Bazen bir hayal görüyorum.
Görünmez adam olup iktidar yanlısı konuşan kafa programlarından birine sızmışım.
Arkadaşlar tam gaz tartışıyor.
Özgür Özel nasıl iyi başkan, ne iyi Cumhurbaşkanı adayı olur falan filan.
Tam tartışmanın en ateşli anında birden görünür adam haline geliyor ve tak diye soruyorum ekrandaki beş konuşan kafaya birden…
“Arkadaş siz burada açık açık ‘Cumhurbaşkanı yalan söylüyor, ona inanmayın mı, diyorsunuz?”
Gözlerindeki şaşkınlığı ve korkuyu daha hayal ederken görüyorum.
Bu soruyu neden mi soruyorum…
Yahu arkadaş, seçime daha dört yıl var, ama maşallah siz şimdiden CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını buldunuz.
Pardon tayin ettiniz.
Şimdiden uçurmaya da başladınız.
Topunuz birden övüyorsunuz.
Artık hepimiz biliyoruz ki;
2028’de sizin CHP Cumhurbaşkanı adayınız Özgür Özel…
Hayırlı olsun hepinize…
Ne mutlu CHP’ye ki adayını iktidarın en trol kafalarına bile sevdirmiş.
Gerçi tayin ettiniz ama ona oy vermeyeceğinizi de biliyoruz.
Bir de onu söyleseniz…
Sizin Cumhurbaşkanı adayınız kim?
Yani Cumhur İttifakı’nın adayı?
Hadi söyleyin de hep birlikte o ismi de tartışmaya başlayalım…
Yapabilir misiniz?
Yapmazsınız…
Yapamazsınız…
Çünkü içinizden ses “Cumhurbaşkanının 31 Mart öncesi bu millete doğruyu söylemediğini” söylüyor.
Çok iyi biliyorsunuz bunu…
Ne demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart öncesi?
“Bu benim son seçimim…”
Nedir bu cümlenin anlamı?
“Ben 2028’de aday değilim…”
Zaten Anayasaya göre de bir daha aday olamaz.
Samimi olun, söyleyin, hiçbiriniz inanmıyorsunuz bu sözlere değil mi….
Çünkü inansanız CHP’yi değil, onun yerine gelecek kişiyi tartışmaya başlarsınız bugünden.
‘Reis ne yapar yapar yeniden aday olur’ diyorsunuz.
Veya kim aday olacaksa bir tek o karar verir.
O tayin eder.
O nedenle, birinci ve tek öncelik “CHP adayını dizayn etmek…”
Eh bu mandepsiye gelecek bol sayıda muhalefetçi de bulmuşsunuz…
Girişin…
Hiç boşunuza yormayın kendinizi…
CHP’nin 2028’de Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı bugünden aşağı yukarı belli.
Bilin ki, bu defa o adayı iktidar ve siz tayin edemeyeceksiniz.
Çünkü halk tayin edecek…
Hatta etti bile…
Aslında 14 Mayıs seçiminden önce de tayin etmişti ama CHP halkın adayıyla değil iktidarın adayıyla seçime girmeyi tercih etti.
Bu oyuna geldi ve kaybetti…
İktidar yanlısı konuşan ve yazan kafalara şunu söylemek istiyorum.
Siz CHP’nin başına aday aramadan önce mahallenizde şu sorunun cevabını bir arasanız…
Ya Cumhurbaşkanı sözünü tutup aday olmazsa ne olacak?
Onun tayin edeceği bir aday başarılı olabilir mi?
O ne yaparsa doğru yapar diyenlerdenseniz hatırlatmak isterim.
Cumhurbaşkanının 2019 ve 2024’te 15 milyon kişinin yaşadığı İstanbul’a tayin ettiği iki aday da kaybetti.
Kaybetmeyi bırakın resmen hezimete uğradı.
Yani Erdoğan’ın kendisi 22 yıldır seçim kazanıyor ama tayin ettiği adaylar, bırakın başarısızlığı, hezimete uğruyor.
Bu durumda Erdoğan 2028’de Cumhurbaşkanlığı kariyerini bitiriyorsa…
Yerine gelecek kişiyi onun kararına bırakmak yerine şimdiden tartışmaya açmak daha mantıklı ve AKP için daha yararlı bir şey olmaz mı?
Siz önce bunu tartışın bir…
Cesaretiniz varsa tabii…
Biliyorum siz söyleyemezsiniz… Hadi ben söyleyeyim.
AKP’nin bugünkü siyasi gündemi muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını dizayn etmek değil, kendi Cumhurbaşkanı adayının sağlıklı biçimde belirlenmesi tartışmasını başlatmak olmalı.
Diyorum da bunu yapmalarının mümkün dahi olmadığını da iyi biliyorum.
O nedenle yapabilecekleri tek şey hedef saptırmak ve tarihinin en büyük başarılarından birini elde etmiş CHP’nin içini şimdiden darmadağın edecek bir tartışmaya benzin bidonu ile gitmek.
İnanın çok pespaye ve mide bulandırıcı bir taktik bu ve çok sırıtıyor.
Arkadaşlar, CHP epeydir ilk defa dengesini buldu.
Bugün siyasi açıdan çok iyi, uzlaştırıcı ve “oyun kurucu” bir genel başkanı var.
Bence kendinden emin, çok doğru işler yapıyor.
Herkesle konuşuyor, partinin kapısını en CHP karşıtlarına bile açıyor.
Çok da doğru yapıyor.
Yani CHP 31 Mart itibariyle parti liderliği konusunu aşmıştır.
CHP’nin bir ortak aklı varsa bu yeni modeli savunur, 2028’e toparlayıcı, yenilikçi, gücünü başarılı ve toplayıcı parti liderliğinden alan bir genel başkan,
Ve halkın, milletin gönlünü almış, CHP’yi sahillerden Karadeniz’e, Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu’ya da taşıyacak bir cumhurbaşkanı adayıyla seçime girmek.
Yani ikili bir sistemle.
Böylece başından beri Türkiye’ye büyük zarar veren, iki şapkalı parti Cumhurbaşkanlığı sistemini fiilen ortadan kaldıracak bir siyasetle,
Cumhurbaşkanını parti başkanlığı baskısından kurtarıp Cumhur’un başkanı haline getirecek ikili bir sistemle seçime gider.
Bugün CHP’de bu ikili sistemin sağlam temelleri şimdiden atılmış durumda.
İktidar yanlıları bunu farkettiği için bütün mühimmatını bu temele saldırmaya harcıyor.
Görmemek için enayi olmak lazım.
Bu tuzağa düşmek için de resmen aptal olmak…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gelince…
31 Mart’tan önce halka “Bu benim son seçimim” diyen kendisi…
Kimse zorlamadı onu bunu söylemeye…
Eğer bu söylediği sözde samimi ise, buna kendisi de inanıyorsa önünde altın değerinde bir dört yıl var demektir.
Seçim tartışması, şehirden şehire koşup miting yapma telaşı olmadan geçecek bir dört yılda neler yapılır neler…
Kim ne derse desin, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 yıldan bu yana Türkiye için çok önemli ve büyük işler başardı.
Türkiye’nin “şakaya gelmeyecek, hafife alınmayacak büyük bir güç olduğunu” bütün dünyanın gözüne soktu.
Ama ne yazık ki, bu dört yılı iyi kullanamazsa bütün o yaptığı iyi şeyler unutulacak, sicilini bu dönemdeki adaletsizlikler, eşitsizlikler, dünün Silivri zulümleri ve bugünün adaletsiz kararları, kayırmacılıklar verecek.
İnsanlık tarihinde böyle bir sicille adını güzel sayfalara yazdırabilmiş bir lider yok.
15 Temmuz’daki menfur darbeyi boşa çıkarması ona tarihi bir fırsat vermişti.
Ne yazık ki o fırsat darbenin başarısızlığa uğramasından üç beş gün sonra Yenikapı’da kaçırıldı.
O darbeyi asıl hezimete uğratacak şey daha büyük demokrasi, daha büyük özgürlük, daha adil, daha eşitlikçi Türkiye olmalıydı.
Tam tersi oldu.
AKP’nin gerilemesi de öyle başladı ve 31 Mart günü ikinci parti durumuna düştü.
Ülkenin gelecek vadeden gençlerini, ülke nabzının geleceğinin attığı büyük şehirlerin eğitimli insanlarını, hatta makul muhafazakarlarını kaybetti.
Cumhurbaşkanının önünde şimdi iki yol var.
Ya 16 Temmuz sabahı başlayan yanlış değerlendirme yolunda yürümek…
Ya da birleştirici, barıştırıcı, yapılan adaletsizlikleri kendisi ortadan kaldırmış, insan haklarını, medya özgürlüklerini yeniden kurmuş bir lider olarak 2028’de kendine, bu 22 yılı taçlandıracak güzel bir final hazırlamak.
Ama bunun için de önce yapması gereken 31 Mart seçiminde milletine verdiği “Bu benim son seçimim” sözüne kendisini ve çevresini inandırmak olmalıdır.
Belki o zaman destekçilerine de biraz cesaret gelir ve onlar da bu pespaye CHP mühendisliğinden vazgeçip AKP’nin gerçek gündemine döner…
22 Kasım 2024 - Ufuk Uras’a sordum: Devlet beye o soruyu sordun mu?
20 Kasım 2024 - Son anket: Türk halkı böyle bir Milli Eğitim Bakanı istemiyor
19 Kasım 2024 - Yılın son profil analizi: Hakan Fidan’a elini veren kaç parmağını kaybeder?
17 Kasım 2024 - İşte o ünlü adamın aynı anda idare ettiği altı kadının isimleri
16 Kasım 2024 - Dün Bebek’teki Thomas Mann teknesinde Hasan Cemal’in beni ağlatan 285’inci sayfası