31 Mart 2024 günü Adıyaman’da kimsenin beklemediği bir şey oldu.
Menzil Tarikatı şeyhinin üç oğlunun taht kavgası yaptığı şehrin belediye başkanlığını CHP’li aday kazandı…
CHP’li başkan mazbatasını alıp belediye binasına girerken ondan 40 gün önce de Adıyaman’ın çok eski bir hemşehrisi 3984 km uzakta Paris’te bambaşka bir yere giriyordu.
Adı Misak Manuşyan’dı…
Ve o da Fransa’nın Anıtkabiri sayılan Pantheon’da Voltaire’in, Victor Hugo’nun yanına gömülüyordu.
Fransa öğrencilik yıllarım 68 Mayısı’nın hemen arkasından başlamıştı.
Stalinizmin bitip Sol’un özgürlük şarkılarının söylendiği yıllar başlamıştı.
Manuşyan işte o günlerde adını öğrendiğim ve hiç unutamadığım, sol enternasyonalin efsane isimlerinden biriydi…
Komünist Partisi’nin bayramlarında adını sık sık andığımız, faşizmle mücadele edip hayatını kaybetmiş bir kahramandı bizim için.
Paris’te Alman işgaline direnmek üzere kurulmuş “Yabancı İşçiler Brigadı”nın komutanıydı…
Ermeni, Romen ve İtalyan komünistleri ile Macaristan, Polonya Yahudilerinden oluşan bir gruptu bu ve işgal sırasında bir SS generalini öldürecek kadar büyük eylemler yapmışlardı.
O yıllarda Fransa sol çevrelerinde “Affiche Rouge,” yani “Kızıl Afiş” grubununun baş kahramanı olarak biliniyordu.
Savaşın bitmesine bir yıl kala yakalanmış, uzun süre işkence görmüşlerdi.
Manuşyan ve 21 arkadaşı 21 Şubat 1944 günü Paris yakınında Suresnes’de Mont Valerian’da kurşuna dizildi.
Nazi karşıtı bir Alman askeri kurşuna dizilişlerinin gizlice fotoğrafını çekti.
Bu fotoğraf yıllar sonra tesadüfen bulundu.
Alman İşgal Kuvvetleri Komutanlığı bu 22 direnişçiyi fotoğraf ve isimlerinin bulunduğu bir afişle duyurdu.
15 bin adet basılan propaganda afiş Paris”in her tarafına asıldı.
Afişin üzerinde Misak Manuşyan’ın resminin altında şu yazılıydı:
“Ermeni çete lideri; 59 saldırı, 150 ölü, 800 yaralı…”
Savaş sonrası yıllarda bu Alman propaganda afişi Fransa sol çevrelerinde “Kızıl Afiş” olarak ünlendi.
Aragon bu afişi anlatan bir şiir yazdı.
Leo Ferre o şiiri şarkı haline getirdi.
Kim bilir kaç Komünist Partisi gecesinde Tansu’yla o şarkıyı dinlemişizdir.
Manukyan bir Ermeni şairiydi…
İdamına üç beş saat kala hapishaneden eşine yazdığı mektup Fransa Direniş hareketinin kültürel varlıklarından biridir.
Dün Paris’te çok güzel bir gündü.
Albert Camus’nün “Yabancı” romanını bitirdiği Saint Germain’deki Madison Otelindeki odamdan çıkıp her zamanki gibi çizgi roman satan kitapçıya gittim.
Çizgi roman tutkunlarına adresini vereyim.
32 Rue Bonaparte… Libraire Canal BD…
Yeni çizgi romanlara, yeni Manga kitaplarına bakarken karşıma tanıdık bir isim çıktı.
Missak Manouchian…
Geçen ay çıkan bir çizgi romandı.
Fransız Savunma bakanlığının sponsorluğunu yaptığı bir çizgi roman albümü…
Adının altında “Kahramanca bir Hayat” yazıyordu…
Kitabı aldım. Üzerinde Sartre’ın karikatürize edilmiş deseni bulunan kağıt bir torbaya koydular.
Sokağa çıktım, sağa dönen küçük bir sokağa girdim ve orada güneşin altında okumaya başladım.
Çizgi roman 25 dakikada bitti…
Kitap 1915 yazında Adıyaman’ı gösteren, kartpostal gibi bir çizimle başlıyordu…
Misak Manuşyan, 1 Eylül 1906 günü işte bu Adıyaman’ın Besni ilçesinde doğmuştu.
İkinci cümle şuydu:
“Bizler bir sessizliğin mirasçılarıydık…”
Olay ise beşinci karede Manuşyan’ın babasının şu haykırışı ile başlıyordu:
“Misak… Türkler geliyor…”
İşte o gün Adıyaman’ın ilçesinde başlayan çatışmada Manuşyan annesini babasını ve bütün kardeşlerini kaybediyor.
Onlara bir Kürt aile sahip çıkıyor ve Dünya Savaşının sonuna kadar saklıyor.
Ondan sonra Suriye’de bir yetimhane ve Lübnan günleri başlıyor.
Sonunda yanına kardeşini de alıp bir gemiyle önce Marsilya, sonra Paris…
Peugeot fabrikasında bulunan iş ve işçi hareketleri…
Sonra hayatının tek ve en büyük aşkı Melinee ile tanışıyor…
O da Anadolu’dan göç etmiş bir Ermeni ailenin kızı.
Manukyan’ın 1906 yılında Adıyaman’da başlayan hikayesi 21 Şubat 1944 günü Paris yakınında bir koruda Alman SS idam mangasının karşısında sona erdi…
Alman işgalinden önce Fransız vatandaşlığı alabilmek için iki defa Fransız yetkililerine başvurmuştu.
İkisinde de reddedilmişti.
Daha da kötüsü bu ret yazılarının altına bir de not düşülmüştü:
“Şüpheli yabancı…”
Manuşyan Alman işgaline karşı Fransa’yı savunurken öldü…
Manuşyan ve eşi Melinee 2024 yılına kadar Ivry’de çok basit bir mezartaşının altında yatıyordu.
Ve sonra 2023’te her şey değişti…
Cumhurbaşkanı Macron, Fransa’nın en katı devlet paradigmalarından birini kırdı.
Yabancı olmakla birlikte Fransa’ya hizmet etmiş, katkıda bulunmuş yabancıları da Fransa tarihinin anıt mezarlığı sayılan Pantheon’a sokma kararıydı bu.
Yani Voltaire, Victor Hugo, Rousseau ve Emile Zola’nın yattığı Pantheon’a…
Bu kapı önce Josephine Baker’e açıldı.
Bir dans sanatçısına yani…
Adıyaman’ın hemşehrisi Manuşyan da geçen ay, yani 21 Mart 2024 günü Fansa’nın anıtkabiri sayılan Panteon’a taşındı.
Üstelik Fransa tarihine geçen o som mektubu yazdığı eşi Melinee de onunla birlikte oraya girdi.
Manukyan ve eşinin İvry mezarlığında bulunan kemikleri Fransız ordusunun “Yabancı Lejyonerler” mangası tarafından alınıp Pantehon’a getirildi.
Kemikleri Pantheon’un 8 numaralı bölümüne yerleştirildi.
İsimlerinin yazılı bulunduğu plaketin üstüne 21 isim daha eklendi.
Onlar Manuşyan’la birlikte aynı yerde kurşuna dizilen öteki 21 direnişçinin isimleriydi.
Böylece Kızıl Afiş’in efsane direnişçilerinin adları Fransa Pantheon’una girmiş oldu.
Hiçbiri Fransa’da doğmamıştı.
Hiçbiri Fransız değildi.
Ama hepsi Nazi işgalcilerine karşı savaşırken Fansa için ölmüştü.
Kızıl Afiş’in 22 kişilik listesinde bir eksik vardı.
Kurşuna dizilen o 22 kişiyle birlikte yakalanıp işkence görenlerden biri de Olga Bancic adlı Romanya asıllı bir Yahudi kadındı.
Alman askerlerine el bombasıyla saldıran gruptandı.
Manuşyan ve orkadaşları kurşuna dizilmeden üç gün önce, 19 Şubat günü Fresnes hapishanesinden alınıp Almanya’nın Stutgart şehrinde bir hapishaneye götürüldü Olga.
Arkadaşları üç gün sonra Paris’te idam mangasının karşısına geçerken onun Stutgart’taki en ağır işkence dönemi başlıyordu.
Olga Bancic 10 Mayıs 1944 günü Stutgart Hapisnahesinde başı giyotinle kesilerek öldürüldü.
Bugün Paris’in 14’ncü bölgesindeki Chateau sokağının 114 numaralı binasının üstünde onun adını taşıyan bir plaket asılıdır.
Plaketin üstüne şu yazılıdır:
“Manuşyan Grubunun üyesi direnişçi Olga Bancic. Fransa için öldü…”
Adıyaman’da başlayan Kızıl Afiş hikayemiz Pantheon’un 8 Nolu bölümünde bitiyor.
Yirminci Yüzyılın ilk yarısı Avrupa”da milyonlarca insanın evlerinden sökülüp göç yollarına düştüğü yıllardı.
O yollarda çok dramatik hikayeler yazıldı, alınyazıları çizildi.
Kendilerine yeni bir vatan bulmuşlar ve o yeni vatan için ölmüşlerdi…
Dünya 100 yıl sonra yine otoriter liderlerin çizdiği kanlı bir kadere doğru yürüyor.
Umarım bu defa kader kendilerine yeni vatanlar arayan milyonlarca göçmen için yeni mezarlar kazmaz…
Yine de bu dramatik hikayenin mutlu sonu var.
Fransız Pantheon’unda karşı karşıya yatan Josephine Baker ve Misak Manuşyan yeni ülkelerine büyük değerler katan, büyük vatanseverlikler gösteren göçmenlerin şerefli bir hikayesini yazıyor bize.
O göçmenlerin anavatanlarının da bu hikayeden çıkaracağı dersler var.
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri
16 Kasım 2024 - Dün Bebek’teki Thomas Mann teknesinde Hasan Cemal’in beni ağlatan 285’inci sayfası