Muhalefetin çağrısı üzerine Meclis olağanüstü şekilde ‘formalite’ toplantısı yapacak
Öcalan’ın Meclis'te konuşturulması tartışmaları Çözüm Süreci'ni yine gündeme getirirken kamuoyunda büyük tepkiye yol açıyor. Enginyurt'un net çıkışı ve olası tepkiler iktidarın muhtemel süreci nasıl yönetebileceğine dair soru işaretleri oluşturuyor.
Sokakta kimse başka soru sormuyor. Öcalan’ı Meclis’te konuşturma ihtiyacı neden bir anda ortaya çıktı? Bir süreç varsa nasıl uygulanacak?
Köşe yazılarında, televizyonlarda dünya dengelerinin değişmesinden Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığına uzanan gerekçeler akıllara geliyor. Benim aklımda ise Cemal Enginyurt var. Süreci itinayla kurgulayanların da Ortadoğu’nun taşlarını dizmeden önce Enginyurt’un üzerinde düşünmeleri lazım!
Eğer gerçekten bir süreç planlandıysa ilk düğmesi yanlış iliklenmiş durumda. Enginyurt’a dönmeden önce biraz 2013’te başlayan Çözüm Süreci’ni kısaca hatırlayalım.
Ortadoğu’da Arap Baharı denen Batı destekli süreç yürüyordu. Rejimler bir bir yıkılıyordu. Sınırlar değişecek tahminleri sıkça yapılıyordu. Devlet adına düşünenler sürecin zamanlamasını zorunluluk olarak görmüştü.
Sürecin temeli ta 2005 yılında Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasıyla atılmıştı. Kamuoyunu medya üzerinden Çözüm Süreci’ne hazırlamaları yıllar sürdü. Ama öncesinde PKK ile 2009’da adına ‘Açılım Süreci’ denen ilk deneme yapıldı ve Habur faciasıyla sona erdi.
Abdullah Öcalan’ın Meclis’te konuşması kadar feci bir fikirdi. Habur Sınır Kapısı’na gelmiş PKK’lılar basının önünde seyyar mahkemelere çıkarılıp suçlarını ikrar ettikleri halde serbest bırakıldı. Sonra otobüslerin üstünde Güneydoğu kentlerinde zafer turu attılar. Girişim kamuoyuna tosladı.
Çözüm Süreci dediğimiz asıl deneme 2012 sonlarında işaretlerini verdi. Medyada fikrin altyapısı yıllar içinde olgunlaştırılmıştı. Fethullahçılarla iktidarın koalisyonu altın yıllarını yaşıyordu. Sürece itiraz edebilecek askerler Ergenekon, Balyoz davasıyla denklem dışına çıkmıştı. Tabiri bağışlayın, yol temizliği yapılmıştı.
Süreci yürütecek siyasiler ve bürokratları suçtan muaf tutan altı maddelik bir yasa bile çıkmıştı. Fazlasıyla hazır görünüyorlardı.
Plana göre İmralı’da Öcalan’la masaya oturulacaktı. Görüşmeye tanık olan HDP milletvekilleri alınan kararları Kandil’e götürecekti. Kandil’den gelen mesaj İmralı’da tekrar masaya yatırılacaktı. Kamuoyunda saygın olduğu düşünülen kişilerden Akil İnsanlar Heyeti seçilmişti. Görevleri Türkiye’nin yedi bölgesini dolaşıp uzlaşma metinlerine rıza üretmekti.
İnce ince düşünülmüş, emek verilmiş sıkı bir plan gibi duruyordu. Ama plan aslında kötüydü, uygulama şekli ise berbat oldu.
Plan kötüydü çünkü Meclis devre dışı bırakılmıştı. Şöyle düşünün; İmralı’da masa kurulmuş, Öcalan’la anlaşılacak, anlaşma metnini masaya hiç dahli olmayan Bakanlar Kurulu’nun oybirliğiyle imzalaması, Meclis’in de anayasa değiştirmeye varacak düzenlemeleri tartışmadan harfiyen onaylaması gerekecekti. Yoksa kan akacaktı!
Başka bir deyişle İmralı’da alınan karar milletin Meclisine dikte edilecekti. ‘Meclis dışlanmasın’ diyen aşağılanıyordu. O dönemde olayı karikatürize eden ‘İmralı Kabinesi’ başlıklı bir yazı yazıp az dayak yememiştim. Barışa karşıymışım meğer!
Bugün böyle bir tavrın yanlışlığını aktörleri de biliyor. Her konuşanın Meclis çatısından sözü açması bir şey anlatıyor olmalı.
Çözüm sürecinin uygulamasına gelelim… Akil heyetinin yapısında liberaller ve muhafazakarlar ağırlıktaydı. Ülkenin HDP dışı muhalefete oy veren yüzde 40’ının üstünde oyu olan kesimi dışlanmıştı. Ana akım medyada en havalı duran söylem CHP’yi aşağılamaktı. İktidara yakın bir yorumcu PKK’yla çatışmada ölenlerin şehit sayılmayacağını söyleyecek kadar ileri gitti.
Asıl tepki çeken askerle polisin sahadan çekilmesi, boşluktan yararlanan PKK’nın yol çevirmesi yapması oldu. Başka bir infial de PKK’nın kentlerde silahlı askeri geçit töreni gibi törenler yapmasınaydı. Örgütün caddeleri o günlerde bomba tuzaklarıyla doldurduğu Hendek savaşlarında anlaşılacaktı. 2013 Nevruz mitinginde Öcalan’ın mesajının AK-47 tüfeği posterinin önünde okunması çok konuşuldu.
Bununla birlikte ‘Analar Ağlamasın’ sloganı o kadar yoğun işlenmişti ki süreç her şeye rağmen dayandı. Kamuoyu 2014’teki 6-8 Ekim olaylarında bile tamamen kaybedilmedi. Süreç 2015 seçim öncesinde Dolmabahçe Mutabakatı’ndan basına verilen görüntüyle kamuoyu duvarına çarptı. Erdoğan birkaç gün sonra muhtemelen anketleri fark edince süreci bitirdi.
Çözüm Süreci’nde en kritik konu Öcalan’ın affıydı. Öcalan’ın ev hapsine çıkacağının halka basın üzerinden alıştıra alıştıra söylenmesi yıllar aldı. Hatta önde gelen siyasiler hiç telaffuz edemedi.
Bugün ise o hassasiyet bile yok. Bahçeli o sürece zirveden giriş yaptı. “Meclis’i dışlama hatasını tekrarlamayalım” diye düşünürken çözümü “Öcalan Meclis’te konuşsun”da bulmak DEM’lilerin bile aklına gelmemişti.
Bir süreç varsa daha ilk adımda Habur olayını aratır cinsten bir faciayla başladı.
Mesele şu ki Öcalan Meclis’te konuşmayacak. Çünkü cesaret etmeleri mümkün değil.
Şimdi Cemal Enginyurt’a dönelim. Enginyurt “Tek başıma da kalsam Meclis’te Apo’yu konuşturursam namerdim” diyor. Kıvrak zekalı bir televizyon yıldızı milletvekili olarak Bahçeli’nin göremediğini gördü ve tek bir milletvekilinin bile buna engel olabileceğini anladı.
Düşünün sabah Öcalan’ı zırhlı araçlarla Meclis’e getiriyorlar. Cemal Enginyurt yola yatmış “Cesedimi çiğnersiniz” diyor. Diyelim ki Enginyurt’u polis derdest edip kenara aldı. Medyada “Polis Öcalan için milletvekiline saldırdı” başlıklarının ağırlığını kim yüklenecek.
Diyelim Öcalan Meclis’te DEM grubuna yürüyor güvenliğin arasında. Enginyurt tekme tokat üzerine yürüyor, sonra da yaka paça durduruluyor. Alın size başlık: Numan Kurtulmuş, Öcalan için milletvekili tartaklattı.
Hadi milletvekili diye Enginyurt’a kimse kapıya kadar dokunamadı. Durdurmak fikir sahibi MHP’lilere düşer. Alın size başlık: MHP’liler Öcalan için ülkücü milletvekilini dövdü.
Diyelim ki Enginyurt DEM grubuna daldı, kürsüye hücum ediyor. Bu kez DEM’lilere düşecek iş. Başlığımızı “DEM’liler Öcalan için Meclis’te ülkücü milletvekili dövdü” diye attık bu kez.
Mesele elbette Cemal Enginyurt değil. 600 üyeli Meclis’te birçokları çıkabilir. İYİ parti grubu topyekun eylem yaptı, gel de çık işin içinden. Kızılay’da birileri birikse coplayacak mısınsız?
Varlığı tartışmalı o devlet aklı gerçekten var mı? ‘Öcalan Meclis’te konuşsun’ fikri o akıldan çıkmışsa Cemal Enginyurt’un önerinin yapıldığı akşam düşündüğünü nasıl düşünemez?
Birileri sakıncasını elbette düşünecek. Kesin dille “Öcalan Meclis’te konuşmayacak” demem o yüzden. Bakın konunun bir numaralı muhatabı Numan Kurtulmuş belli ki neye uğradığına şaşırmış, suspus. Erdoğan zaten sorusunu bile sorduramadı.
Kitleleri ilgilendiren konularda şeklin esasın önüne geçtiği olguların başında Kürt sorunu geliyor olabilir.
Bu iktidar hazırlıklıyken bile başaramadı. Konuya böylesine damdan düşer gibi hem de en arızalı yerden girmek, varsa bile öyle bir süreç, şimdiden akamete uğrattı bile. Devamını getirmek zorlaştı.