TAV Holdingin kurucu ortağı Sani Şener şirketteki son idari görevini de bıraktı ve kendini emekliye ayırdı. Ayrılırken de bir veda mektubu yazdı. Şener'in vedası, yöneticilerin ve kurucu patronların işi arkadan gelenlere bırakmasının iyi bir örneği.
Geçen hafta Türkiye’nin en büyük havacılık şirketlerinden birinin hem ortağı, hem de en üst düzey yöneticisi olan bir iş insanı bütün çalışma arkadaşlarına bir mektup gönderdi.
Mektup Can Yücel’in şu dizeleri ile başlıyordu.
“Vakti gelince gitmenin adıdır, gün batımı…
Ömürden, Gönülden, Günden.
Demiş…. Can Yücel.”
Bu mektup Türk iş dünyasında belki de ilk “Bill Gates Saati” olayıydı.
Mektubun içeriğini yazmadan önce isterseniz “Bill Gates Saati” nedir onu bir örnekle anlatayım.
Geçen yıl şubat ayında Google bir grup gazeteci ve uzmana yeni AI (Yapay Zeka) programı “Bard”ı tanıtacak ve katılanlara bunun bir gösterisini yapacaktı.
Bu gösteri Google için çok büyük önem taşıyordu.
Çünkü Google yapay zeka çalışmalarına ilk başlayan teknoloji şirketiydi.
Ancak iki yıl önce “OpenAI” adlı şirket ChatGPT uygulamayla birden öne fırlamış ve birden bütün dikkatler onun üzerinde yoğunlaşmıştı.
OpenAI’ın açtığı yoldan başka bazı yapay zeka uygulamaları da gelmiş ve aslında bu alanın en iddialı sahibi olması gereken Google herkesi şaşırtan biçimde geri kalmıştı.
OpenAI’ın açtığı kapıdan ilk giren şirket Microsoft olmuştu.
Microsoft’un adı giderek yükselen CEO’su Satya Nadella o günlerde herkesi şaşırtan bir kararla AI konusuna 13 milyar dolar yatırım yapacaklarını açıklamıştı.
Oyun bir anda herkese bedava yapay zeka vereceğim anlayışı ile yola çıkan OpenAI’ın etki alanından Microsoft’a geçmişti.
Tabii bu da Google’ın geri kalmasına yol açmıştı.
2023 yılının Şubat gününe geldiğimizde Google işte bu gecikmenin verdiği acelecilikle kendi uygulaması olan BARD’ı her biri yırtıcı birer kaplan olan gazetecilerin ve seçilmiş uzman kişilerin önüne attı.
Ama belki de Google tarihinin en büyük hatalarından birini yaptılar.
Deneme gösterisine katılan gazetecilerin biri BARD’a şu çok basit soruyu sordu:
“Bana James Webb Uzay Teleskopu çalışmaya başladıktan sonra yaptığı üç buluşu söyleyebilir misin?”
Bilimsel konularla ilgili bir insanın kolayca cevap verebileceği bir soruydu.
BARD ilk iki keşfi doğru bildi.
Verdiği üçüncü cevap şuydu:
“Güneş sistemi dışındaki bir planetin ilk defa fotoğrafını çekti…”
Salonda bir sessizlik oldu.
Ama kısa süre sonra dünyanın önde gelen ajansları haberi geçmeye başladı. Aynı anda X üzerinden de bir mesaj bombardımanı başladı.
Çok iddialı Google projesi BARD daha ilk uygulamasında resmen “Çuvallamıştı…”
Google’ın ana şirketi Alphabet o gün borsada 144 milyar dolar değer kaybetti.
Hisseleri 7.7 puan düştü.
Cevap yanlıştı çünkü, güneş sistemi dışındaki bir planetin ilk fotoğrafı 14 yıl önce Güney yarı kürede bir dizi teleskoptan oluşan VLT (Very Large Telescope) tarafından çekilmişti.
AI alanında gecikmenin verdiği ve rakiplerin bir an önce yakalaması telaşıyla alelacele teste çıkarılan BARD’ın hayatı o gün bitti.
İçinde “zeka” kelimesi geçen bir uygulamanın bu kadar basit bir soruya cevap verememesini anlamak mümkün değildi.
Bu haberi okuduğumda verilen bilgi sadece Google’a bir soru sorulduğu, onun da cevap veremediği şeklindeydi.
Doğal olarak sorulan soruyu, yanlış cevabı ve cevabın doğrusunu merak ettim.
Merak eden bir insan ne yapar?
Ben de herkes ne yaparsa onu yaptığım için bu üç konuyu da yapay zekasız bildiğimiz Google’a sordum.
Üç sorunun cevabı da aynı anda geldi ve doğrusu geldi.
Yani manzara kötüydü.
Google yapay zekası bildiğimiz Google’dan daha bilgisizdi.
Abartılı söyledim ama, bu olay Google’ın AI çalışmalarının karizmasını epey çizdi.
Bu olay gözleri yine Microsoft’a çevirdi.
Özellikle de onun CEO’su Satya Nadella’ya…
İşte o günlerde Amerikan işletme ve şirket çevrelerinde yeni bir kavram konuşulmaya başlandı.
“Bill Gates Time…”
Yani “Bill Gates Saati…”
Microsoft Bill Gates tarafından kurulmuş müthiş bir şirketti.
Dijital devrimin ve özellikle masaüstü bilgisayarlar döneminin yanına yaklaşılamayacak lideriydi.
Windows hepimizin bilgisayarının onsuz olmaz yazılımıydı.
Bu başarı bir anda Bill Gates’i sadece teknoloji alanında değil sosyal ve kültürel hayatın başka alanlarında da büyük rol modeli haline getirdi.
Ne var ki 2000’li yıllara gelindiğinde Microsoft bu ezici başarısının esiri haline gelmeye başladı.
“Consumers product” yani bireysel tüketim ürünleri alanındaki gelişmeleri anlamadı.
Zaten daha önce arama motoru alanını Google’a kaptırmıştı, Apple’ın akıllı telefon devrimini de yakalayamadı.
Artık Bill Gates dönemi kapanmış, Steve Jobs dönemi açılmıştı.
Facebook, Twitter dönemi pazarda fırtınalar estiriyor, dijital teknoloji şirket masalarından ceplerdeki telefona geçiyordu.
İşte o zaman en önemli soru sorulmaya başlandı.
“Microsoft’un pazarda geri kalmasının ve gecikmenin sebebi nedir ve kimdir?”
Böyle durumlarda patronlar çoğunlukla sorumluluğu kendilerinde değil şirketin yöneticilerinde arar.
Normaldir…
“It’s good to be king…”
Kral olmak, sultan olmak, padişah olmak güzeldir.
“Sen git o gelsin” komutu sende olduğu sürece hiç mesele yok.
Ama Microsoft’da durum hiç de öyle değildi.
Gecikmenin en büyük sorumlusu bizzat tepedeydi, “kurucu baba”ydı.
O zaman anlaşıldı ki artık Bill Gates’in gitme zamanı geldi.
Bill Gates 1960’larda Byrds”in söylediği “Turn, Turn, Turn” şarkısıyla gençliğini yaşamış bir nesildendi.
Ne diyordu o şarkıda?
“Gitmenin de bir zamanı vardır.”
Yani “Bill Gates Time” gelmişti.
Ayrıldı ve onu izleyen yıllarda şirketin başına kimsenin beklemediği bir insan geldi.
Satya Nadella.
Hindistan’ın Haydarabad şehrinde doğmuş, öyle çok insanın adını bilmediği biriydi.
2014 yılında önce Microsoft’un CEO’su oldu.
Sonra bir zamanlar kurucu babanın, yani Bill Gates’in elinde olan yönetim kurulu başkanlığını aldı.
Artık sıradanlaşmış bir yazılım şirketi olan Microsoft’u yeniden tarif etti.
Ve Microsoft’u “Bulut” teknolojisine soktu.
Böylece 2024 yılının ilk çeyreğinin sonuçlarına geldiğimizde üç büyük teknoloji şirketi olan Google, Microsoft ve Amazon dünya bulut pazarının yüzde 76’sına sahipti.
Ama Microsoft’un daha büyük atağı iki yıl önce AI konusu tam popülerleşip hayatın her alınan girmeye başladıktan sonra geldi.
Satya Nadella çok cesur bir kararla AI alanına muazzam bir para yatıracağını açıkladı.
Böylece Microsoft bir zamanlar Bill Gates’in adını bile duymaya dayanamadığı Google’ı geçecekti.
Nasıl olmuştu bu?
Dünyanın ilk dijital devi olan Microsoft’un kurucu babasının en tepedeki koltuğundan kalkmasıyla gelmişti başarı…
Çünkü patronun başarı duygusu rekabette geri kalmasına yol açmıştı.
Kurucu Baba’nın koltuğu iddialı ve başarı tutkusuyla yanıp tutuşan bir yöneticiye bırakma zamanı gelmiş, hatta geçmişti.
Bazı kurucu babaların “Bill Gates saati” şirketin performansının düşmeye, geriye gitmeye başladığı zaman gelir.
Zoraki çaldırılmış bir alarm saatidir bu.
Ama bazı kurucu babalar o koltuktan başarının zirvesindeyken kalkar.
Çünkü bilirler ki başarının en büyük düşmanı başarı duygusu, zafer sarhoşluğudur..
İşte bu noktada yazının girişindeki Can Yücel dizeli mektuba geliyorum.
TAV şirketinin kurucu ortaklarından olan, bugüne kadar şirketin CEO’luğunu ve yönetim kurulu başkanlığını yapan efsaneleşmiş ismi Sani Şener’e yani.
Sani Şener geçen hafta Can Yücel’in bu dizeleri ile başlayan bu mektupla bütün çalışma arkadaşlarına veda etti.
Son olarak oturduğu yönetim kurulu başkan vekilliği görevinden de ayrıldı.
Böylece bir konteynır içinde dört kişiyle başlayan 27 yıllık bir hikayenin de yeni bir dönemi geldi.
O küçük konteynırdan bugün muazzam bir dünya devi çıktı.
Sani Şener “Çok Değerli Çalışma Arkadaşlarım” diye başlayan mektubunda bu 27 yılın bilançosunu açıklıyor.
Bu aynı zamanda 1997 yılında Atatürk Havalimanı’nın yapımıyla başlayan TAV Havalimanları hikayesi.
Mektubunda “Vakti geldiği için gidiyorum” diyor ve devam ediyor:
“TAV Havalimanları’nın kurucu ortağı olarak her zaman sizlerle ve şirketimizle gurur duydum.
Atatürk Havalimanı’nda bir konteynırın içinde dört kişiyle başlayan bir hikayeden bir dünya markası çıkardık.
Dünyanın sayılı firmaları arasına girdik.”
Sani Şener bu 27 yıl içinde neleri başardıklarını tek tek anlatıyor.
Atatürk Havalimanında başlayan bu şirket şimdi dünyada değeri 20 milyar dolara varan havalimanlarının işletmecisi.
Ama hepimiz biliyoruz ki Türkiye gibi bir ülkede sadece finansal başarı yazmak sizi 27 yıl o koltukta oturmaya yetmez.
Asıl başarı hikayesi krizleri yönetmeyle yazılır.
Bu 27 yılda neler gelmiş neler gitmiş.
Veda mektubunda bunun da hesabını veriyor:
“1999 depremini, 2001 ekonomik krizini, Afganistan savaşını, Irak savaşını, 2007 küresel krizini, Arap Baharını, Atatürk Havalimanı’nın teröristlerce bombalanmasını, Türkiye’nin diğer yerlerindeki terör hadiselerini ve bunların yolcu seyahatleri üzerindeki etkisini, 15 Temmuz darbe girişimini, 2018 ekonomik krizini, pandemiyi, Rusya-Ukrayna savaşını yaşadık…
Üstelik bütün bunlar yaşanırken havalimanı sayısını 8 ülkeden 15’e, yolcu sayısını 10 milyon yolcudan 100 milyon yolcuya çıkarmış.
Sani Şener bu performansı arkadaşları ile birlikte gidip Harvard’da anlattı.
Sani Şener 1 Mayıs gününden itibaren görevini devretti.
Yönetici olarak sadece TAV İnşaatta çalışacak.
Ondan boşalan yönetim kurulu üyeliğine Jean Michel Vernes getirilecek.
TAV İcra Kurulu Başkanlık koltuğunda ise onun yanında yetişmiş bir yönetici olan Serkan Kaptan gelmişti.
Böylece TAV’da yeni bir dönem başladı.
Sani Şener mektubunu şeyle bitiriyor:
“Biz mühendisler iş yaşamımızdaki hedeflere “ömrümüzün kilometre taşları” deriz.
Çünkü işimiz ömrümüzdür.
Ben de kalan ömrümün nasipse diğer kilometre taşlarına ulaşabilmek için gidiyorum…
Kalanlara selam olsun…”
“Bill Gates Time” kavramını çok güzel anlatan bir mektup bu.
Türkiye’de birçok şirketin kurucu babalarına, çok uzun süre görevlerde kalmış yöneticilerine de yararı olabilecek bir örnek olarak anlattım.
Ne diyor Byrds’in şarkısı…
“Gitmenin de bir zamanı var.”
Önemli olan ne zaman gidileceğidir.
Benim uzun sürmüş bir yöneticilik döneminden çıkardığım ders şudur:
En iyisi başarının doruğundayken gidebilmektir…
Geriye işte böyle uzun yıllar konuşulacak bir “ayrılık hikayesi” bırakırsınız.
Bu da sizi mutlu eder.
(*) NOT: Yazı yayınlandıktan sonra Muhsin Kızılka’dan bir not geldi. Sani Şener’in mektubunda kullandığı dizeler Can Yücel’in değilmiş. Sosyal medyada dolaşan sahte bir şiirmiş. Can Yücel uzmanı olmadığım için bilmiyordum mektuptan alıp aynen kullandım.
Ertuğrul Özkök’ün bu yazısı daha önce ANN Türkiye’de yayınlandı.
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?