Yeni bir yıl daha yaklaşıyor ve tabii ki her yıl olduğu gibi bu yıl da aşkın ve flört dünyasının “modası” değişiyor. 2025’te Tinder’ın sağa sola kaydırmasından çok, “karanlık yanımızla” bağ kuracağımız bir dönem geliyor.
New York Post ‘Plenty of Fish’ anketinden çıkan ilişki trendlerini haberleştirdi. 2025 yılı için öngörülen flört trendleri bir garip. O kadar ki evli olanlar artık flört konusu ile uğraşmadıkları için bayağı şanslı. Bana en ilginç geleni artık kimse “Hobilerim: yoga ve kahve içmek” klişeleriyle yetinmiyor. Hayır, artık profil açıklamalarında “Anksiyete krizlerinde saklanma köşem: dolap içi” ya da “Öfke kontrolümü kaybedince en son bardak kırdığım yer: iş yeri toplantı odası” yazanlar puan topluyor. Acaba diyorum 2024 de boşanarak şok yaratan Buse Terim-Volkan Bahçekapılı, Ece Vahapoğlu- Cihan Alpay, Bengü – Selim Selimoğlu, Okan Buruk- Nihan Akkuş gibi ünlü çiftler birbirilerinin bu karanlık yüzlerini ancak seneler sonra mı fark etti?
Konu karanlık yanlarımızı paylaşmak olunca, ister istemez Freud’a selam çakıyoruz. Malumunuz, insan beyni karmaşık bir yer ve bilinçaltımızda dolaşan her küçük şey bir yerlerde patlak vermeyi bekliyor. Ancak artık bunları saklamak yerine “Vay be, benim gibi terapi bağımlısı bir ruh daha!” diye sevinçle karşıladığımız bir dönem geliyor. Flörtleşme sanatında yepyeni bir altın çağ!
Bunun birkaç sebebi var. Bence en önemlisi samimiyet açlığı içindeyiz. İnsanlar artık ‘en iyisi’ gibi görünmekten yoruldu. Karanlık taraflarımız, genellikle en savunmasız olduğumuz alanları temsil eder. Psikolog Brené Brown, savunmasızlık göstermenin gerçek bağlar kurmanın temel taşlarından biri olduğunu söyler. İnsanlar artık yüzeysel sohbetlerin ötesine geçerek gerçek benliklerini paylaşma arayışında. Bu samimiyet ihtiyacı, güvenli bir bağlanma ortamı yaratmaya yönelik bir çaba. Flörtte bu eğilim, “mükemmel görünme” baskısından uzaklaşıp “insan olmanın” doğallığını kabul ettiğimizi gösteriyor. Herkes kendi tuhaflıklarını, çatlaklarını ortaya dökmek istiyor. “Ben mükemmel değilim, sen de olma!” mottosu, ilişkilerde yeni devrim.
Sosyal medyanın uzun süre dayattığı “kusursuz” yaşam ve ilişki imajı, bir yorgunluk yarattı. İnsanlar artık sahte bir imaj sunmaktansa kırılganlıklarını paylaşarak daha otantik bir bağ kurmayı tercih ediyor. Bu aynı zamanda “gerçek beni kabul eder misin?” sorusunun ilişkilerde giderek daha yüksek sesle sorulmasına işaret ediyor.
Ayrıca araştırmalar gösteriyor ki ortak zayıflıklarımız, güçlü yanlarımızdan daha fazla bağ kurmamızı sağlıyor. Bağlanma teorisine göre insan ilişkilerinde güvenli bağlanma geliştirmek, korkularımızı ve kusurlarımızı paylaşabilmeye dayanıyor. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, karanlık yanlarını paylaşmaktan çekinmezken, kaygılı veya kaçınmacı bağlanma stiline sahip kişiler bu konuda zorlanabiliyor. Ancak ilişkilerde karanlık yanların paylaşımı arttıkça, bağlanma stilleri arasında daha fazla empati ve anlayış gelişebiliyor.
Yani, “Ben de saatlerce Netflix’te boş boş takılıyorum” demek, “Her sabah 5’te kalkıp meditasyon yapıyorum” demekten daha çekici. Hepimizin bagajı var, önemli olan bagajın içinde ne olduğu değil, birbirimizin bagajını taşıyıp taşıyamayacağımız.
Zorluklarımızı, kusurlarımızı ve karanlık yanlarımızı paylaşmak, yalnız olmadığımızı hissetmemizi sağlıyor. Özellikle modern flört dünyasında bu hem bireysel hem de ilişkisel düzeyde psikolojik dayanıklılığı artırıyor. Zor anları paylaşmak, partnerler arasında bir tür “biz duygusu” yaratıyor ve ilişkinin sağlam temellere oturmasını kolaylaştırıyor. Karanlık yanlarımızı paylaşmamız, aslında kendi kendimizi kabul ettiğimizin bir işareti. Psikoterapide kullanılan “kendini olduğu gibi kabul etme” yaklaşımı, başkalarıyla olan ilişkilerimizde de aynen geçerli. Partnerimize karanlık tarafımızı göstermek, “Beni bu halimle de kabul edebilir misin?” sorusunu içten bir şekilde sormak.
Tabii burada bir uyarı yapmadan geçemeyeceğim. Karanlık yanları paylaşmak güzel ama dikkatli olmak şart! İlk buluşmada “Bu arada, eski sevgilimin yüzüğü hâlâ yastığımın altında” gibi bir bilgi paylaşımı, ilişkinin start değil, stop butonuna basmasına sebep olabilir.
Düşünüyorum da, karanlık tarafımızla bağ kurmanın aslında yatak odasında da faydaları olabilir. Partnerinize duygusal açıdan daha açık ve savunmasız olduğunuzda, daha derin bir bağ kurabilirsiniz. Son olarak, 2025’te karanlık taraflarınızla flört etmeye hazırsanız, bir önerim var: İlk buluşmada çocukluğunuzun en absürt travmasını paylaşmak yerine, yavaş yavaş başlayın. Çünkü bu karanlık oyun, ışıkları tamamen kapatmayı gerektirmez.