İstanbul’da haftada en azından iki veya üç gece dışarı çıkıyorum. Beraber olduğum insanla veya arkadaş grubumla bazı gecelerim hayli uzayabiliyor.
Neyse bu konuda fazla detaya girmeye gerek yok, diyeceğim şu ki saat kaçta eve dönüyor olsam yolda polisin yaptığı bazı çevirmeleri görüyorum.
Ve çoğunlukla polis ve durdurulan kişi bir arabanın başında münakaşa ediyor.
Polisle bu kadar konuşma ve tartışmak bir tek bizim ülkemize özgü bir adet olmalı.
Ben özellikle Amerika’da ve gezmeyi çok sevdiğimden birçok Batı ülkesinde bulundum, onların hiçbirinde polisle bu kadar fazla konuşulduğuna ve neredeyse kavgaya varan münakaşaya izin verildiğine hiç şahit olmadım.
Bizde polis sizi durdurduğunda otomatikman itiraza, kavgaya başlamak hayatımızın doğal bir gerçeği haline gelmiş.
Beni daha çok şaşırtan suçlanan kişinin verilecek cezaya itiraz etmesi değil, polisimizin onun bu itirazını böyle kavga boyutuna çıkarmasına izin veriyor olması.
Biraz abartarak söyleyeyim, Amerika ortamında bir kişi polisle bu kadar tartıştığında o kişinin hayatı bile tehlikeye girebilir. Çünkü o ortamda polis kurallara uyulduğunda sakin durabilir, ama vatandaş için ceza yemenin de bir kuralı vardır. Örneğin polis arabası size arkadan yaklaşıp sinyal verdiğinde Amerika’da yapılacak ilk iş arabayı sakin bir şekilde kenara çekmek ve sonra da elinizi net görünecek biçimde direksiyonun üstüne koyup beklemektir. Polis memuru camınıza yaklaştığında sorulara cevap verilir ve eğer bir ceza yazılırsa bunu alıp eve gitmektir yapacağınız.
Bizde ise sürecin bu son aşamasında mutlaka polisle kavga bölümü de bulunuyor. Amerika’da işin bu kavga bölümü insanın tutuklanıp gözaltına alınmasına kadar varabilir.
Ben İstanbul içinde çok gezerim, ama seyahat etmeyi ve uçakla seyahati özellikle severim. Uçağın içi bana stressiz geçilen saatler demektir. Bu yüzden insanımızın yollardaki bu münakaşacı davranış bozukluğunu son günlerde uçak kabinine de taşımaya başladığını üzülerek görüyorum.
Bazı yolcular ilk önce uçak kabin görevlileri ile kavga çıkarıyor, sonra uçağa çağrılan polisle de yüksek sesle tartışabiliyorlar.
Şu ana kadar bulunduğum hiçbir uçakta bu neyse ki olmadı ama her an bir sevimsiz olay yaşanacağı korkusu oluştu bende de.
Uçaktaki asabi yolcu sakinleşmezse eğer uçağın içine güvenlik çağırılıyor ama onlar da polisin insanlarla münakaşa etmesine alışık olduklarından olsa gerek uçakta da araba başında olabildiği gibi uzun sevimsiz kavgalar çıkabiliyor.
Yine Amerika’da da böyle kendini bilmez terbiyesizler var tabii ki, ama uçağa çağrılan polis onlarla hiç tartışmadan, konuşmadan kelepçeyi takıp karga tulumba uçaktan indirdiğinden benim gibi sakin bir yolculuğa hazır insanları fazla rahatsız etmeden işi hallediverir.
Bu kabinde münakaşa ortamının oluşmasından THY’nin kuralları mı yoksa polisin kuralı mı sorumlu neyse, bunun hızla değişip sorun çıkaranın bir önce susturulması, uçaktan gerekirse zor kullanılarak hemen çıkarılması gerekiyor.
Örneğin yaşanan son bir olayda İbrahim Tatlıses’in kızı şarkıcı Dilan Çıtak Dörter THY’nin Bodrum-İstanbul seferini yapan uçakta kabin memuru tarafından evcil hayvanını kural gereği pusetten çıkarmaması gerektiği konusunda uyarıldı.
Kedisini pusete koymayı reddeden Dörter’in bu sırada tartıştığı kabin memuruna fiziksel şiddet uyguladığı öne sürüldü. Pilotun durumu bildirmesi üzerine uçağın İstanbul Havalimanı’na inişinden sonra Dörter uçaktan polis eşliğinde indirildi. THY kabin memuru havalimanı polis merkezine götürülen Dörter’den şikayetçi oldu. Dilan Çıtak Dörter buradaki ifadesinin ardından havalimanından ayrılırken THY’nin başlatılan hukuki süreci takip edeceği öğrenildi.
Ama Dilan Çıtak Dörter ile kabin memuru arasında yaşanan kavgaya ait görüntüler de ortaya çıktı. Görüntülerde kabin memurunun kedisini taşıma çantasına koyması için uyardığı Dilan Çıtak Dörter’in çok sinirli olduğu görüldü.
Hiç kimsenin sakinleştiremediği şarkıcının “Tahrik ediyorsun. Sen kuralları hatırlatmadın. Gözündeki lensleri oydurtma bana. Manipüle yapma sakın. Sen bana bağırdın. Sen kimsin beni bekleyeceksin? Sen kime muamele yapıyorsun. Terbiyesiz, geri zekalı, ben bunu döverim ya. Uyarmadın, uyarmadın lan. Suçlu olursun, sakın. Bu nasıl bir uçak ya” dediği duyuldu.
Normal olarak kabin görevlisine böyle tehdidin suç olması ve yapanın anında gözaltına alınması gerekir diye biliyoruz biz.
Umudumuz polisimizin özellikle uçaklarda bu tür tehlikeli ortamın oluşmasına hiç izin vermemeye başlamasıdır.