Dün Ak Parti'nin düşünce kuruluşu SETA'ya atfedilen bir raporla ilgili haber gün boyu manşetlerdeydi, ancak akşam yalanlandı. Açıklamanın gecikmesi, 'Gerçekten seçim yenilgisinden Erdoğan'ı sorumlu tutan böyle bir rapor var mıydı' sorusunu sordurdu
Dünün tarihini bir kenara not edin.
27 Ağustos 2024…
AKP 14 Ağustos günü 23’üncü kuruluş yıldönümünü kutladı.
İşte o kutlamadan 13 gün sonra AKP tarihinde çok ilginç bir gün yaşandı.
İlk bakışta basit bir haber gibi görünüyordu.
Pencere Gazetesinde Nuray Babacan’ın yazdığı bir haberdi.
Ancak haberde öyle bir cümle vardı ki…
İnternet medyası anında üstüne atıldı.
Gün boyunca ben 17 internet sitesi saydım.
Daha sonra Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin internet siteleri de haberi yayınladı.
Ve akşam Halk TV, Sözcü TV ve NOW Haber de konuya girdi.
Bu çok önemli haberin ayrıntısına girmeden önce haberin baş aktörlerini tanıyalım.
Önce haberi yazan gazeteci Nuray Babacan.
Hürriyet’in eski Parlamento Büro şefi.
TBMM’den ve partilerden en iyi haber alan gazetecilerden biri…
Benim Ankara’da hala en sağlam referanslarımdan biridir diyebilirim.
Yazdığı haber SETA’nın hazırladığı bir raporla ilgiliydi.
Öyleyse SETA’yı tanıyalım.
Açık adı “Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı…”
Ankara merkezli bir düşünce kuruluşu.
Ankara’da herkesin bildiği bir sır:
SETA iktidara yakın bir düşünce kuruluşu. SETA’nın ilk yöneticisi, bugünkü MİT Başkanı İbrahim Kalın’dı.
Kalın’ın ardından direktörlüğe Taha Özhan geldi, o da AKP’de bir dönem milletvekilliği yaptı.
Bu vakıf AKP iktidarlarına üst düzey bürokrat ve siyasetçi yetiştiren bir kurum gibi.
SETA’nın üçüncü genel koordinatörü 2014 yılından beri Burhanettin Duran’dı.
Prof. Burhanettin Duran akademik kariyerden gelen bir öğretim üyesi.
Benim gözümde iktidar kanadındaki en makul düşünce insanlarından biri.
Burhanettin Duran artık Dışişleri Bakan Yardımcısı.
Bakan yardımcısı olduktan sonra SETA’daki görevini devretti.
Yerine gelen Nebi Niş ise AKP’nin sosyal araştırmalarının analizcisi, o da akademisyen.
Yani bugün sözü edilen rapor onun döneminin eseri.
Ama bu haber açısından SETA yöneticilerinin çok ilginç bir özelliği daha var.
Burhanettin Duran 20 Mayıs 2024 tarihine kadar Sabah gazetesinin köşe yazarıydı.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak’ın yönettiği gazetede yazıyordu.
Dışişleri Bakan yardımcısı olunca yazarlıktan ayrıldı.
Onun yerine Nebi Miş, yani SETA’nın yeni yöneticisi Sabah’ta yazar oldu.
Evet böylece habere konu olan insanları tanıdık.
Öyleyse gelelim habere…
Kısaca SETA’nın eski ve yeni koordinatörlerinin AKP ve Külliye ile yakın ilişkisi var.
Dün Nuray Babacan’ın yazısından öğreniyoruz ki, SETA iktidar partisi AKP’ye bir rapor hazırlamış.
Raporun konusu “Vatandaşların sorunları ve AKP’nin durumu…”
Konu böyle görünüyor ama raporun adı telaffuz edilmemiş asıl başlığı bence şu:
AKP’nin 31 Mart hezimetinin gerçek nedenleri…
Biliyorsunuz AKP bunu ortaya koymak için birçok toplantı ve çalışma yaptı.
Ama hezimetin gerçek nedeni ve nedenleri bir türlü konuşulamadı.
Tek söylenen şu oldu:
“Örgütte yorulanlar var…”
Haberi okuyunca insan ister istemez şu soruyu soruyordu:
Bunu açıkça konuşamayan AKP yönetimi işi taşerona verdi ve “Bu teşhisi sen koy” mu dedi…
Sabah saat 8 civarında yayınlanan habere devam edelim.
Bu rapor geçen hafta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın masasına gelmiş.
Ve dün, yani 27 Ağustos itibariyle kamuoyuna da yansıdı.
Yani “yansıtıldı…”
Nuray Babacan’ın yazdığına göre rapor dört ana başlık altında özetleniyor.
Önce ilk üçünü yazacağım, ama bilin ki en önemli maddeyi en sona saklıyorum.
Çünkü o madde tam anlamıyla bir “bomba…”
Şimdi Kızılcahamam’da söylenemeyenleri söyleyen SETA raporunun en önemli sonuçlarını aktaralım.
Nuray Babacan bu maddeyi şöyle özetlemiş:
“Enflasyon, hayat pahalılığı, emekli ve dar gelirlilerin durumu, gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkati çekilen raporda bu durumun toplum kesimlerini partiden uzaklaştırdığı ifade edildi.”
Yine Babacan’ın yazısından aktarıyorum:
“Raporun başlıkları arasında en önemli konulardan birini adalet duygusunun zedelenmesi oluşturdu. Sadece mahkemeler ve yargı açısından değil, tüm alanlarda adalet duygusunun zedelendiğine vurgu yapan rapora göre bürokraside, kamudaki faaliyetlerde, işe alımlarda adalet duygusu ortadan kalktı.”
Haberden aktarıyorum:
“Rapora yansıyan bir diğer mesele de parti iç gruplaşmalar ve klik sorunu oldu. Bu durumun parti motivasyonunu önemli ölçüde etkilediği vurgulandı.”
Buraya kadar şaşırtıcı bir şey yok.
Konuştuğum birçok AKP’li de kendi bölgelerindeki gözlemlerinden bu sonucu çıkarıyordu.
Ama asıl bomba haberin 4’ncü maddesindeydi.
Nuray Babacan raporun bu bölümünde bence 23 yıllık AKP tarihinde ilk defa gördüğümüz iki yepyeni gelişmeyi özetliyordu:
BİR: “Artık toplum psikolojisi Erdoğan’ın dokunulmazlığını ortadan kaldırdı…”
Ve bunun sonucunda gelişen yepyeni bir durum anlatılıyordu:
İKİ “Halk artık Erdoğan’ı da sonuçlardan sorumlu tutuyor…”
Şimdi düşünün…
23 yıllık AKP iktidarında bu son iki cümle hiç telaffuz edildi mi?
AKP 2017’den bu yana İstanbul’da bir referandum, 4 belediye seçimi ve 2 Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybetti…
Erdoğan hepsinde de seçim kampanyalarını, ilçe ilçe, mahalle mahalle gezerek kendisi yaptı.
Ama AKP içinde bir kişiden bile “Seçim sonucunun sorumlusu Erdoğan’dır” cümlesini işittiniz mi?
Habere göre bu sihirli cümle parti için hazırlanan bir raporda ilk defa telaffuz edilmişti.
Tabii bütün muhalif medya ve internet siteleri bunun üstüne atladı.
Hatta eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar bile haber üstüne bir yorum tviti attı.
Bu haber dün tam 12 saat boyunca günün en konuşulan konusuydu.
Tam 12 saat boyunca benim görebildiğim 17 internet sitesinde gün boyu manşette durdu.
Son olarak Türkiye’nin en çok izlenen haber programı NOW Haber neredeyse 15 dakikasını bu olaya ayırdı.
Bu 12 saat boyunca ne SETA, ne AKP ne de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından tek kelime açıklama geldi.
Ve böylece geldik saat 19.45’e…
Ve saatler 19.59’u gösterdiğinde, yani haberin yayınlanmasından 12 saat sonra SETA’dan cılız bir açıklama geliyor:
“SETA farklı konularda birçok rapor yayınlamaktadır. Bugün çeşitli medya platformlarında iddia edilen içerikle ilgili bir SETA raporu bulunmamaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Herhalde siz de hemen farkettiniz.
Açıklamada bunun hangi haberle ilgili olduğuna dair tek kelime bilgi yok.
Yani SETA neyi yalanladığını söylemiyor.
Açıklama Ankara’da haklı olarak şu soruya yol açıyor:
“SETA neyi yalanladı?”
Aradan tam 1 saat 45 dakika geçiyor.
Saat 21.44…
Bu defa İletişim Başkanı devreye giriyor.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi SETA’nın telaffuz etmekten çekindiği cümleyi yerine yerleştiriyor:
“Bazı basın yayın organlarında yer alan ‘SETA partiye rapor sundu, sonuçlar çarpıcı, Erdoğan’ın artık zırhı yok’ başlıklı haberler dezenformasyon içermektedir.
SETA’nın iddia edilen içerikte bir raporu bulunmamaktadır.”
Böylece SETA’nın söylemediği şeyi İletişim Başkanlığı söylüyor.
Bu arada AKP’den bir açıklama hala yok…
Şimdi gazeteciler için çok ilginç bir soru ortaya çıktı.
(*) Bu 12 saat boyunca ne oldu?
(*) Ortalığa bomba gibi düşen böyle bir haberi yalanlamak için SETA, AKP ve İletişim Başkanlığı neden 12 saat bekledi?
(*) Acaba bu 12 saat boyunca SETA yönetimini ikna edemediler mi?
(*) SETA haberin ne olduğunu belirtmeyerek raporun ortaya çıkması ihtimaline karşı kendini güvenceye mi almak istemiştir.
(*) Dezenformasyonun açıklamasında “Partiye rapor sundu” deniyor. Neden bu partinin AKP olduğu belirtilmedi.
(*) Tabii asıl soru da şu: Her konuda anında açıklama yapan İletişim Başkanlığı neden bu defa 13 saat 44 dakika bekledi?
Nereden bakarsanız bakın SETA, AKP ve İletişim Başkanlığı içinde büyük bir mesele patlamıştır.
Haber doğruysa bu raporu hazırlatanların ve hazırlayanların başı epey ağrıyacak.
Haber yalansa da İletişim ve Dezenformasyon’da bazı kimselerin başı fena halde ağrıyacaktır.
Çünkü ortada Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından, hesabı mutlaka sorulması gereken 13 saat 44 dakikalık bir gecikme var.
3 Aralık 2024 - Dün gece Türkiye’nin en prestijli ödülü tarihimizin en büyük başarısızlığına verildi
1 Aralık 2024 - Cumhurbaşkanı nerede konuşacak? Caminin avlusunda mı, minberde mi?
30 Kasım 2024 - Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
29 Kasım 2024 - Master Chef sorusu: Bir Michelin şefinin tam teşekküllü kestane menüsü nasıldır?
28 Kasım 2024 - Rahmi Koç: İşadamıyım ama hayatım beş kuruş bile getirmeyecek üç işle geçiyor