Belki duymuşunuzdur, ülkeler arasında hayat pahalılığını karşılaştırmak için bir BigMac indeksi var. Bu karşılaştırmayı isterseniz Burger King veya Domino’s Pizza ile de yapabilirsiniz tabii ama bildiğim kadarıyla BigMac indeksi bayağı oturmuş, kabul edilmiş bir yöntem.
Benim ise bir Monocle dergisi karşılaştırmalı fiyat indeksim var şahsen aynı işi yapmak için. Bunu isteyen sınıf farkı diye yorumlayabilir ama ben bunun sadece yaşam kültürü farkı, kalite farkı olduğunu düşünüyorum.
Çünkü ben bir Monocle kadınıyım, hamburger yemeden tabii ki yaşayabilirim, ama Monocle dergisini okumadan asla.
Bu dergiyi şimdiye kadar duymamış olan varsa biraz tanıtmalıyım. Modern yaşamın, modern hayat tarzının her boyutu üzerine derin düşünen ve her konuda derin ve farklı bilgiler veren bir modern hayat bilgisi dergisi bence o.
Bana gelen son sayıda sanat özel bölümü de yapmışlar. Aynı konuyu ele alan başka hiçbir derginin aklına bile gelmeyecek boyutlarıyla ele alıyor ve derin bir orijinallikte irdeliyorlar.
Ne zaman biraz canım sıkkın olsa, kendimi biraz depresif hissetsem yıllardır abone olduğum Monocle eve geldiğinde anında bütün havam değişir, içim tam anlamıyla coşkuyla dolar.
Çünkü dergideki her yazı beni arzuladığım normal hayatların yaşandığı modern düşünceli insanların arasına taşıyıp götürür. Evimde balkonda okurken kendimi çoğu zaman Paris veya Viyana’da bir kafede arkadaşlarla kültür tartışıyor gibi hissederim.
Daha genç okuyucularımın Wallpaper dergisinden tanıyacağı Tyler Brule düşündü ve hayata geçirdi Monocle’ı. O kadar esaslı bir adam ki bu Tyler Brule, eşcinsel olmasa, yemin ediyorum o an hangi şehirdeyse gidip teslim ederdim kendimi. Müthiş bir zeka ve entelektüel birikimi var… Modern olmanın anlamını derinlikli biçimde biliyor ve modern yaşamaya çalışanlara derginin her sayısında kapsamlı bir hayat kültürü kılavuzu sunabiliyor.
Ayrıca Tyler benim fantezim olan Japon yemek ve hayat kültürüne de çok önem verdiğinden dergimizde o konuda da bolca haber ve yorum çıkıyor.
Ben aslında uzunca yıllardır çok yakın arkadaşlarıma kendimi, bu bazen yatakta sabah da olabiliyor, bir Monocle kadını olarak tanımlıyorum. Bu hayatta vazgeçmem imkansız gibi bir şey bu dergiyi okumak.
Ama nasıl BigMac indeksi varsa benim karşılaştırmalı Monocle dergisi fiyat indeksim de ülkede işlerin pek iyi gitmediğini gösteriyor.
Monocle dergisinin abonelik fiyatı yakında asgari ücret düzeyine çıkmaya doğru gidiyor neredeyse. Şimdilik karşılayabiliyorum neyse ama ilerde ne olur bilemem.
Amerika’da yaşadığım yıllarda en çok hoşuma giden uygulamalardan biri yerel mahalle kütüphaneleriydi. Bunlara neredeyse bütün dergiler gazeteler gelirdi. Bu fiyat artışları sonucunda bir gün Monocle dergisi aboneliğimi durduracak duruma gelirsem burada mahallemde kütüphane de olmadığından bu Monocle okumaktan mahrum olacağım anlamına gelir diye şimdiden korkmaya başladım.
Gerçi dergi kalınlığıyla, kalitesiyle, baskısıyla, grafiğiyle bu parayı hak ediyor olabilir ama burası da Türkiye, insan kendine biraz kaliteli bir şeyler yapmaya çalıştığında bunu mutlak önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar gibi geliyor bana.
Fiyatı nedeniyle Monocle’dan vazgeçmek yerine kaliteli Japon viskisinden vazgeçerim diye düşünüyorum. Gerçi gece bastırdığında loş bir odada, viskimi yudumlarken Monocle sayfalarını karıştırmanın verdiği mutluluk da bir başka oluyor.