“Herkes egosunu kapının önündeki askıya asıp içeri öyle girsin…”
İşte aynen böyle yazıyordu kapının girişinde…
O yazıyı asan da geçen yıl kaybettiğimiz büyük müzik insanı Quincy Jones’tu…
Ve o kapıdan dünyanın egosu en yüksek sanatçıları giriyordu…
Michael Jackson…
Thriller albümü ortalığı kasıp kavuruyordu.
Bob Dylan… Gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerden biri…
Stevie Wonder… Hala öyle…
Bruce Springsteen… Tina Turner… Cyndie Lauper… Lionel Richie… Ray Charles… Billie Joel… Bette Midler… Paul Simon…
Hepsi kariyerlerinin zirvesinde dünya starları…
O gün 28 Ocak 1985’ti…
O günün en tanınmış sanatçılarından 45’i egolarını kapıdaki askıya asarak stüdyoya girdi ve “We Are The World/We Are The Children” şarkısını söylediler.
Şarkı 7 Mart 1985 günü yayınlandı ve bütün dünyada listelerin başına yerleşti.
O gün insanlık tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıydı…
Dünyanın yoksul insanlarına el uzatma, yardım etme dönemi…
Yani küresel dayanışma imecesinin doğum günüydü.
O günden beş ay sonra ikincisi geldi.
13 Temmuz 1985….
Bir cumartesi günüydü…
O gün Londra’nın Wembley Stadyumunda 100 bin kişi vardı.
Aynı anda ABD’de Pensilvanya’da John F. Kennedy stadyumunda bir o kadar insan bir araya gelmişti.
Bu defa ilk şarkıya katılmayan ama onlar kadar büyük starlar bir günde arka arkaya sahneye çıkıyordu…
Kimler yoktu ki..
INXS (Melbourne’den video), Joan Baez, The Four Tops, BB King (Lahey’den video), Sade, Run DMC, Sting, Phil Collins, Bryan Ferry, U2 The Beach Boys, Dire Straits, Queen,David Bowie / Mick Jagger (video) Simple Minds,The Who, Santana / Pat Metheny, Elton John, Madonna, Freddie Mercury / Brian May, Paul McCartney McCartney / Bowie / Pete Townshend / Alison Moyet / Bob Geldof, Neil Young, Eric Clapton, Robert Plant / Jimmy Page / John Paul Jones, Duran Duran, Mick Jagger / Tina Turner, Bob Dylan / Keith Richards / Ron Wood…
O gün hepsi egolarını kuliste bıraktığı için ben de isimlerini sahneye çıkış sırasıyla yazdım…
24 Ekim 2018…
35 yıl sonra çıkan bir filmde o günü yeniden hatırladık…
Freddie Mercury’nin son sahnede söylediği Bohemian Rhapsody hepimize bir kere daha büyük dayanışmayı hatırlattı…
AIDS günleriydi ve hastaydı… Sanki bir veda nakaratıydı o haykırış…
“Anneciğim” diye başlayan o şarkı bize hala insanlık görevimizi hatırlatıyor.
1985 çok güzel bir yıldı…
Dört yıl sonra son diktatörlük duvarının Berlin’de yıkılış ayinine hazırlanıyorduk hep birlikte…
Ne yazık ki…
Washington’da gelen bir haber bütün hayallerimizi yıktı…
Dün Hürriyet’te Sedat Ergin’in ABD’nin yoksul dünyaya yardım programını kesmesiyle ilgili ayrıntıları okurken mesleğimizin büyük insanı Çetin Altan’ın o cümlesini bir kere daha hatırladım.
Ama o gün hayal ettiğimiz dünya bu değilmiş…
Şubat 2025…
Dünyanın en zengin insanı Elon Musk’un genç dijital vandalları Mad Max filmlerindeki sürüler gibi Amerikan yardım kuruluşunu basıp bütün verilere el koydu.
“Bürokrasiyi önleyeceğiz” diye akıllarına gelen ilk şey bu kuruluştan dünyaya giden yardım paralarını kesmek oldu.
Sonuç?
Sedat Ergin dün yazısından ilk sonucunu çok güzel yazdı.
Bir günde neler mi oldu?
(*) Sudan’da insani yardımlar alanında istisnai bir mesai sergileyen “Acil Yardım/Müdahale Odaları” (Emergency Response Rooms) isimli sivil toplum inisiyatifinin sözcüsü Hajooj Kuka ABD fonlarının kesilmesiyle birlikte bu mekânların faaliyetlerinin önemli ölçüde durma noktasına geldiğini söyledi.
(*) Sudan’ın başkenti Hartum’da gönüllülük üzerinden bu hizmetin verildiği 634 mekândan 434’ü kapandı. Oradaki insanların çoğunun bulabildiği tek yemek bu yardımla verilen çorbaydı.
Günlük bir tas çorba da yok artık o insanlara.
(*) Saw Nah Pa… İsmini hiç duymadığımız bir insan. Tayland ile Myanmar sınırındaki Mae La mülteci kampında yaşayan bir verem hastası o.
Elon Musk’ın dijital vandalarının baskınından sonra veremin tedavisi için gerekli ilacını alamıyor artık.
Bunlar sadece iki örnek.
Dünyanın dört bir tarafında milyonlarca yoksul insan güya pragmatik Elon Musk eşkiyaları tarafından ölüme mahkum edildi…
Sadece 40 yıl geçti…
O gün…
13 Temmuz 1985 günü 150 ülkede 1.9 milyar kişi ekranlarının başında tarihin en büyük insanlık ayinine katılmıştı.
Biri de bendim.
1985 güzel bir yıldı.
Hepimiz çok umutlanmıştık.
Demokrasi artık beyaz bir şal gibi üstümüze serilecek sanıyorduk.
1983 seçimleriyle Özal iktidara gelmişti.
Ayın 10’unda parası biten bir öğretim üyesiydim.
Ama umutlu ve mutluydum.
Dünya nüfusunun yüzde 40’ı oradaydı.
Hepimiz dünyanın yoksul insanlarına yardım etmek için bu muazzam duygusal imeceyi kurmuştuk…
1985 Tinker Bell’in elindeki sihirli değnekle dünyanın üstüne “İyilik” tozları serptiği güzel bir yıldı…
O yıl 5 Şubat günü Portekiz’de bir çocuk doğdu…
Adı Christiano Ronaldo dos Santos Aveiro’ydu…
Bugün dünyanın en büyük futbolcularından biri…
1985 yılında işte o Tinker Bell tozlarının altında doğmuş bir çocuktu.
Filistin halkının yanında oldu.
Dünyanın yoksul insanlarının yanında oldu…
1985’in o muazzam dayanışma ruhunu bir meşale gibi hala taşıyor.
Adı Fas’ın Marakeş şehrinde bir caddenin adı oldu.
Trump yönetimi şimdi işte bu 1985 ruhunu öldürüyor.
“Biz dünyayız/Biz çocuklarız” diyen egolarını kapıda bırakmış insanlardan egolarını Saraylara taşıyan liderler çağına geldik.
İyi insanlar beyaz atlarına binip gidiyorlar…
“Yoksul İnsanlar Meydanı” ise mahşerin acımasız zalim atlılarına kalıyor…
15 Şubat 2025 - ‘We Are The World’ döneminin sonu
14 Şubat 2025 - TÜSİAD haklı, bu sistem çöktü, eksik kelimeyi de ben tamamlayayım
13 Şubat 2025 - İki uçak kuyruğu ve 8 Şubat günü Ortadoğu’da oyun değiştirici 24 saat
12 Şubat 2025 - Bugüne kadar dinlediğim en güzel meyhane ve taverna şarkısı
11 Şubat 2025 - Bak beyim benim adım Yaşar Usta, CHP’yi rahat bırak artık