Husilerin saldırıları yüzünden Kızıldeniz’den buğday akışı yüzde 40 azaldı
Ulusal Hububat Konseyi ithal edilen buğdayla yapılan un, makarna, bulgur bisküvi ihracatındaki başarıdan söz edemez. İthal buğday ile ihraç edilen buğday arasında 3,7-4,2 milyon ton fark var. Nerede bu buğday? Demek ki ithal buğday içeride tüketilmiş
Ulusal Hububat Konseyi’nin düzenlendiği “Ulusal Hububat Konseyi 2024 Mısır ve Buğday Kongresi” 25 Mayıs 2024 tarihinde Adana Ticaret Borsası ev sahipliğinde düzenlendi. Kongrenin ardından kurumun internet sitesinde “UHK 2024 Mısır ve Buğday Kongresi Sonuç Bildirgesi” 3 Haziran’da yayınlandı.
Kongrenin sonuç bildirgesini okudum. Bildirgede tarımın stratejik bir sektör olduğu ve dünyada yaşanan ekonomik savaşlar, iklim değişikliği, gıda ticareti ve buna bağlı olarak gıda milliyetçiliğinin arttığı ifade ediliyor. Hatta bu konuda tarımı milli savunma kadar önemli gördüğünü belirttiği için Tarım ve Orman Bakanlığı’na teşekkür ediliyor. Buraya kadar her şey normal; zaten bakanlığın da böyle görmesi gerekir. Aç ve susuz nereye kadar savaşabilirsiniz.
Ancak raporda ilk dikkatimi çeken tarımsal hasıla ile ilgili yapılan değerlendirme oldu. Raporda tarımsal hasılanın büyüklüğü yine ve övünülen bir konu olarak ele alınmış. Tarımsal hasılanın 69,2 milyar liraya yükselmesi elbette olumlu gelişme. Ancak Türkiye uzun yıllardır tarımsal hasıla bakımından Avrupa’da ilk sırada, dünyada ilk 10 ülke arasında yer alıyor. Yani bu durum yeni bir şey değil. Ülkemizin yüzölçümü dikkate alındığında anlaşılır da bir durum. Burada asıl önemli olan hasılanın yükselmesi yeterli mi, ona bakmak gerek.
Dünya Bankası verilerine göre, 2000 ile 2022 yılları arasında tarımsal hasıla %279 büyüdü. İlk 10 içinde yer alan Nijerya tarımsal hasılasını %658 ile en yüksek oranda büyüten ülke. Onu dünya tarımsal hasılasında birinci olan %638 ile Çin izliyor.
Aynı dönemde Türkiye tarımsal hasılasını %113 büyüttü. Türkiye ABD’den sonra en az büyüten 2. ülke konumunda. Kaldı ki ABD’nin 2022 yılı tarımsal hasılası henüz açıklanmadı. Eğer ABD önceki yıllardaki büyüme oranı ile devam ederse Türkiye tarımsal hasılası en büyük ilk 10 ülke içinde en az büyüyen ülke olacak. Görüldüğü gibi tarımsal hasılanın öyle aman aman bir büyümesi yok.
Kafamızdaki sorulara daha net cevap vermesi açısından tarımsal hasılaya başka açıdan bakalım: 2000 yılında dünya tarımsal hasılası 1 trilyon 151 milyar dolar, 2022 yılında ise 4 trilyon 366 milyar dolar oldu. Dünya tarımsal hasılasının %64’ünü oluşturan ilk 10 ülke 2000 ile 2022 yılları arasında 6 ülke payını artırırken 4 ülkenin payı düştü. Payı düşen ülkeler içinde yer alan Türkiye’nin 2000 yılında dünya tarımsal hasılası içindeki payı %2,4 iken 2022 yılında %1,3’e düştü. Çin payını %15,4’ten %30’a, Hindistan %8,8’den %13,1’e, Endonezya %2,2’den %3,7’ye çıkardı.
Bu tarımsal hasıla içinde payını en çok artıran ülkeler Nijerya %99,8, Çin %94,4, Endonezya %66,6, Rusya %%54,2, Hindistan %48,8, ve Brezilya %10,7 oldu. Tarımsal hasıla içinde payı en çok düşen ülkeler ise Pakistan %12,6, Meksika %33,5, Türkiye %43,7 ve ABD %50 oldu.
Demem o ki tarımsal hasıla bakımından Avrupa’da birinci, dünyada 10’uncu olmuşsun, bunun hiçbir geçerliliği yok. Dünyadaki pastada ne kadar pay alıyordun, şimdi ne kadar pay alıyorsun, ona bakmak gerek. Tarımsal hasıla içindeki payımız düşmüş, bundan öte köy yok.
Bu durumu niye bu kadar uzun uzun anlattım. Raporda tarım sektörünün gücünün giderek artmasını tarımsal hasıladaki yerimize bağlamışlar. Demek ki neymiş, işin biraz derinine inince gerçeklerin öyle olmadığı gün gibi ortada. Kaldı ki tarımsal hasılanın TÜİK tarafından yapılan hesaplama yöntemiyle yapılmasının, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yaptığı hesaplamanın yanlış olduğunu daha önceki yazılarımda yazmıştım.
Gelelim bir diğer konuya. Henüz buğday fiyatı açıklanmamışken konsey buğday alım fiyatlarının maliyet hesabının iyi yapılarak açıklanması yanında primlerin artırılmasını istiyor. Yalnız burada şöyle bir tehlike var. Aynı çayda olduğu gibi fiyat düşük prim yüksek yapılırsa üretici bundan memnun kalmaz. Sanayicinin istediği tam da bu. “Çaya var da bize yok mu?” diyorlar. Bakalım Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tavrı kimden yana olacak? Çiftçiden mi? Sanayiciden mi?
Şimdi benim asıl itiraz ettiği konuya gelelim: Adı Ulusal Hububat Konseyi olan bir kuruluş yurtdışından ithal edilen buğdayla yapılan un, makarna, bulgur bisküvi ihracatındaki başarıdan söz edemez. Neden mi?
Bakın sonuç bildirgesinde yazıyor: “İşlenip satılan ürünlerin buğday karşılığı 7,5-8 milyon ton.” Peki, biz 2023 yılında kaç milyon ton buğday ithal ettik? Tam tamına 11,7 milyon ton. Aradaki fark 3,7-4,2 milyon ton. Yani ithal edilen buğday ile işlenip ihraç edilen buğday arasında 3,7-4,2 milyon ton fark var. Nerede bu kadar buğday? Yurtdışından gelen buğday içeride tüketilmiş demek.
İsminde “ulusal” yazan bir tarım kuruluşu, kendi topraklarından yetişen 1 kilo buğdayı kullanmayan, çiftçisinin cebine 1 lira girmeyen, ithal edilen tarımsal ürünlerle yapılan bir ihracatı, tarımsal başarı öyküsü olarak anlatıyor bize. Ortada bir başarı varsa bu başarı tarım sektörünün değil olsa olsa bu gıda üreten fabrikaların, ithalatçıların ve ticaretin konusu. Ülke tarımının başarısı değil.
Şimdi siz soracaksınız, “Bu işten ülke döviz kazanıyor buna karşı mısın?” Değilim kardeşim. Ancak benim milli anlayışım tarım sektörünün gerçek durumu sadece rakamlarla değil, topraklarımızda yetişen ürünlerin işlenmesi ve ihracatıyla ölçülmeli. Ülke tarımının gerçek başarısı yerli üretim ve ihracatla ölçülmeli.
Ülke kaynaklarını doğru kullanıp ihraç ettiğimiz gıda ürünlerinin hammaddesini kendi ülkemizde yetiştirip hem çiftçimizin hem ülkemizin kazanmasının yolunu bulmalıyız. Ancak o zaman yaptığımızla övünebiliriz.
20 Aralık 2024 - Kasım 2024 TMO Raporu: Kuraklık tehlikesi kapıda mı?
18 Aralık 2024 - Suriye’nin tarımdaki kalkınmasında Türkiye’nin rolü
8 Aralık 2024 - Avrupa’dan geri dönen ürünler: Biz ne yiyoruz?
27 Kasım 2024 - Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı tercihini zenginlerden yana kullandı