Önümde çok ilginç bir istihbarat raporu duruyor.
Aralık ayına ait bir rapor.
Raporda yurt dışında alışveriş yapan Türklere ait öyle bir rakam var ki…
Eminim Mehmet Şimşek çok dikkatle okumuştur raporu.
Hani TÜİK her ay “Enflasyon iniyor” diye açıklama yapıyor ya…
Gelen istihbarat raporu açıkça “TÜİK verileri doğru değil” diyor.
Dünyada alışveriş trendlerini izleyen “Global Blue” adlı bir kuruluş var.
Global Blue seyahat eden insanların yabancı ülkelerde yaptığı alışverişi izleyip istihbarat raporu haline getiriyor ve abonelerine gönderiyor.
Peki bilgileri nasıl topluyor?
Alışveriş yapıp sonra da vergi iadesi isterseniz, yani tax-free formu doldurursanız, bu iadeyi size sağlayan şirketlerin en büyüğü Global Blue. Bilgiler alışveriş yapanların kendisinden geliyor yani.
Buradaki bilgiler tabii ki alışveriş yapan vatandaşların ülkelerinin ekonomik durumu hakkında ilginç veriler ortaya koyuyor.
Önce şuna bakalım.
Kimdir bu yurt dışında alışveriş eden Türkiye vatandaşları?
Global Blue analizcileri yurt dışında alışveriş yapan insanları, dolayısıyla Türk vatandaşlarını da dört kategoriye ayırıp inceliyor.
(*) DÜŞÜK HARCAMA GRUBU: 3 Bin Eurodan az alışveriş edenler.
(*) VARLIKLI GRUP: 3 Bin ile 20 bin Euro arası alışveriş yapanlar.
(*) HNW1 GRUBU: 20 Bin ile 70 bin Euro arası alışveriş yapanlar.
(*) UHNW1 GRUBU: 70 bin Euro üzerinde alışveriş yapanlar.
Bu rakamlar nasıl hesaplanıyor?
Şirketin veri analizcileri yurt dışındaki mağazalarda alışverişte tax free kayıtlarına bakıyor.
Alışveriş rakamlarını da bu tax free yani vergi indirimli satışlar üzerinden hesaplıyorlar.
Şu bilgiyi de vereyim.
Bu rakamlar tabii ki dünyada seyahat etme imkanına sahip olup seyahat eden insanların yaptığı alışverişi gösteriyor.
İnsanlar yurt dışında iki nedenle alışveriş ediyor.
Ya ülkelerinde bulamadıkları şeyleri veya o ülkeye ait hatıra eşyalarını alıyor.
Ama asıl motif bir ürünü yurt dışında daha ucuza bulabildikleri takdirde almaları.
Bu bilgilerden sonra gelelim istihbarat raporundaki rakamlara…
Son 10 ayda ve özellikle geçen ayda bütün dünyada seyahat eden kişilerin alışveriş eğiliminde pozitif bir artış olmuş.
Kasım ayında Amerikalıların alışverişi yüzde 24, Avrupa Birliği üyesi olmayan Avrupalıların yüzde 30, Çinlilerinki yüzde 31 artmış.
Ortalama artış yüzde 30’larında civarında olmuş.
Özellikle Avrupa ülkelerine gelen Arap, Çinli ve Japonların alışverişinde yüzde 25’lere varan artışlar gözleniyor.
Geliyorum en ilginç rakama…
Avrupa’da yüzde 30 artan tax free satışlarda en çok hangi ülkeden gelen insanların alışverişi artmış?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının…
Son üç ayda Avrupa’ya giden Türkiye vatandaşlarının tax free alışverişinde yüzde 64 artış olmuş.
Kasım ayındaki artış ise inanılmaz…
Yüzde 79 …
Bu rakamları nasıl yorumlayacağız?
Ben ekonomi uzmanı değilim. Bu rakamları okuyabilen bir uzmana sordum.
“Cevabı çok basit” dedi ve devam etti:
“Bu rakamın tek anlamı var. Türkiye’de fiyatlar anormal yüksek kalmış. Yani Avrupa bile Euro bazında bizden daha ucuz hale gelmiş. O nedenle yurt dışına giden ihtiyacını da oradan karşılıyor.”
Demek ki TÜİK’in her ay düştüğünü söylediği enflasyon yurt dışına giden Türklerin enflasyonuna uymuyor.
Veya yurt dışına giden Türkler bir memleketteki vitrin fiyatlarına bakıyor, bir oradaki fiyatlara…
Bir de tax free eklenince…
Sonuç bu rapordaki gibi oluyor.
Türkiye’de satıcının yüzü asılırken yurt dışındakinin gülüyor.
İsterseniz bir de yabancıların Türkiye’de yaptığı tax free alışverişe bakalım.
Bu konuda raporda ayrı bir bilgi yok.
Ama dün İstinye Park’a gittim. Epeydir gitmiyordum ve burada çok büyük değişiklikler olmuş.
Anlatacağım, ama önce İstinye Park projesini hayal eden, hayata geçiren ve onu bugün işletme fakültelerinde ders olarak okutulacak bir başarı ile yöneten iki iş insanından aldığım bilgiyi aktarayım.
Dün Zafer Yıldırım ve Zafer Kurşun’la sohbet ederken öğrendim.
Türkiye’de yapılan toplam tax free satışın yüzde 34’ü İstanbul ve İzmir İstinye Park’ta gerçekleşiyormuş..
Herhalde dünyanın başka hiçbir yerinde böyle bir rakam yoktur.
Bu arada bir başka müthiş rakam daha öğrendim.
İstanbul’daki İstinye Park’a yılda giren insan sayısı 15 milyon civarındaymış.
Daha da ilginci, İzmir İstinye Park’a giren insan sayısı da aşağı yukarı bu kadarmış.
Ancak İzmir’de yapılan alışveriş miktarı yüzde 40 daha azmış.
İstinye Park’ta çok ciddi değişiklikler olmuş.
Bir kere dünyanın en büyük lüks grubu LVMH’nin İstinye Park’taki görünürlüğü çok artmış.
Louis Vuitton, Dior, Tiffany, Bulgari, Loro Piano, Loewe gibi dev markalar girişteki meydanın neredeyse tamamını kaplamış.
LVMH’nin bulunduğu köşe binanın fasadını sanatçı Seçkin Pirim tasarlamış.
Tasarım LVMH kataloglarına girmiş.
Bu arada Tiffany de neredeyse New York Beşinci Cadde’deki kadar büyük bir vitrin yapmış.
İstinye Park’ta en dikkatimi çeken değişiklik ise bir bölümünün kaliteli bir yeme içme mekanı haline gelmiş olması.
Sadece Zuma, Masa gibi restoranlara sahip olan İstinye Park’ın şimdi Da Mario ve Mezzaluna gibi iki İtalyan’ı da var.
Şimdi geçen hafta Michelin listesine giren Lucca’nın prestijli markası Cantinery de İstinye Park’a geldi.
Bugüne kadar sadece Zuma Michelin tavsiye listesine girmişti.
Şimdi Bodrum Lucca ile Michelin listesine giren Cem Mirap ikinci markası Cantinery ile İstinye Park’a geldi.
Zorlu Center’da açtığı ilk Cantinery ile büyük başarı elde eden Lucca’nın sahibi Cem Mirap eminim burada da iyi bir performans gösterecek.
Yılbaşı ışıklandırmalarıyla insanı bambaşka bir yere götüren İstinye Park’ta Cem Mirap’la bir geç öğleden sonra yemeği epeydir özlediğim bir şeydi.
Orada etrafa bakarken kendi kendime şunu dedim.
Orta Doğu’da her şey berbat giderken bizim ülkemizde hala güzel giden şeyler var.