Cumhurbaşkanı Erdoğan dün bugüne kadar hiç ama hiç duymadığımız bir tez ortaya attı.
“Hamas Anadolu’nun ileri hattını savunuyor…”
Böyle bir tezi ilk defa duyuyorum.
Peki hangi Hamas bu biz Türkleri Filistin “ileri hattında” savunan?
Diyor ki Cumhurbaşkanı “Ben Hamas’ı Kuvayı Milliye’ye benzetince rahatsız olanlar var… Bugün Hamas’a terör örgütü diyenler 100 yol önce -affedersiniz-eşkıya demedi mi? Asi demediler mi? İsyancı demediler mi?”
Evet sayın Cumhurbaşkanım, dediler…
Ama bugün Hamas’a terör örgütü diyenler demedi onu 100 yıl önce..
Kimler dedi, bir hatırlayalım.
Atatürk hakkında ölüm fermanı çıkar şeyhülislamlar dedi…
İngiliz savaş gemileriyle kaçan sultanlar dedi…
Yani 100 yıl önce bugün Türkiye seçilmiş Cumhurbaşkanının İstanbul’da ofis olarak kullandığı sarayın adını taşıyanlar.
İşte onlar Kuvayı Milliyeciler için öyle dedi.
Önce bu konuda bir anlaşalım.
Ama beni asıl ilgilendiren ortaya atılan yeni tez oldu.
Cumhurbaşkanı İsrail’in er geç gözünü Anadolu’ya dikeceğini söyleyip şöyle devam ediyor:
“İsrail Gazze’de sadece Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor. Hamas Gazze’de Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu görmeyecek kadar kör müsünüz…”
İşte vatandaşlar olarak bugüne kadar hiç duymadığımız yeni bir tez.
Hamas aslında İsrail’in Anadolu’ya saldırmasını önlemek için cephe savaşı veriyormuş.
Şunu anlamadım ve samimi olarak öğrenmek istiyorum.
Türkiye’nin Milli Siyaset Belgelerinde, Milli Güvenlik Kurulu raporlarında gerçekten böyle İsrail’den Anadolu’ya gelecek bir tehdit değerlendirmesi mi var?
Tarihe bakıyorum.
Bugüne kadar Türklerle Yahudilerin karşı karşıya geldiği bir savaş ben hiç duymadım.
Çanakkale Savaşı’nda İngilizlerin emrindeki bir “Yahudi katır birliğinden” söz edilir.
Ama cephe gerisinde hizmet etmiş küçük bir birlikmiş tarihçilerin anlattığına göre.
Buna karşılık Çanakkale Savaşı’nda Türk ordusunda savaşan Yahudilerle ilgili de resmi bilgiler var.
Çanakkale Savaşı’nda Türk Ordusunda savaşırken hayatını kaybetmiş 77 Yahudi Osmanlı vatandaşı Genelkurmay kayıtlarında mevcut.
Tabii Fransız Ordusu’nda Türk ordusuna karşı savaşmış çok sayıda Kuzey Afrikalı Müslüman, Filistinli ve Arap olduğunu da bir tarafa not edelim.
Yani Filistin Cephesinde ve Çanakkale savaşında kimin kimin yanında olduğunun çetelesini çıkarırsak ‘ümmet’in pek övüneceği bir tablo ortayla çıkmayabilir.
O yüzden anlamadım.
Tarihinde hiç savaşmamış Türkler ve İsrailliler şimdi niye savaşacak ki…
Ayrıca savaşacaksak, kendi ülkesini savunamayan zavallı Gazzeliler mi savunacakAnadolu’yu?
Bir de şu var.
Batı Şeria’da böyle bir ileri hat savunması yapan Filistinli var mı acaba…
Oradan hiç ses gelmiyor da…
Duyguların, ideolojilerin, coşkuların, dindaşlığın konuştuğu bir meydanda rasyonel şeyleri savunmak hiç kolay değildir.
Ama yine de yapmayı deneyeceğim.
Önce geçen gün bir kadın arkadaşımın telefonda söylediği bir şeyi aktarayım.
“Şu günlerde tıpkı Batı ülkelerindeki gibi sokağa çıkıp Gazze halkı için gösteri yapmayı çok istiyordum. Ama inanın çekiniyorum. Neden mi? Çünkü böyle bir gösteri yapmaya kalktığımız zaman anında bazı İslamcılar o topluluğun önüne geçecek ve benim insanların haykıracağım şeyler İslamcı bir propagandaya alet olacak…”
“Öyle de olsa bundan çekinmemek lazım” dedim.
Ama Türkler olarak şu sorunun cevabını da vermeliyiz.
Biz bu ülkede yaşayan insanlar önce şuna bir karar vermeliyiz.
Biz Türkiye’de yaşayan insanlar…
Bugün Gazze’de yaşananlara neden kahroluyoruz?
Neden hepimiz Netanyahu’yu bu kadar büyük bir öfkeyle lanetliyoruz.
“Mescidi Aksa davası için mi?”
Yoksa orada hayatını kaybeden çocuklar, kadınlar, siviller, yıkılan hastanelerde kaybolup giden insanlar, katledilmiş 35 bin insan, onbinlerce yaralı, açlıktan kıvranan zavallı insanların içimize ateş gibi düşen ızdırabından mı…
Biz neye ağlıyoruz…
Ben bu ikinci gruptanım.
Orada aynı zulme uğrayan Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Hindu, Ateist veya herhangi bir inança sahip olan insan da olsa aynı ızdırabı çekerdim.
Benim için önce bu katliamın, bu insanlık trajedisinin durdurulması önemli.
Onun için de önce buradaki katliama bir insanlık trajedisi olarak bakabilmeyi öğrenmeliyiz diye düşünüyorum…
Önce insanın uğradığı, yaşadığı bu zulmü hissetmeliyiz.
Öyle baktığımız zaman bu dünyada çok daha güçlü bir “insanlık enternasyonali” ve cephesi oluşturabiliriz.
Bosna’da dünya ne zaman ki bunun Müslüman veya şu din bu din meselesi değil bir insanlık trajedisi olduğunu anladı…
İşte o gün NATO uçakları Sırp katillerini vurmaya başladı.
Hatırlayın o günleri…
Amerikan, İngiliz, Fransız F-16’larının yanında, üstünde Ayyıldız bulunan Türk F-16’ları da uçuyordu Miloseviç kasabının sarayının semalarında.
Sayın Cumhurbaşkanım…
Size katılmıyorum.
Gazze Anadolu’nun ileri hat savaşını vermiyor.
Zaten çökmüş o halkın sırtına böyle bir misyon yüklemeyin.
Bunu Cihad’a çevirmeyin.
Mazlum Gazze halkı savaş bile veremiyor…
Vahşi bir saldırı karşısında ayakta kalma mücadelesi yapıyor o halk.
Resmen eziliyor, katlediliyor, zulüm altında inliyor.
Bu direnişi Cihad’a çevirmeye kalkarsanız Gazze halkına en büyük kötülüğü yaparsınız.
Biz Türkiye olarak bunu başka taraflara çekip insanlık koalisyonunu daraltmamalıyız.
Tam aksine o koalisyonu daha geniş bir insanlık cephesi haline getirecek bir politika izlemeliyiz..
Gelin, işte o insanlık vicdanı etrafında kenetlenip hep birlikte sokağa da çıkalım.
Gazze bir “ümmet” davası değil bütün insanlığın görevidir.
Ama siz Gazze Anadolu’ya saldırının ileri hat savaşını veriyor derseniz…
Biri de çıkar, o zaman Ukrayna da İstanbul’un ileri hat mücadelesini veriyor der.
Unutmayalım.
Tarih boyunca Yahudilerle hiç savaşımız yok.
Ama Ruslarla 17 büyük savaşımız var ve neredeyse hepsi bizim yenilgimizle bitti.
Diyebilir misiniz bunu…
Hiç mantıklı olmaz değil mi…
Kulağa bile saçma geliyor.
O nedenle ben sadece şunu söyleyeceğim.
Kimsenin bizim için ileri hat savaşı vermesi gerekmez.
Bu millet, bu ülke tarihi boyunca kendisini kendi sınırlarında savundu.
Hani o 1918 dediğimiz tarih var ya…
Hani Arap halklarının İngilizlerle ele ele, omuz omuza on binlerce Türk evladını katlettiği meşum yıl…
Bu millet işte ondan bir yıl sonra dimdik ayağa kalktı…
Ve bu güçlü vatanı yeniden kurdu.
Arkamızdan hançerlendiğimiz o yıllarda bizi “o ileri hat”ta savunan tek bir ümmet yoktu.
O gün onların ileri hattına ihtiyacımız yoktu.
Bugün güçlü ordumuzla hiç yok…
26 Aralık 2024 - Sayın Ali başkanım, yılbaşı gecesi kırmızı boxer külot giyebilir miyim?
25 Aralık 2024 - Türk halkı bu iki tuhaf kelimeyi 75 yıl sonra nasıl tersine çevirdi
24 Aralık 2024 - Başörtülü kadının kelepçelendiği gece Ankara ve Manisa’da yaşanan üç olay
21 Aralık 2024 - Bu 32 blucin efsanesinden kaçını tanıyorsunuz?