Hülya Avşar'ın programına katılan Meryem Uzerli "Aşkta başarının ölçüsü"nü sorguladı. Uzun ilişki başarı mıdır? Kısa bir aşk başarısız m sayılır? Gelin onun kaldığı yerden devam edelim.
Yine bir Hülya Avşar medya klasiği ile karşı karşıyayız. Avşar gayet stratejik bir hamle ile YouTube programına başladığını yedi cihana duyurdu. Bütün sosyal medya Hülya Avşar’ın Meryem Uzerli’ye neden evlenemediğini -“böyle bir başarısızlığa nasıl katlandığını!” sormasını ve ardından gelen cevabı tartışıyor.
Meryem Uzerli şöyle cevap vermiş: “Biriyle beraber olup onunla hayatının sonuna kadar birlikte olunca başarı mı oluyor? Ya da ayrılınca başarısız mı? Bence aşkta başarı yok.” Tabi konu şu an gündemden inmeyen toplumsal cinsiyet eşitliğine, modern kadının ilişkilerden beklentilerine kadar gitti. Bana sorarsanız zaten Avşar’ın hedefi tam da buydu. Hatta tepkilerin bu kadarını düşünmemiş bile olabilir.
Tabii ki Uzerli’nin cevabı tam isabet. Pazar günkü yazımda ilişkilerde cinsiyet rollerinin şekil değiştirdiğinden bahsetmiştim. “Uzaktan çalışan koca” kavramı diye bir durum var artık. Yani kocanın esas olarak evden online çalışması ve karısının her gün işe gitmesi durumu. Bunun ilişkilere getirdiği artı ve eksileri tartışmıştım. Ama üstünde durduğum esas mesele cinsiyet rollerinin açıkça belirlendiği geleneksel evlilik döneminin ve ilişkilerin sona ermesiydi. Çoğu ilişkide kadın çalışıyor ve ev ekonomisine katkıda bulunuyor. Sonuç olarak, kendisini kocanın duygusal ihtiyaçları ve tercihleri etrafında yönlendirmesi, koşulsuz destek sunması karşılığında aynı şeyi karşı taraftan bekliyor.
Artık pek çok kadın evliliğin yaşamak istedikleri hayatı yaşamaktan onları alıkoyduğuna inanmaya başladı. Zaten bir gelir elde ediyorsa, hâlâ ev işlerinin ve çocuk bakımının çoğunu o yapıyorsa ve buna rağmen tarafından görülmediğini veya anlaşılmadığını hissediyorsa neden buradayım nedenlerini sıraladığında ilişkinin yetersiz kaldığını görebiliyor. Kadınlar duygusal bakım ve empati bekliyor. Duygusal yakınlıktan yoksun bir ilişki de artık fedakarlığa değmez gibi geliyor.
Bu yazıma aldığım yorumlardan biri şöyle oldu: “Bir ilişkide erkek bir kişiden hem sevgili, hem arkadaş, hem ekonomik destekçi, hem evin bakımını sağlayan kişi olmasını bekleyemez, bu nedenle farklı alternatiflerle farklı beklentilerini karşılar.” Haydi buyur buradan yak. İlişkide neden kadının tek başına sevgili, arkadaş, ekonomik destekçi ve evin bakımını sağlayan kişi olmasını bekliyoruz? Araştırmalar da bu görüşlerin halen geçerli olduğu yönünde. Hatta kadının geliri kocasınınkinden ne kadar yüksek olursa kocanın evde o kadar az iş yaptığını ortaya koyuyor.
Sonunda doğal olarak kadının tükenmişlik yaşaması an meselesi. Zaten modern kadının karşı çıktığı da bu. İlişkide iki tarafın da katkıda bulunması ve destekleyici rol üstlenmesi önemli. Stanford Üniversitesinde yeni yapılan bir çalışma boşanmaların yaklaşık yüzde 69’unu kadının başlattığı sonucuna varıyor. Evlilikte sorun varsa, erkek ayrılmak için daha az motive oluyor çünkü kabul edelim, alternatif yaşam tarzı memnuniyetinde azalma anlamına geliyor genellikle. Öyle ki boşanmış ve çocuklu kadınların erkek partneri olan kadınlara göre daha çok ve iyi uyuduğunu, dinlendiği görülüyor. Haftada üç saat daha az ev işi yapıyorlar ve bir saat daha çok uyuyorlar.
İlişki yorucu; çaba ve sükunet gerektiriyor. Birçok insan evliliğin “arkadaşlık” ve “aşk” için yapıldığı iddiasında. Aklıma gelen en az 10 evli çiftin birbirini ne sevdiğini ne de birbirlerinin arkadaşlığından hoşlandığını söyleyebilirim. Ama doğru kişi ile olduğunuzda tadından yenmiyor. İki kişinin isteyerek birbirini seçmesi kadar birlikte mutluluğu her gün besleyen bir şey yok. Bu nedenle Uzerli’nin ortaya attığı “aşk başarısı” ve onun ölçütü lafını bir yana bırakalım, “ruhu besleyen” ilişkilere bakalım. Aşk olur, meşk olur, evlilik olur, birlikte yaşam olur; orasına hiç karışmam..