Önce geçen hafta San Diego’da çekilen bu fotoğrafıma iyi bakın.
Çünkü bu fotoğrafla ilgili bana öyle bir soru soruldu ki cevap vermek için sizin yardımınızı isteyeceğim.
Ama Instagram’da yayınlanan bu fotoğrafımın altına yazılan bir yorumun bana hatırlattığı 30 yıllık bir soru ile başlayacağım.
Evet 30 yıl önce…
1993 yılında bir davetin çıkışında Tarkan’a ayak üstü şu soru sorulmuştu:
“Hayatın boyunca sen en rahatsız eden soru ne oldu?”
Henüz 21 yaşındaydı…
“Kıl oldum abi” adlı ilk şarkısı ile çıkışını yapmasının üzerinden henüz bir yıl geçmişti…
İlk albümü o yıl çıkmıştı…
İşte tam o yıl televizyon muhabiri mikrofonu uzatıp sormuştu:
“Hayatın boyunca seni en rahatsız eden soru ne oldu…”
Tarkan işte öyle bir gün şu cevabı vermişti:
“Ooo hangisini söyleyeyim ki…”
Tarkan o kadar rahatsız edici konu içinde en rahatsız edici olarak şu bulmuştu:
“Galiba eşcinsel misin sorusu…”
Bu cevap üzerine muhabir sorunun devamını getiriyor:
“Bunu yazanlara, söyleyenlere ne yapıyorsun? İçinden küfür mü ediyorsun? Açıp kardeşim ‘Niye böyle şeyler yazıyorsun’ mu diyorsun? Yoksa mahkemeye mi veriyorsun?”
Tarkan şu cevabı veriyor:
“Mahkeme çözüm değil. Ben bunu daha mantıklı ve kardeşçe halletmeye çalışıyorum. Açıp niye böyle yazdınız diye soruyordum. Niye yazmadan önce bana sormadın diyorum…”
Bu cevap üzerine muhabir asıl soruyu soruyor:
“Peki eşcinsel misin diye sorsalar ne cevap vereceksin?
Bundan 30 yıl önce, 21 yaşındayken Tarkan’ın verdiği cevap şu oluyor:
“Sorarlarsa doğrusunu söyleyeceğim elbet.”
İkinci kritik soru geliyor:
“Nedir doğrusu?”
“Eşcinsel değilim. Bu kadar basit yani…”
Tarkan bugün 51 yaşında…
Çok güzel bir evliliği var. Çocuğu ve eşi ile gözlerden uzak sakin bir hayat yaşıyor.
Bu soru ona bir daha soruldu mu bilmiyorum…
Ama aynı soru bana bundan dört yıl önce, 72 yaşımda, İzmir’in Alsancak semtinde sokakta yürürken soruldu…
Sokağın kenarında bir kafede oturan bir genç beni görünce yerinden kalkıp direk sordu bana:
“Ertuğrul Bey siz eşcinsel misiniz?”
Çünkü o günlerde LGBT haklarını savunduğum için İslamcı bir gazetede hakkımda “gay olduğum” konusunda yazılar yazılmıştı.
“Bak delikanlı” dedim.
“Bu soruna evet veya hayır diye cevap vermeyeceğim. Çünkü bu soru çoğunlukla bir önyargı ile sorulur. Gay olmak bu toplumda utanılacak bir şey olarak algılanır. O nedenle bu soruya cevap vermek sanki, bu önyargıyı destekleyecek şekilde, utançtan kaçış anlamına geleceği için cevap vermem.
Çünkü böyle bir önyargıya prim vermeyi içime sindiremem.”
Sonra devam ettim:
“Ben yazılarımda açık açık LGBT haklarını savunan bir insanım. Hayatımın sonuna kadar da savunmaya devam edeceğim. Çünkü bir insanın cinsel olarak kendini nasıl hissettiği ve yaşadığının sadece kendini ilgilendiren bir şey olduğuna inanıyorum. Bir insanın doğal bir hakkına müdahale eden bir insanın demokrat olamayacağına inanırım.”
“Ama…”
“Ama şunu da bilmeni isterim. LGBT haklarını savunan her insan LGBT bireyi değildir. Ben sadece LGBT haklarını savunan bir insanım. Gay olsaydım bunu saklamazdım. Sana da tavsiyem bu soruyu bir daha başka kimseye sorma…”
Tarkan’dan farkım böyle bir sorudan rahatsız olmazdım.
Ancak bugün çok daha zor bir soru ile karşı karşıyayım ve işte o soruya cevap bulamıyorum.
Bu da geçen hafta başıma geldi.
San Diego’da meyve suyu ve sandviç satan bir dükkandaydım.
Duvarda çok ilginç ve esprili iki cümle asılıydı.
Birini İngilizce yazacağım:
“When nothing goes right…Go left…”
Türkçesi şöyle:
“Hiçbir şey doğru gitmiyorsa sola dön…”
Tabii buradaki espri “right” kelimesinin ikili anlamında…
Right hem “doğru” anlamına, hem de yön olarak “sağ” anlamına geliyor.
Yani cümlenin anlamı “Sağda hiçbir şey iyi gitmiyorsa sola dön” oluyor.
Eski solcular için çok sempatik bir slogan yani…
Öteki cümle ise daha kolayca anlaşılabilir:
“Biraz önce biraz şarabı azad ettim. Bir şişeye hapsedilmişti…”
Yazılar çok hoşuma gittiği için önlerinde oturup çektirdiğim fotoğrafı Instagrama koydum.
Tanımadığım bir kadın takipçi altına şöyle bir mesaj yazmış:
“Eşiniz Tansu Hanımefendiye büyük saygım var ama sizi ona hiç yakıştıramıyorum. (Çünkü) artık yaşlı bir insansınız. Niye yaşınıza uygun davranmıyorsunuz…”
İşte cevap veremediğim soru bu ve önüme gelen herkesten yardım istiyorum.
76 yaşında bir insan nasıl davranmalı…
Fotoğrafa baktım…
Ben öyle bir zıpırlık görmedim.
Üzerimde herkesin giydiği bir blucin.
Üzerimde sıradan bir anorak…
Ayağımda rahat yürümek için kızımın hediye ettiği Birkenstock ayakkabı.
Gözümde güneş gözlüğü…
Acaba dedim…
Rock müzik konserlerine gidiyorum ondan mı…
Vallahi dört yıl önce Coachella’da yapılan “Desert Trip” konserlerinin üç gecesinde sahneye çıkan müzisyenlerin yaş ortalaması 72 idi…
O yıl ben de aynı yaştaydım.
İmkanım var bol seyahat ediyorum, acaba ona mı takılıyor diye düşündüm.
Yani Las Vegas Teknoloji Fuarını gezmek için bir yaş sınırlaması olabilir mi…
Sanmıyorum.
Yazın her gün yüzüyorum, kışın her gün yürüyorum.
Osman Müftüoğlu ve doktorum Melih Us “Özellikle yapmaya devam et” diyor.
İstanbul’da olduğum zamanlar ailemle birlikteyim.
Tamam da 76 yaşında sağlıklı bir insanın yaşına göre davranması nedir?
Mesela artık blucin giymeyeyim mi…
Üzerinde “Metallica” yaza tişörtle dolaşmayayım mı…
Beyaz sneaker’ı hala çok seviyorum, vaz mı geçeyim…
Spotify’da çok müzik dinliyorum. Her cuma erken kalkıp Spotify’a konan yeni şarkıları tarıyorum.
Müzikle ilgilenmeyi bir kenara mı barakayım.
Yazılarımda kadınlardan hiç söz etmeyeyim mi…
Hayatın her alanına ait yazılar yazıyorum…
Mesela hangilerinden vazgeçeyim…
Ben bulamadım…
Yaşına uygun davranan, saygın bir yaşlı olabilmek için nelerden vazgeçmeliyim…
Elinde reçetesi olan lütfen bana yardımcı olsun.
Hissiyatımı hiç sansürlemeden yazacağım.
Merkez Bankası’nda işten çıkarıldığını söyleyen Büşra Bozkurt’un olup biteni “CİMER’E yazması” kafamda otomatik olarak şu soruya yol açıyor:
“Bu işin arkasında başka bir hesap mı var?”
Neden mi?
Çok basit…
Çünkü bir vatandaş olarak CİMER’e hiç güvenim yok.
Çünkü art niyetli insanların CİMER’i ayağını kaydırmak istediği insanları karalamak veya işinden uzaklaştırmak istedikleri insanları gammazlamak için kullanmaya başladığını görüyorum.
CİMER de gelen bu tür şikayetleri hiç araştırmadan direk savcılıklara gönderiyor gibi bir his var içimde.
Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ı uzaklaştırmak için başlatıldığı anlaşılan bir hareket için de CİMER’in kullanılması bende bu şüpheyi doğurdu.
Bu tür karanlık niyetli insanlar CİMER’i bir şikayet merci olmaktan çıkarıp kendi karanlık emellerini gerçekleştirmek için bir gammazlama mercii haline getirmeye çalışıyor.
Ben de CİMER’e bu şikayetimi bildiriyorum.
Lütfen bu konuda bir araştırma yaptırın.
Yoksa CİMER eski kumpasçıların yeni mekanı haline gelecek.
1990’ların günlük sokak giysisine getirdiği en etkili şeylerden biri kargo pantolonlardı.
Hem yanda hem paçalarda bol bol ceplerden oluşan ve Amerika’daki inşaat işçilerinin giysilerinden esinlenen kargo pantolonlar 20 yıl boyunca erkek giyiminde çok etkili bir yerde kaldıktan sonra Slim fit’in gelmesiyle geri çekilmişti.
Şimdi o kargo pantolonlar özellikle kadın giyiminde çok baskın bir trend olarak geri dönüyor.
Paçalar da artık slim fit hakimiyetinden kurtuluyor.
Bugünlerde İran asıllı İngiliz şarkıcı Misagh’ın geçen yıl çıkan “Magirash” adlı yeni şarkısına takıldım.
Mohammad Talani ve Yahya Alkhansa ile birlikte söyledikleri Oakland’da yapılan bir sokak kaydı bu.
İran müziğinin etnik özellikleri ile Caz’ı birleştiren çok hoş ve farklı bir şarkı…
https://youtu.be/THEGfwvdPjk?si=VubFVTXW7uLb6tYl
(*) MAVİ GRİ, UFUK BAYDEMİR: “Vazgeç Artık Rüyalarımdan” Son 15 yılda toplum olarak kaybettiğimiz masumiyet duyularının Akdeniz romantizmini bize hatırlatacak bir şarkı. Yıl sonunun benim için güzel sürprizlerinden biriydi.
(*) MERT DEMİR: “Ateşe Düştüm” Bu da 2023’ten kalan güzel şarkılardan biri.
(*) YASİN KELEŞ, TAN TAŞÇI: “Dikenler,” Makber gibi ağıtımsı bir uzun hava girişi ve arkasından tam disko…Yüksek sesle, iyi bir kulaklıkla iyi gidiyor.
(*) SEMİCENK: “Şalteri Kapattım.” Neo Arabesk Tür Popu diye bir şey varsa, işte size en çarpıcı örneği… Arabesk’in en damardan özelliği ile Türk Hip Hop’unun çizgileri birleşmiş. Ortaya çok ilginç bir şarkı çıkmış.
Netflix’in geçen hafta gösterime sokulan ‘American Nightmare’ belgeseli.
Bir erkeğin 911’den polisi arayarak anlattığı akla hafsalaya sığmayacak bir kaçırma olayı…
İnanılmaz şeyler anlatan bir erkek…
Ve arkasından çıkan çok ilginç gerçekler…
Neyse fazla spoiler verip izleme zevkinizi berbat etmeyeyim.
Sıkılmadan seyredeceğiniz bir “True Crime” belgeseli.
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?