Kariyerini kim yönetiyor?
Ünvanlar geçici, ama özümüz, benliğimiz kalıcı. Elbette ünvan sahibi olma yolunu biz inşa ediyoruz, ama gücün büyüsüne kapılıp kendimizi kaybetmek de bizim elimizde.
“Ünvan” bireyin iş veya mesleki konumunu, yetkilerini ve görevlerini tanımlayan önemli bir terim. Bireyin profesyonel kimliğinin yapı taşlarından biri olan ünvan kişinin sahip olduğu pozisyonu ve bu pozisyona paralel gücünü de temsil ediyor.
Yıllarca mevki sahibi olmak, yeni pozisyonlar kazanmak için azimle çalıştık. Peki, neden? Çünkü hepimiz başarının getirdiği tatmini, tanınmanın heyecanını ve geniş çevreyi seviyoruz. Titr sahibi olmak iş hayatında sosyal statü ve saygınlık kazanmanın yanı sıra önemli bir motivasyon kaynağı.
İş hayatımın ilk on yılında unvanın önemini hiç sorgulamadan delice çalıştım. İkinci on yılımda titr sahibi olmanın kritik olduğuna, hatta salt ünvanlardan ibaret olduğuma inandım. Ancak son on yılda fark ettim ki ünvan değil, ben önemliyim. Bilgim, birikimim, deneyimlerim, ilişkilerim, başarılarım ve hatta hatalarım beni ünvanımdan bağımsız kıldı. Bu gerçeği anlamak yıllarımı aldı.
Bugün geldiğim noktada şunu düşünüyorum; titr peşinde koşarken kendi değerlerimizi, gerçek motivasyonlarımızı ve hayat amacımızı sorguluyor muyuz? Hayatın nasıl elimizden kaydığını fark ediyor muyuz? Kendimize yatırım yapıyor muyuz? Halbuki biz salt mevkilerden ibaret değiliz. Gücümüzü ünvanlardan almıyoruz; yeteneklerimiz, deneyimlerimiz, bilgilerimiz ve özümüz her şeyden daha değerli. Ünvanlar geçici, ama özümüz, benliğimiz kalıcı. Elbette ünvan sahibi olma yolunu biz inşa ediyoruz, ama gücün büyüsüne kapılıp kendimizi kaybetmek de bizim elimizde.
“İş kimlikleri dışında kimiz” sorusu bireyin öz kimliğini, değerlerini, duygularını, birikimlerini sorgulayan derin bir soru aslında. Çünkü ünvanlar elimizden gidince sadece biz kalıyoruz elimizde. Ve biz ünvandan daha değerliyiz!
Çalışırken kazandığımız mevkilerden bağımsız olarak sahip olduğumuz yetenekler ve beceriler kimliğimizi oluşturuyor. Adalet, dürüstlük, duygudaşlık gibi değerler profesyonel yaşamda kim olduğumuzu tanımlıyor, unutmayın değerlerimiz kalıcıdır. İş arkadaşlarımızla kurduğumuz dostluklar ve işbirlikleri ünvanlarımızdan bağımsız olarak kim olduğumuzu belirleyen önemli bir unsurdur. Geçmişte edindiğimiz tecrübeler profesyonel kimliğimizin temel taşlarını oluşturur ama başarılar ve hatalar kişisel gelişimimizi şekillendirir. İş hayatındaki amaçlarımız ve hedeflerimiz kazandığımız mevkilerden bağımsız olarak bizi motive eder. Kendimizi geliştirme arzusu ve öğrenme isteği kimliğimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ve karakterimiz, tutumlarımız ve insanlara yaklaşımımız ünvanlarımızdan çok daha fazlasını ifade eder.
Ama maalesef çoğumuz iş yerindeki mevkilerimiz üzerinden güç gösterisi yapmayı tercih ediyoruz ama işten ayrıldığımızda veya ünvanlarımız yok olduğunda derin bir psikolojik sıkıntıya giriyoruz. Çünkü o an fark ediyoruz ki kimliğimiz maalesef ki büyük ölçüde iş hayatıyla bağlantılı.
Ünvan olmasa da varız. İşte bunun için iş hayatındayken unutmamamız gereken bazı püf noktaları…
İnsanlar ünvanlarıyla değil düşünceleri, yetenekleri ve topluma katkılarıyla değerlidir. Ve bir ünvanın kaybolması kişinin değerini asla azaltmaz.
Ünvanlarımız değil sahip olduğumuz inançlar ve düşünceler şekillendirir dünyaya bakış açımızı ve davranışlarımızı, bizi biz yapar.
Ünvanların ötesinde kendimize olan güvenimiz ve potansiyelimiz önemlidir. Birey olarak güçlü yönlerimizi ve yeteneklerimizi tanımak öz değerimizi bulmamıza yardımcı olur.
İş yerinde kazandığımız pozisyonlar geçici, ancak öğrenme, kişisel gelişim ve yeni beceriler kazanma süreklidir. Hayat size iş dışında da değerli bir birey olma fırsatları sunar.
Mevkilerden bağımsız olarak insanlarla kurduğumuz ilişkiler ve sosyal bağlar, hayatımızda önemli bir yer tutar. Bu bağlar kimliğimizi zenginleştirir.
İşten ayrılma süreci yeni fırsatlar ve kimlik arayışları için heyecanlı bir başlangıç olabilir. Kişisel değerlerimizi yeniden gözden geçirme fırsatı sunar.
Sonuç olarak, ünvanlar önemli olsa da, unvanların ve kimliklerin ötesinde, çok boyutlu bireyleriz bizler. Gerçek kimliğimiz deneyimlerimiz, ilişkilerimiz ve değerlerimizle şekillenir. Ünvanların dışında asıl önemli olan kendimizi nasıl tanımladığımızdır.
Bizi anlamlı ve değerli kılanın kendimiz olduğunu unutmayalım.
19 Kasım 2024 - Ünvanların olmadığı bir dünyada, sen kimsin?
12 Kasım 2024 - Mola vermek iyidir!
5 Kasım 2024 - Türkiye’de siyasi mobbing neden hiç konuşulmuyor?
Feza Turunçoğlu Kimdir?
Feza Turunçoğlu, Türkiye’de marka, pazarlama ve reklam sektöründe uzun yıllarını geçirmiş deneyimli bir profesyoneldir. Marka yaratma, spor pazarlaması, marka yönetimi ve iletişim konularında derin bilgi birikimine sahiptir.
Reklam ajanslarında yönetim ekibinde çalışmış, yürütme kurullarında yer almış, ülke için önemli birçok markanın büyüme süreçlerine katkıda bulunan ekipleri yönetmiştir.
Feza Turunçoğlu’nun kariyeri boyunca edindiği deneyimler ve sektördeki bilgisi, markaların stratejik iletişimini yönetme yeteneği ve kriz dönemlerinde markaların nasıl yönetilmesi gerektiğine dair görüşleri sektörde önemli bir referans niteliği taşır.
Bu dönemde; finanstan otomotive, gıdadan içecek markalarına, kamu projelerinden kişisel bakıma Türkiye’nin en önemli ve büyük bütçeli markaları ile çalışma, stratejilerinde söz sahibi olma ve değer yaratma şansı yakalamıştır.
Daha sonra Türkiye’nin bilinirliği ülke dışına da taşan ve ülkenin en değerli markalarından biri olan Vestel’de 10 sene boyunca Vestel Pazarlama iletişimi ve Perakende Pazarlama Liderliği yaparak; pazarlama iletişimi ve sponsorlukların yanı sıra, markanın stratejisi ve bütçe yönetiminde de söz sahibi oldu.
Vestel döneminde en sevdiği işlerinden biri “Biz Voleybol Ülkesiyiz” stratejisinin oluşturulması ve hayata geçişinde üstlendiği rolü oldu. ‘Biz Voleybol Ülkesiyiz’ iletişimi ile marka, hem tüketicinin gönlünü kazanırken hem de sayısız ödül kazandı.
Türkiye’de ‘Spor Pazarlaması’ denince, akla ilk gelen isimlerden.
Feza kendisini; reklam, pazarlama ve iletişim stratejisi alanlarında 30 yıllık deneyimi ile “ marka danışmanı” olarak tanımlıyor.
Vestel sonrası, bağımsız marka danışmanı olarak farklı projelerde ‘sevdiği ve inandığı’ markalara katkı sağlamaya keyifle devam ediyor.
Ve halen en çok voleybol izlemeyi seviyor.