygulanmakta olan programın ekonomide tam anlamıyla rasyonele dönüşü sağlayacak bir programa dönüştürülmesine yönelik olarak güçlendirici adımların” da bir an önce atılması gerektiği ifade edildi. Bütçe açığını azaltıcı önlemlerin önümüzdeki dönemde de sürdürülmesinin zorunlu olduğu, kamu maliyesindeki sorunların yapısal çerçevede ele alınması gerektiği belirtilirken hükümetin yönetilen ve yönlendirilen fiyatlara ilişkin aldığı kararların enflasyonla mücadeleyi destekleyici yönde olması gerektiğinin altı çizildi.
Bu arada politik baskı altında kalmaları halinde makroekonomik dengelerin bozulmasına yol açan Merkez Bankası. TÜİK ve BDDK gibi kurumları bağımsız kılacak tedbirlere ihtiyaç olduğu her notta olduğu gibi tekrarlandı.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor