Kendi deyimleri, kısaltmaları ve kalıpları olan, dijital dünyanın içinde doğmuş bir dilin temsilcileri onlar. Sosyal medya, anlık mesajlaşma uygulamaları, oyun kültürü ve küresel etkileşim bu dilin en güçlü yapı taşları arasında.
Yeni neslin konuşma tarzı zaman zaman “şifreli” gibi görünse de aslında bu onların kendini ifade etme biçimi. Amaçları sadece iletişim kurmak değil; hızlı, esprili, farklı ve yaratıcı olmak. – “Slay yaptım kanka, story patladı.”
– “Aynn, vibe çok iyiydi zaten.”
– “Ama sonra ghostladı, neyse GT.”
Bu cümleler size iki uzaylının konuşması gibi geldiyse yalnız değilsiniz. Yeni kuşak, özellikle Z kuşağı, yalnızca farklı düşünüp farklı hissediyor değil; farklı da konuşuyor.
Kendi deyimleri, kısaltmaları ve kalıpları olan, dijital dünyanın içinde doğmuş bir dilin temsilcileri onlar. Sosyal medya, anlık mesajlaşma uygulamaları, oyun kültürü ve küresel etkileşim bu dilin en güçlü yapı taşları arasında.
Yeni neslin konuşma tarzı zaman zaman “şifreli” gibi görünse de aslında bu onların kendini ifade etme biçimi. Amaçları sadece iletişim kurmak değil; hızlı, esprili, farklı ve yaratıcı olmak. Hatta geleneksel konuşma kalıplarını kırarak, kendi dünyalarının içinde bir aidiyet dili oluşturmak da diyebiliriz.
Z kuşağı için bu konuşma tarzı;
İşte size bazı örnekler …
| Aynn | Aynen |
| AEO | Allaha emanet ol |
| BRB | Be right back |
| Ghostlamak | Birini aniden yok saymak, iletişimi kesmek |
| Slay | Çok iyi olmak, havalı görünmek |
| TYT | Take your time |
| SMH | Shaking my head |
| IDK | I don’t know |
| AFK | Away from keyboard |
| Cringe | Yapmacık, utandırıcı durum |
| Vibe | Ortamın ruhu, enerjisi |
| Chill | Rahatlamak, sakinleşmek |
| LoL | Yüksek sesle gülmek |
| Stalklamak | Sosyal medyada gizlice takip etmek |
| TBT | Eski bir anı paylaşmak |
Bu yeni dil sadece İngilizce kelimeleri almakla kalmıyor; onları yerelleştiriyor, yeniden tanımlıyor, esnetiyor. “Like’ladı”, “DM attım”, “Story patladı”, “Reels’a düştü” gibi ifadeler ne tam Türkçe ne de tam İngilizce. Bir anlamda sosyal medyanın doğurduğu melez bir dil.
Bu kalıplar günlük konuşmalara sızmakla kalmıyor, yazılı dile hatta reklam dünyasına kadar uzanıyor. “Cool kal, vibe’ı bozma” gibi sloganlar artık kulağa sıradan geliyor.
Bazen kelimelere bile gerek yok. Z kuşağı için duygular, düşünceler ve tepkiler birkaç emojiyle kolayca aktarılabiliyor. Doğrusu bu benim de sevdiğim bir yöntem.
“😂” → çok güldüm
“💀” → komik bir şey karşısında “öldüm gülmekten”
“👀” → dikkat kesildim, merak ettim
“😎” → cool’um haval yerinde
Emojiler, dijital beden dili gibi; kısa, öz ve etkili. Bu arada sadece emojiler değil, aralarında konuşmak için gifler, sosyal medyanın gündemi olan konular da yeterli olabiliyor. Kendilerini yazıdan çok bunlarla ifade ediyorlar.
Bu noktada klasik bir tartışma başlıyor: “Gençler dili bozuyor mu?”
Aslında bu çok eski bir tartışma. Dil’in statik değil, dinamik olduğunu düşünenlerdenim. Toplum değiştikçe dil de değişiyor. Biz de zamanında “bayıldım”, “koptum”, “hasta oldum” gibi kendi tanımlarımızı yaratmadık mı? Bugünkü fark, bu dönüşümün daha hızlı yaşanıyor olması.
Bugünkü AEO (Allaha emanet ol) TBT (Throwback Thursday), DM (Direct Message) gibi kısaltmalar aslında teknolojik hız çağının ürünü gibi görünse de benzer kısaltmalar geçmişte de vardı. Yazışmalarda, mektuplarda kullanılan “tşk.” (Teşekkürler), “sn.” (sayın), “slm” (selam) gibi ifadeleri örnek olarak verebiliriz.
Bugün dilin dönüşümü geçmişe kıyasla çok daha hızlı ve görünür.
Çünkü internet, sosyal medya (özellikle Tiktok) ve mesajlaşma uygulamaları iletişim sürecini “anlık” hale getirdi. Bu dönüşüm sadece gençlerin değil, her yaş grubunun yazışmalarında da görülüyor. Dil, yalnızca yaşa değil, mecrasına göre şekilleniyor. What’s up yazışmalarımızın resmi dilekçe yazışması ile aynı olmadığı aşikâr 😊
Her kuşak, içinde bulunduğu çağın, teknolojinin, popüler kültürün etkisiyle kendi dilini yaratıyor. Bu dil bazen bize yabancı, komik ya da anlamsız gelebilir ama özünde bir yaratıcılık, kimlik ve aidiyet ifadesi olabiliyor.
Dili korumanın yolu, bu değişimi bastırmak değil; onu anlamak, takip etmek ve gerektiğinde yönlendirmek. Gençlerin dili, onları anlamamıza yardım edebilir. Belki ilk etapta “garip” geliyor ama bu kelimelerin her biri bir onların bağ kurma biçimi. Eğer bu dili anlamaya çalışırsak, sadece gençleri değil, onların ait olduğu çağın ruhunu da yakalayabiliriz.
Bizim zamanımızda böyle konuşulmazdı” cümlesi, her kuşağın ortak mirası olsa da her kuşak kendi sözlüğünü yazıyor. Ve bu sözlük o kuşağın dünyasını anlamamız için bize rehberlik ediyor.
2 Aralık 2025 - 12 yıllık dostluk…
18 Kasım 2025 - Akran zorbalığı: Güç, empati ve insan olmanın sınavı
11 Kasım 2025 - Atatürk: İnsan Olmanın Sessiz Görkemi
4 Kasım 2025 - Toplumsal roller yeniden yazılıyor…
28 Ekim 2025 - Atatürk bize ne bıraktı, biz ne hale getirdik?
Feza Turunçoğlu Kimdir?
Feza Turunçoğlu, Türkiye’de marka, pazarlama ve reklam sektöründe uzun yıllarını geçirmiş deneyimli bir profesyoneldir. Marka yaratma, spor pazarlaması, marka yönetimi ve iletişim konularında derin bilgi birikimine sahiptir.
Reklam ajanslarında yönetim ekibinde çalışmış, yürütme kurullarında yer almış, ülke için önemli birçok markanın büyüme süreçlerine katkıda bulunan ekipleri yönetmiştir.
Feza Turunçoğlu’nun kariyeri boyunca edindiği deneyimler ve sektördeki bilgisi, markaların stratejik iletişimini yönetme yeteneği ve kriz dönemlerinde markaların nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri sektörde önemli bir referans niteliği taşır.
Bu dönemde; finanstan otomotive, gıdadan içecek markalarına, kamu projelerinden kişisel bakıma Türkiye’nin en önemli ve büyük bütçeli markaları ile çalışma, stratejilerinde söz sahibi olma ve değer yaratma şansı yakalamıştır.
Daha sonra Türkiye’nin bilinirliği ülke dışına da taşan ve ülkenin en değerli markalarından biri olan Vestel’de 10 sene boyunca Vestel Pazarlama iletişimi ve Perakende Pazarlama Liderliği yaparak; pazarlama iletişimi ve sponsorlukların yanı sıra, markanın stratejisi ve bütçe yönetiminde de söz sahibi oldu.
Vestel döneminde en sevdiği işlerinden biri “Biz Voleybol Ülkesiyiz” stratejisinin oluşturulması ve hayata geçişinde üstlendiği rolü oldu. ‘Biz Voleybol Ülkesiyiz’ iletişimi ile marka, hem tüketicinin gönlünü kazanırken hem de sayısız ödül kazandı.
Türkiye’de ‘Spor Pazarlaması’ denince, akla ilk gelen isimlerden.
Feza kendisini; reklam, pazarlama ve iletişim stratejisi alanlarında 30 yıllık deneyimi ile “ marka danışmanı” olarak tanımlıyor.
Vestel sonrası, bağımsız marka danışmanı olarak farklı projelerde ‘sevdiği ve inandığı’ markalara katkı sağlamaya keyifle devam ediyor.
Ve halen en çok voleybol izlemeyi seviyor.