Vallahi içinde çalışırken bir şey isteselerdi bile haberim olmayabilirdi, şimdi dışarıya çıktığıma göre HaberTürk’ün yazarlarından tam olarak ne istediğini bilebilmem, büyük ihtimalle bunu bilsem dahi bile tam anlamam mümkün değil.
Duyduğuma göre galiba yazarlarının artık ‘sahaya inmesini’ istiyormuş. Yakın tarihe bakıldığında aslında türk medyasının başına bela olmuş bir kavramı neden tekrar canlandırıyorlar bunu bilemiyorum. Eğer bugüne kadar sahaya inmiş ve oradan ilginç bir şey getirebilen bir gazeteci tipi gösterirseniz bu dediklerimi hemen geriye almaya hazırım.
sahadan gazetesine hiç geri dönmemiş olan Yavuz Donat’In mesleki yaşamı bu dediğimin ispatıdır. Yavuz abinin kalemi kuvvetlidir, güzel yazar akıcı okunur ama halkın arasında olduğu için genelde ne düşündüğünü bilemeyen, bilse dahi bunu tam ifade edemeyen, bunu yapabilenlerin ise prensip itibariyle yalan söylediği bir ortamda devamlı olduğu için genelde sahadan bildirilenlerden ilginç veya doğru bir iş çıkmaz.
HaberTürk benimle ilişkisini de bu yüzden kesmiş olmalı… yazarların halkın içine karışması istenecekse, onlardan pek hoşlanmadığını sıkça ifade etmiş olan, onlarla kendini maksimum zorlayıp konuşsa dahi dediklerini katiyen cidiye almayacak ve sonra yazacağı yazıda onlarla bir güzel alay edecek bir yazarla çalışmak fikri onları rahatsız etmiş olmalı.
benim için halka ilişki kurmanın prototip örneği Hürriyet’in yayın yönetmeniyken Ertuğrul Özkök’tü.
Bir gün Özkök ben dahil bir kaç yazarı aldı yemeğe çıkardı. Ertesi gün halkı yakından gözlemleyeceğini ve bu yüzden kendisi için bir ilk olan bu adım yüzünden hayli gergin olduğunu ve bir kaç kadeh şarabın iyi gelebileceğini söyledi. Yemekte onu dinlerken ertesi gün hayli tehlikeli safariye çıkacak bir avcı gibi düşünmüştüm onu.
ertesi gün bir özel uçakla bodrum’a giderken uçak henüz İstanbul hava sahasındayken dürbünle aşağıdaki sokaklardaki insanlara baktı. Bu onun ve benim için halka maksimum yaklaşma ve evet sahaya inme yöntemimizdi. Halkla kontağın bu biçimi bile Ertuğrul abiyi ve hatta beni bile son derece yormuş ve gelecek hakkında umutsuz bırakmaya yetmişti.
sonra aklıma geldi ki HaberTürk bir ihtimal yazarlarının meyhaneye gitmelerini istiyor olabilirdi.
Meyhane, rakı demek Türkiye’de artık yasak olduğundan bunu açıkça istemek yerine yazarlarına ‘Artık sahaya inin’ diyor olabililerdi. Bir zamanlar Babıali’de yazarlar sahaya indi denilince onların özelikle Beyoğlu’ndaki meyhanelere gitmeleri anlaşılırdı. bence sahaya inme fikrinin en mantıklı, fizibilitesi en yüksek olan biçimi bu olmalıydı. çünkü genelde düşünmeyen, düşünse bile diyecek bir şeyi olmayan insanların meyhanede bir kaç duble attıktan sonra beyinleri açılıverir. eğer siz yazar olarak ertesi gün denileni ayıldıktan sonra hatırlarsanız meyhaneden güzel haber çıkabilirdi.
Beni bilen bilir 94 yıllık hayatı boyunca 30 ton rakı ve bir o kadar da viski içmiş bir babanın onunla övünen oğlu olarak benim içkiyle bir problemim tabii ki yok. Yani bu alemde meyhanede adabıyla içki içip nispeten ayık kalarak oradan haber çıkaracak ender yazarlardan bir tanesiyim. durum böyleyken eğer sahaya inmeyle bunu kastediyorlarsa HaberTürk yönetiminin beni göndermekle büyük stratejik bir hata yapmış olduklarını söylemeliyim.
taksiye binmek gibi son derece rutin bir işi bile bir tek yazarlar sahaya inmek veya çalışmak diye tanımlayabilirler. taksiciden de haber gelir efsanesi vardır
artık sizi almak için duracak taksi bulmak Istanbul’da mümkün olmadığından umarım Habertürk sahaya inin dediği yazarlardan bu imkansız işi istiyor olmasınlar.
şimdi bu çağda sahaya inmenin anlamı ne olabilir bu konuda bir tüyo vererek yazıyı bitireceğim.
Konuyu bilen uzmanların dediğine göre bu dönemde sahayı en iyi kullanan gazeteci Fatih Çekirge. Onun sahası ise teknesi. Yani o teknesine atlayıp açılınca yani özetle halkla bağlantılarını tamamen koparınca sahayı daha iyi anlayanlardan. Fatih anladığım kadarıyla denize açılınca eğer açık denizde yüzmeyi seven halkla rastlaşmıyorsa onlarla teknesinden bağırarak konuşmuyorsa başka ne yapıyor diye soruşturdum. Aldığım cevap çok ilginçti. Açık denizde bir süre sonra doğal olarak sıkılınca internet üzerinden yerel gazeteleri okuyarak halktan haber alıyor ve sonra kendi üslubuyla bunları okuyucusuna aktarıyor.
Evden çıkmadan, eğer bunu isteyen gerçekten varsa o halkla temas kurmanın- ki bunu rasyonel kalmak isteyen kimseye tavsiye etmem- mümkün olduğu bir çağda yazarı evinden çıkarmanın sonuçlarının iyi olabilmesi bence pek mümkün değil.
bir de şu uyarıyı da yapmalıyım. Habertürk yazarlarından Oray Eğin’in sahaya indirilmesi yani halkla temasa geçirilmesinin inanılmaz ve önceden bilinemeyecek kadar vahim sonuçları da olabilir. Benden uyarması.