Bal arılarını öldüren katil eşek arıları, durmaksızın çoğalan su maymunları yeşil papağanlar, insan ölümüne neden olan balon balıkları... Dünya uzaylılardan önce istilacı türlerin saldırısı altında.
143 devletin temsilcileri geçen Cumartesi günü (2 Eylül) Bonn’da çok ilginç bir uluslararası raporun altına imza attı.
Raporun altında imzası bulunan ülkelerden biri de Türkiye idi…
Raporu hazırlayan Birleşmiş Milletler çatısı altında çalışan IPBES: “Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Platform” adlı kuruluş.
143 ülkenin temsilcileri 40 saatlik tartışmaların sonunda şu ürkütücü sonuca ulaştı:
(*) Bugün dünyamızı tehdit eden 37 bin ‘Alien’ (İllegal yollardan gelmiş, yabancı) istilacı var…
(*) Bunları bulmalıyız ve yok etmeliyiz…
Kimdir bu yabancı, saldırgan ve bizim ahalimizi yok etmek isteyen istilacı göçmenler…
Kimler olduğunu ve yarattıkları tehlikeyi bu rapordan size aktaracağım.
Ama önce biraz geriye, Pandemi’nin başlamasına yakın günlere gidelim.
2019 yılının Kasım ayında Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington eyaletinin Custer kasabası civarında ilginç bir olay yaşandı.
Bölgede yaşayan yaşlı bir çiftçi her gün önünden geçtiği korulukta yürürken şaşkınlıkla durdu.
Önünde kafası bedeninden koparılmış bir ceset yatıyordu…
Biraz daha ilerleyince aynı durumda başka cesetler de gördü… Resmen bir katliam yapılmıştı.
Bu katliamı yapan acımasız katil veya katiller kimdi?
Başı kesilenler de insan değil, bölgedeki balarılarıydı.
Meçhul katiller Washington civarındaki bir kovana girmiş ve yüzlerce balarısının başını keserek katletmişti.
Cinayetleri araştırmak üzere Ruth Danielsen adlı bir kadın dedektif görevlendirildi…
Ruth Danielsen aslında profesyonel dedektif değil, bir arıcıydı…
Ancak geçmişte de arılara musallat olan hastalıklar ve arıları yok etmeye uğraşan başka böceklerle mücadelede görev almıştı.
Bir tür iz sürücüydü.
Böylece Amerika arıcılık tarihinin en büyük seri katil avı başladı.
Cinayetle ilgili ilk somut ipucu o kasım ayının son günlerinde, cinayetlerin işlendiği yerden 16 kilometre uzaklıkta bir yerde bulundu.
Aslında bulunan şey başkalarının zerre kadar ilgisini çekmezdi… Çünkü ilk bakışta sıradan bir eşekarısı gibi görünüyordu ama herkesi şaşırtmıştı.
Çünkü bu bir “dev Asya eşekarısı”ydı…
Bir tür “katil yakuza arı”ydı bunlar… Balarıları gibi çok büyük gruplar halinde dolaşmazdı. Bir tür çeteydiler. En büyük besinlerinden biri balarılarıydı.
Bugüne kadar Amerika topraklarında hiç yakuza eşekarısı görülmemişti…
Ayrıca 16 kilometre bir eşekarısı için uzun bir mesafeydi.
Demek ki ortada bu katliamı yapan ikinci bir yakuza çetesi daha vardı.
Dedektif bunun üzerine bir katil eşekarısı haritası hazırlamaya başladı.
İkinci iz, Kanada sınırının hemen ötesinde Vancouver Adası’nda bulundu.
Bu iz kafaları iyice karıştırdı.
Çünkü ada, anakaradan, dev eşekarılarının uçamayacağı kadar uzak mesafedeydi.
Dolayısıyla katiller onlar da olamazdı ama şu sorunun cevabı da bulunamıyordu:
Bu dev Asya eşekarıları o adaya nasıl gitmişti?
Bu arılara Japonya’da “Katil arı” denmesinin nedeni buydu. Çünkü iğnelerindeki zehrin gücü bir yılanınkiyle neredeyse aynıydı. Ancak birkaç eşekarısı örneği ve kovandan bir parça almayı başardı.
Oradan alınan eşekarısı örnekleriyle, kovanın bir bölümü Asya eşekarılarıyla yıllardır mücadele ederek uzmanlaşan Japonya’daki bir enstitüye gönderildi.
Birkaç hafta sonra geldiğinde hayretler içinde kaldılar.
Gönderilen arıların Japonyla’daki yakuza eşekarılarıyla bir ilişkisi yoktu…
Kimdi bu esrarengiz katiller öyleyse?
Ve ilk şüphe o zaman akıllara geldi: Acaba Asya’dan gelirken yolda mutasyona uğramış katiller olabilir miydi?
Yani “Transformers” filmindeki “Bumblebee” gibi…
Acaba gizli bir yakuza kraliçe grubu Amerika’ya sızmış olabilir miydi?
Sıradan erkek yakuzalar uzun mesafelere gidemiyordu ama kraliçeler saatte 30 kilometreye kadar hızla uçabiliyor ve uzak mesafelere gidebiliyordu.
Amerika’daki bu esrrarengiz cinayetleri hala tam aydınlatılmış değil. Mücadele devam ediyor.
Ya arı dedektifleri bu katil eşekarılarının üslerini bulup imha edecekler…
Ya da dev Asya eşekarıları Amerika kıtasının balarılarına jenosit yapacak…
“İstilacı katil türler” kavramı benim ilgi alanıma ilk defa bu haberle girdi. Bir takım katil arılar Asya’dan kalkıp Amerika’ya gelmiş ve oradaki türleri yok ediyordu.
İkinci tuhaf hikayeyi ise Almanya’da Bild Gazetesi’nin eski genel yayın yönetmeni Kai Diekmann’dan dinledim.
Berlin civarında orman içinde bir evde oturuyor. “Son zamanlarda rakunlarla başımız dertte” dedi.
Rakun ve Almanya…Ne alaka.
Öğrendik ki 19’ncu yüzyılda bir Alman, Amerika’dan bir çift rakun getirmiş ve bu hayvan şimdi Avrupa ormanlarında başka canlı türlerini ortadan kaldırıyormuş.
Sonunda geçen ay dünyaca ünlü bilim dergilerinin kapaklarında istilacı papağan ve muhabbet kuşlarını gördük.
Dergiler, kendi doğal yaşama bölgelerinden Kuzey ülkelerine götürülen papağan ve muhabbet kuşlarının nasıl tehlikeli birer terminatör haline dönüştüklerini anlatıyordu.
Tabii buna Türkiye’de Ege ve Akdeniz sahillerinin büyük sorunu olan Balon ve Aslan balıklarını da eklemek gerekiyor. Akdeniz ve Ege’de yeri balık türlerinin yumurtalarını yiyerek neslini bitirme tehlikesi yaratıyorlar.
143 ülke işte bu tehlikeye karşı ilk defa birlikte mücadele etme kararı aldı geçen Cumartesi gün.
Önce önümüzdeki çok tehlikeli tabloyu bütün dünyaya duyurdular:
(*) Bugün yaşadığımız dünyada 37.000 istilacı hayvan ve bitki türü var.
(*) Bu istilacılara her yıl 200 yenisi daha ekleniyor.
(*) Yeryüzünde nesli tükenen hayvan, kuş ve bitki türlerinin yüzde 60’ının sorumlusu bu istilacı göçmen türler…
(*) İstilacı göçmen türlerin dünya ekonomisine verdiği zarar yılda 423 milyar dolar.
Gelelim Türkiye’deki istilacı türlere…
Tarım ve Orman Bakanlığı 2022 yılında ülkemizdeki göçmen istilacılarla ilgili bir rapor hazırladı.
Rapora göre bugün Türkiye sınırları içinde istilacı ve tehlikeli karakterde 105 tür var.
Mesela bunların adını hiç duydunuz mu…
(*) Meriç Deltasındaki su maymunları
(*) Trabzon Solaklı’daki “İtdolambacı” bitkisi
(*) Seyitler Baraj gölünde “Gümüşi havuz balığı”
(*) Denizli Acıgöl kaynaklarında “Doğu sivrisinek balığı”
(*) Ankara Seğmenler ve Portakal Çiçeği Vadisi’nde “Yeşil papağan”
(*) Antalya’da “Kırmızı yanaklı su kaplumbağası…”
Bunların hepsi, bulundukları yerde yerli türleri yok etme potansiyeli bulunan istilacı göçmen türler.
Akdeniz sularımızdaki istilacı türlerin yüzde 72’si, Ege’dekilerin yüzde 54’ü Kızıldeniz kökenli ve Süveyş’ten giriş yapıyor.
Bunun en büyük nedeni ise, küresel ısınma nedeniyle Akdeniz ve Ege sularının ısınması ve Süveyş’in ağzında sıcak sularla serin suları ayıran “Su duvarının” yıkılması…
İstanbul son zamanlarda büyük bir yeşil papağan sorunu yaşıyor. Beş yıl öncesine kadar sadece Ihlamur Kasrı, Yıldız ve Fenerbahçe parklarında gördüğümüz yeşil papağanların sayısı 2020’de 5 bini geçti.
Beş yıl önce çoğumuza sempatik ve şehiri güzelleştiren bir tür olarak görünen bu papağanların adı artık resmen “İstilacı tür” olarak tescil edildi. Bulundukları yerlerde öteki küçük kuşları hatta bazı baykuş türlerini bile kovup, doğal yaşama alanlarından koparma tehlikesi var.
Anlayacağınız dağdan gelen bağdakini kovuyor…
Geçen Cumartesi 143 ülke tarafından alınan mücadele kararı bu bakımdan çok önemli…
Nasıl önlenecek bu istilacı türler?
Bir bölümü egzantirik ev hayvanı meraklıları tarafından getiriliyor.
Bir çift muhabbet kuşu birkaç yılda muazzam bir koloniye dönüşüyor.
İkincisi uçak ve deniz taşımacılığının sıkı denetlenmesi gerekiyor.
Ama artık en önemli etken iklim değişiklikleri…
Önce yeni göçleri önlemek gerekiyor.
Ya halen göç etmiş durumdakiler? Onlara yerel tür belgesi mi verilecek
Ne yazık ki şimdilik bulunan tek çare “Hepsini öldürmek…”
Orada da hayvan severlerin itirazları yükseliyor…
Ama yavaş yavaş şu noktaya geliyoruz:
Bizim kendi türlerimiz mi daha önemli…
Yoksa istilacı türler mi…
Bu artık bütün dünyanın sorunu…
Eminim daha insani bir çözüm bulunabilir…
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?
20 Aralık 2024 - 6 Aralık akşamı Fahrettin Altun’un adamları CNN rejisini neden aradı?
19 Aralık 2024 - Bir Türk YouTuber’ın en derin mağara rekoru: Tam 185 milyon