O benim için kim midir?
Daha doğrusu ben ve benim gibi sinemanın bir türünü, yönetmenlerin bazılarını ötekilerden çok seven insanlar için…
Kimler mesela?
Tarantino filmlerini çok sevenler…
Coen kardeşlerin bütün filmlerine hayran olanlar…
Martin Scorsese’nin dünyasında yaşayanlar…
İşte böyle insanların ikonudur o…
Şöyle anlatayım…
(*) Her yıl en az iki defa seyredip ertesi yıl yine iki defa seyrettiğim ‘Fargo’ filminin iki kiralık katilinden Carl Showalter’ı mesela…
Hani filmin sonunda çok az konuşan öteki katilin bacaklarından tutup hızara soktuğu karakter…
Filmde son karede onun sadece hızarın içine doğru giren bacaklarını görmüştük.
(*)Rezervuar Köpekleri’ filminin girişindeki o uzun ve kesintisiz sahnede tanıdığımız Mr. Pink’i (Bay Pembe)…
(*) Ya Big Lebowski…
Kanat Atkaya ile birlikte kim bilir kaç defa yeniden seyredip yeniden konuştuğumuz o muhteşem üçlünün Theodore Donny’si..
Bowling salonundaki harika sahnelerini seyrettikten sonra onu bu defa filmin sonunda bir vazonun içinde karşıdan esen ters rüzgarla geri savrulan krematoryum külleri içindeki haliyle görmüş…
Çok da gülmüştük…
Hem arkasından gülmüştük, hem de elindeki vazoya bakarak Vietnam artığı vatansever nutuklar atarken arkadaşının Okyanusa savurduğu küllerinin geri dönüp onun suratına yapışmasına…
Hem de arkada sıkıntılı ve bezgin bir ifadeyle arkadaşının vatansever nutukların dinleyen Jeffrey Lebowski’nin yüzündeki “Hadi gidip bowling oynayalım” diyen ifadeye…
(*) Kült “El Mariachi” serisinin “Desperado filminde kendi adıyla oynadığı Buscemi karakteri.
(*) Ve kafamızdan hiç silinmeyen HBO yapımı o muhteşem Soprano dizisindeki Tony Blundetto.
Son olarak da ilk iki bölümünü Martin Scorsese’nin çektiği ‘Boardwalk Empire dizisindeki Enoch ‘Nucky’ Thompson karakteri…
Tabii Tarantino’nun Pulp Fiction’ındaki kısacık garson rolü bile hafızamızdan hiç silinmiyor.
Çünkü hepsi oydu.
Yani Steve Buscemi.
Bazı sinema yazarlarının dediği gibi “Amerikan sinemasının hızlı konuşan kriminal karakteri…”
Hiç şüphesiz kült filmlerin onsuz olmaz aktörü…
Benim idollerimden biri…
Geçen hata Bodrum’da Arzuhan Yalçındağ ve Mehmet Ali Yalçındağ’ın evinde bir akşam Steve Buscemi ile birlikteydik.
Yalçındağ ailesinin küçük oğlu Alihan Yalçındağ genç yaşta iyi bir drama ve film yapımcısı oldu.
İlk çıkışını BluTv’de “Alef” adlı diziyle yaptı. Bu dizi Deadline Hollywood film sitesinde yılın en iyi 10 dizi arasında seçildi.
Sonra yolu genç Türk senaryo yazarı ve yönetmen Tolga Karaçelik’le kesişti.
Birlikte herkesi şaşırtan bir işe giriştiler.
Steve Buscemi ile bir film yapmak.
Geçen yıl bana söylediklerinde inanmamıştım.
Buscemi iş ajandası en dolu aktörlerden biri…
Meğer doğruymuş.
Üstelik Steve Buscemi projeye hem oyuncu hem yapımcı olarak katıldı.
Sonunda ortaya ‘The Shallow Tale Of A Writer Who Decided Write About A Serial Killer” isimli film çıktı.
Film bu yıl New York’taki Tribeca festivalinde üç gece üst üste gösterildi ve seyirci tarafından en iyi film seçildi.
Akşam Cennetkoy’daki yemekte Alihan Yalçındağ ve Tolga Karaçelik de vardı.
Çok iyi anlaşan, çok arkadaş bir üçlü olmuşlar.
Sinema tutkunlarına ilginç bir haber.
Steve Buscemi şu sıralar Dublin’de Netflix’in en tutulan dizilerinden biri olan Wednesday’in ikinci sezonunu çekiyormuş.
Benim sinemada en sevdiğim yönetmenlerden biri olan Tim Burton’la çalışıyor.
Birinci sezonu çok sevmiştim.
Buscemi dizinin ilk sezonunda da vardı.
Şimdi ikinci sezonu çekiyorlar.
Çekime ara verilince Alihan Yalçındağ Bodrum’a davet etmiş.
İki gece onlarda kaldılar.
Sonra Soussona Otele geçip üç gece de orada geçirdiler.
Geçen cumartesi akşamı da Gümüşlük’teydiler.
Bir tarafta Sharon Stone, öteki tarafta Steve Buscemi, diyorum ya Bodrum bu yaz Mikonos’u solladı.
Oray Eğin HaberTürk için onunla mülakat yapmıştı. O günlerde bana ‘Çok aksi bir adam’ demişti.
Oysa birlikte geçirdiğimiz akşam karşımda son derece sempatik bir insan vardı.
Şakalaşan, keyifli, ortama uyum sağlayan, hiç de kibirli olmayan bir insan.
Eşini 2019’da kaybetmişti. Şimdi bir kadın arkadaşı var.
Çok neşeli konuşkan bir kadın.
Tanışırken ‘herhalde dünyada benden daha büyük hayranınız yoktur’ dedim.
Çok güzel bir akşamdı.
Tek sıkıntı eşim Tansu gibi Arzuhan Yalçındağ’ın da tarımsal ilaca kesin karşı bir doğacı olması nedeniyle kendi haline bırakılan bir sivrisinek ordusunun taaruzuna uğradık ve Steve de ben de tepemizden topuğumuza feci ısırıldık.
Gecenin geri kalanı olağanüstüydü.
Merak ettiğim her şeyi sordum.
Mesela her filmini çok sevdiğim Coen kardeşlerle çalışmak nasıl bir şeydir?
İkisi birlikte mi yönetiyor?
Biri daha çok görsel tarafıyla ilgiliymiş, öteki senaryo ile.
Yine neredeyse bütün filmlerini sevdiğim Tim Burton nasıl bir insandır?
Erward Scissorhands’ı yapan insanla Beetlejuice’u yapan aynı adam mı…
Hele hele Sweeney Todd gibi dünyanın en tuhaf berber seri katilini çeken insan?
Tim Burton da kendisi gibi çok hızlı konuşuyormuş. Anlık karar verme hızı çok yüksekmiş.
Önceki yılın sinema dünyasında beni en çok şaşırtan olayı Paris Match dergisinin kapağında Tim Burton ile Monica Belluci’yi el ele görmemdi.
İkisinin sevgili olması dünyada aklıma gelecek şey değildi.
O nedenle Belluci, Tim Burton’la çekimlere geliyor mu merak etmiştim.
Tabii birlikte çalıştığı insanların kendilerine ait dünyalarından söz etmek istemiyor.
Sadece “Şu ana kadar sette görmedik” dedi.
Steve Buscemi baba tarafından Sicilyalı imiş.
Anne tarafı ise İrlanda, Hollanda ve Alman karışımıymış.
Ama İtalyanca hiç bilmiyor.
Dublin’de çekimler dışında hayat nasıl geçiyor, Irish Pub’lara gidiyor mu?
Anlattı. Gecenin samimiyetine dayanarak anlattığı için ben de o ayrıntılara girmiyorum.
Tabii bütün bu kült karakterler içinde en çok hangisini sevdiğini de sorduk.
Rezervuar Köpekleri’ndeki karaktermiş.
Ayrıca filmi de çok beğeniyormuş.
Ben Big Lebowski ve Fargo’daki karakterleri de es geçmem.
Ama geceden aklımda kalan bir cümle var ki onu yazayım.
Hollywood starı olmak nasıl bir şey diye sordum.
Cevabı şu oldu:
‘Ben Hollywood starı değilim, New York oyuncusuyum..’
Son zamanlarda bu sözü New York’ta yaşayan birçok oyuncunun ağzından duyuyoruz.
Gece onun daha önceden bildiğim bir özelliğini de konuştuk.
Steve Buscemi oyunculuğa başlamadan önce New York’ta bir süre de itfaiyecilik yapmış.
Bu onda bu mesleğe bir bağlılık yaratmış.
2001 yılında İkiz kuleler saldırısından sonra gönüllü olarak NYFD’da (New York İtfaiye Departmanı) çalışmış.
Zaman zaman yine gidip yardımcı oluyormuş.
O gece bu üçlüyü uzun uzun.seyrettim.
Dünya sinemasında henüz bilinmeyen genç bir Türk senaryo yazarı ve yönetmen.
Daha kariyerinin çok başında olan henüz 30 yaşına gelmemiş genç bir Türk yapımcı…
Ve 66 yaşında bir dünya sinema efsanesi…
Bu kadar büyük bir oyuncu böyle genç insanlarla işbirliği yapacak vizyon ve tevazuya sahipse..
Buna şapka çıkarırım.
O geceye kadar Steve Buscemi’ye hayran bir sinema severdim.
Artık onun sinema dışı kişiliğine de hayran biriyim.
Film bu sonbahar gösterime çıkıyor.
O da kısa sürede kült bir film haline gelirse hiç şaşırmayacağım.
Siz de şaşırmayın.
Bodrum’da geçirdiğim hafta benim açımdan çok eğlenceli, gazeteci olarak da çok verimli bir hafta oldu.
3 Aralık 2024 - Dün gece Türkiye’nin en prestijli ödülü tarihimizin en büyük başarısızlığına verildi
1 Aralık 2024 - Cumhurbaşkanı nerede konuşacak? Caminin avlusunda mı, minberde mi?
30 Kasım 2024 - Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
29 Kasım 2024 - Master Chef sorusu: Bir Michelin şefinin tam teşekküllü kestane menüsü nasıldır?
28 Kasım 2024 - Rahmi Koç: İşadamıyım ama hayatım beş kuruş bile getirmeyecek üç işle geçiyor