14-09-2024
İsmet Berkan

Amerikalı ‘patron’u SBK’yı anlatıyor: Ben onu CIA ajanı biliyorum, gönderdiğim paralar CIA’nın Kürt gerillaları için kullanıldı

Amerikalı ‘patron’u SBK’yı anlatıyor: Ben onu CIA ajanı biliyorum, gönderdiğim paralar CIA’nın Kürt gerillaları için kullanıldı

Hani derler ya, her insanın talihinin değiştiği bir an vardır, diye. Sezgin Baran Korkmaz için de o an, 2010’ların ilk yarısında İstanbul’da Boğaz kıyısında Kuruçeşme’deki Les Ottomans otelinde Levon Termendzhyan’la tanışması.

Adından da anlaşılacağı gibi Ermeni asıllı olan Levon Termendzhyan 1980 yılında 14 yaşındayken ailesiyle Sovyetler Birliği’nden Amerika’ya göç etmiş. Güney Kaliforniya’da Los Angeles’ta büyüyen Levon Termendzhyan bir türlü İngilizce okuyup yazmayı tam öğrenememiş, belki o yüzden liseyi bitirememiş, küçük yaşta benzin istasyonlarında çalışmaya başlamış.

Artık sonra ne olduysa art arda benzin istasyonları sahibi olmuş, işlerini daha da büyütüp akaryakıt taşımacılığına ve ticaretine de girmiş. Çoğu yerde Los Angeles’teki güçlü Ermeni mafyası ile bağlantılı, hatta bu mafyanın patronu gibi anlatılıyor ama bu konuda bir mahkumiyeti yok. Yine de tam bir mafya babası hayat tarzına sahip. 30 yaşına geldiğinde İngilizceyi hala okuyup yazabilen biri değil ama milyarder olmuş bile.

Termendzhyan Türkiye’de de petrol taşımacılığı yapmak, uçak yakıtı işine girmek istiyor, bir de onca yıldır orada yaşamasına rağmen o sırada henüz Amerikan vatandaşı değil, Ermenistan vatandaşı, yanı sıra bir de Türk vatandaşlığına sahip olmak istiyor.

Levon Termendzhyan veya sonradan aldığı isimle Lev Aslan Dermen

SBK’nın Les Ottoman’daki ‘tuzağı’

Söylendiğine göre Sezgin Baran Korkmaz’ın kendince bir ‘tuzağı’ var. Les Ottomans otelinde çalışan bir görevli, böyle yabancı büyük iş insanları otele geldiğinde ona haber veriyor, SBK da sanki tesadüfen oradan geçiyorken karşılaşmış gibi yapıyor, onlarla tanışıklık kuruyor.

İşte Levon Termendzhyan’la da böyle ‘tesadüfen’ tanışıyor. İlk görüşte aşk gibi, ikili birbirini çok seviyor. Termendzhyan ‘Ben akar yakıt işi yapıyorum’ deyince SBK ‘Ben o işten anlamam’ cevabını veriyor. Bunun üzerine Termendzhyan soruyor: ‘Peki sen ne iş yapıyorsun?’ Bir süre sonra Termendzhyan SBK’nın tam olarak ne iş yaptığını çözüveriyor, arayıp da bulamadığı kişi tam da o.

2017’de Amerikan vatandaşlığını kazandıktan sonra adını Lev Aslan Dermen olarak değiştiren, aynı isimle Türk vatandaşlığı da kazanmak isteyen Termendzhyan’ın Los Angeles’teki lakabı ‘aslan.’ Nitekim kendine seçtiği ilk isim Rusça ‘aslan’ demek, ikinci adı zaten Türkçe ve aslan.

Aslan Dermen’in ABD’deki şirketinin adı SBK

Aslan Dermen ile SBK o kadar yakınlaşıyor, o kadar iyi anlaşıyorlar ki, Dermen ABD’de kurduğu şirketin adını SBK koyuyor. O kadar yani. 

Türk vatandaşlığı kazanmak için burada gayrımenkul aldığı biliniyor; Los Angeles Magazin adlı saygın dergiye göre özel uçağıyla Türkiye’ye nakit para taşıyor, söylenen yüz milyonlarca dolar.

Şimdi tam burada duralım, bir başka Amerikalıyı tanıyalım. Sezgin Baran Korkmaz’ın ‘Patronum’ diye anlattığı kişiyi.

Tarikatin önemsiz adamı Jacob Kingston

Önce tarikatından başlayalım. Tarikatın pek çok adı var, ‘The Latter-Day Church of Christ’, ‘The Davis County Cooperative Society’, ‘The Kingston clan’ ve son olarak ‘The Order.’

1920’lerin sonlarında, tam da Büyük Bunalım devam ederken Eldon Kingston ve geniş ailesi (klan-kabile) Utah’taki Salt Lake City’nin kenar mahallelerine taşınmış. Zaman içinde nüfus olarak kalabalıklaştığı gibi zenginleşmiş de, hatta bir çeşit şirketler imparatorluğuna dönüşmüş. Tarikatın yasal işleri zaten yeterince çok ve büyükken savcılığa göre bir de çok sayıda yasa dışı işi var.

Bugün 38 yaşında olan Jacob Kingston işte bu kurucu Eldon’un torununun çocuğu. Jacob’un amcalarından biri (çok sayıda var) 62 yaşındaki Paul Kingston şu an ‘The Order’ın bir numarası. Jacob’un babası Daniel Kingston ise ‘The Order’ın bir nevi pazu gücü.

128 çocuktan biri

Sanmayın ki Jacob babasının biricik ya da ona yakın oğlu. Babanın 128 çocuğundan biri o. Yanlış okumadınız, 127 kardeşi var Jacob’un, çünkü genel olarak Mormon tarikatinde çok eşlilik yasaklanmış olsa bile grup çok eşliliği sürdürüyor. Jacob’un babası Daniel’in tam 14 de karısı var.

Jacob tarikatın sıradan, renksiz ve önemsiz üyelerinden biri sadece. Ama tarikattaki pek çok kişiden bir farkı var: Utah Üniversitesinden mühendislik diploması almış (Jakob’un kendisinin de üç eşi ve bunlardan olma 20 çocuğu var).

2007’de üniversiteden mezun olduktan sonra tarikatın binalarından birinde kendi işini başlatıyor, bio-dizel üretecek. Bu amaçla kurduğu şirketin adını Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile biliyor: Washakie Renewable Energy.

Jacob bu şirketi kurmak için tarikatın bankasından (evet bankaları da var) kredi alıyor ve evlerde, lokantalarda, fabrikalarda vs kullanılmış yağları alıp bunları bio-dizele çevirmeye başlıyor.

ABD’nin hiç denetlemeden dağıttığı milyar dolarlık teşvik

Aslında iş o kadar da karlı değil; kâr etmek için Amerikan hükümetinin vermekte olduğu temiz enerji sübvansiyonlarına ihtiyacı var. Amerikan hükümeti bir galon bio-dizele 1 dolar para veriyor.

Jacob kısa süre içinde bu teşvik parasının pek de denetim olmadan verildiğini fark ediyor. Başlıyor üretim ve satış rakamlarını şişirmeye, hükümetten de para geliyor. 2011 yılında böyle havadan birkaç milyon dolar kazanıyor ama kendi elinde tutamıyor, tarikat paraya el koyuyor.

Ama hem parayı tarikata kaptırmamakta hem de işi büyütüp Amerikan Hazinesinden daha çok para çalmakta kararlı. Adına ‘Plan’ dediği bir plan yapıyor. Buna göre, en azından ‘The Order’ın yaptığı kadar vergiden ve diğer yasalardan kurtulmasını sağlayacak düzeyde bilgili ve akaryakıt işini bilip geliştirecek birine ihtiyacı var.

Arkadaki dev aslandan da anlaşılacağı gibi burası Aslan Dermen’in Los Angeles’teki ofisi. Kapıda Jacob Kingston ve Dermen poz vermiş, arkada milyonlarca dolar değerinde bir Bugatti Veyron ve altın rengi Ferrari var.

Kingston ile Aslan birbirini buluyor

Ve aradığını da buluyor, evet bildiniz, bulduğu kişi Lev Aslan Dermen veya lakabıyla ‘Aslan.’

Jacob’un küçük çaplı bio-dizel dolandırıcılığı Aslan sayesinde öyle büyüyor ve genişliyor ki, ikili hayal edemeyecekleri kadar, nereye koyacaklarını bilemeyecekleri kadar çok para kazanıyor. Para, Amerikalı vergi mükelleflerinin parası elbette. 

Yakın zamanda çıkan mahkeme kararına göre Washakie Renewable Energy’nin bu dolandırıcılıkla Amerikan hükümetinden haksız yere aldığı paranın toplamı 1 milyar dolar. Yanlış okumadınız, 1 milyar dolar. 

İşte Sezgin Baran Korkmaz’a bankalar kanalıyla gelen 134 milyon dolar bu 1 milyar doların parçası.

Bu fotoğraf 2017 Mayıs ayında Washington DC’de çekildi. Jacob Kingston, Sezgin Baran Korkmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kingston’un Türkiye’deki şirketi Mega Varlık’ın genel müdürü bir arada.

Tayyip Erdoğan’la da tanışıyor

Lev Aslan Dermen elindeki fazla paraları ne yapacağını ve nasıl gizleyeceğini biliyor. Ve Sezgin Baran Korkmaz ile Jacob Kingston’u tanıştırıyor. 

2017 yılı Mayıs ayında Washington DC’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında Türk-Amerikan İş Konseyi TAİK’in de toplantısı var.

Bu toplantıya sponsor olan, açılış konuşmalarından birini yapan ve ana masada oturmayı başaran Sezgin Baran Korkmaz yine bu günlerde Washakie Renewable Energy’nin patronu Jacob Kingston ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşüp birlikte fotoğraf çektirmesini de sağlıyor. Erdoğan’a Washakie Renewable Energy’nin Türkiye’ye yatırım yapacağı söylenmiş; Erdoğan bu şirketin Amerikan hükümetini dolandırmakta olduğunu ise kuşkusuz bilmiyor.

Sezgin Baran Korkmaz, hikayesini başka bir gün ayrıca anlatacağım, birkaç ay önceki bir başka ABD gezisinde de Başkan Bill Clinton döneminin CIA Başkanı ve o sıralar henüz seçimi kazanmamış olan Donald Trump’ın da ‘geçiş ekibi’nde yer alan James Woolsey ile tanışmış.

Woolsey’le bu tanışıklığını da Kingston ile Dermen’e ‘arkadaşlık’ olarak takdim ediyor. Onlara göre CIA ile bağlantıları olan biri SBK, isterse Türkiye Cumhurbaşkanına bile ulaşabiliyor. Müthiş.

Jacop Kingston’ın Türkiye’ye en az dokuz kez geldiği biliniyor. Bu seyahatlerinden birinde yeniden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın huzuruna çıkıyor. Bu görüşmeyi Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi kanalıyla ayarlamış SBK ve Erdoğan hala Washakie Renewable Energy’nin Türkiye’ye yatırım yapacağını sanıyor.

Bu fotoğraf Türkiye’de pek bilinmiyor. Jacob Kingston Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir kez de Türkiye’de görüşmüştü. Fotoğraf Amerika’daki davanın delil dosyasına da girdi.

Türkiye’yi sığınak gibi görüyorlar

Aslan Dermen’in Türkiye’de SBK dışında da bağlantıları var. 

Bir dönem Azerbaycan petrollerinin taşıyıcısı olan Palmali Holding’in patronu Mübariz Mansimov’la ortak şirketi olmuş (Mansimov bu ortaklığı ‘Ben asla bir Ermeniyle ortaklık kurmam’ diyerek ırkçı ifadelerle reddetti ama bu şirket var).

Bir seferinde bir düğünde Dermen ile SBK’yı Mehmet Ağar ve Mübariz Mansimov’la aynı fotoğraf karesinde görüyoruz. Düğün sahibi Statik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bereket Öner. Bereket Bey o gün Yasemin Uzun ile dünya evine girmiş, şahitler arasında Mehmet Ağar ve Sezgin Baran Korkmaz da var.

Antalya’da bir düğün hatırası. En solda Mübariz Mansimov, onun yanında Aslan Dermen, onun yanında Sezgin Baran Korkmaz ve derken Mehmet Ağar. Hep birlikte nikah şahitliği yapıyorlar.

Amerika’da araştırmacı gazetecilik konusunda son derece saygın bir gazetecilik kooperatifi olan ProPublica’da yayınlanan bir habere göre gerek Aslan Dermen, gerekse Washakie Renewable Energy SBK aracılığıyla Türkiye’ye toplam 500 milyon dolar yatırım yapmış.

Tabii biz bu paranın sadece 134 milyon dolarını biliyoruz. İddiaya göre bir miktar para da Aslan Dermen’in özel uçağıyla nakit olarak gelmiş. Ama 500 milyon dolar büyük para.

Amerikalı savcılara göre Türkiye’de Antalya’daki Mardan Palace oteli, Yalçın Ayaslı’nın BoraJet adlı havayolu şirketi, Boğazda yalılar ve SBK’nın Fatih Altaylı’ya hikayesini kendi büyük başarısı olarak anlattığı meşhur 46 metrelik lüks yat bu parayla alınıyor.

Aslan Dermen ve Kingston ailesi İstanbul’da Boğazda 46 metrelik yeni yatlarına ilk kez binmişken.

Jacop Kingston’u Türkiye’de BDDK’dan lisanslı bir varlık yönetimi kurmaya ikna etmiş SBK ve Mega Varlık adlı bu şirket hala var. Şirket SBK’nın diğer şirketlere çökme operasyonlarında kilit önemde.

Yalnız, gerek Kingston kardeşlerin ve gerekse Aslan Dermen’in Türkiye’yi bir sığınak olarak gördüğü anlaşılıyor. 

23 Ağustos 2018’de Jacob Kingston ve ailesi tutuklanacaklarını anlayınca Türkiye’ye uçak bileti alıyorlar nitekim. Polis onları havaalanında Türkiye’ye gidecekleri uçağa binmek üzereyken yakalıyor. İstanbul’dan daha yeni dönmüş olan Aslan Dermen ise aynı gün Los Angeles’te tutuklanıyor.

Jacob Kingston’un üç eşinden sonuncusu Hanna Tucker Aslan Dermen’e aşık oldu, ortalık karıştı.

Jacob, Aslan Dermen’e karşı ifade veriyor

Savcılık elinde delillerle çıkagelince Jacob Kingston suçunu kabul edip ‘işbirliği yapan tanık’ pozisyonuna geçiyor.

Jacob’un üç eşinden biri, onların en genç ve alımlısı Hannah Tucker işin içine girmiş çünkü. Aslan Dermen’in özel uçağıyla Türkiye’ye yaptığı seyahatlerden birine Hannah da katılıyor ve bu seyahat sırasında Aslan Dermen ona aşık oluyor. İki aşık birlikte kaçma, Türkiye’ye yerleşme planları yapmaya başlıyor.

Aslan Dermen ve kocası Jacob Kingston tutuklanıp hapse atıldıklarında ise Hannah ikisini de ziyaret etmeye başlıyor. Hatta kocasından çok Aslan Dermen’le vakit geçirmeye başlayınca bu FBI’ın da dikkatini çekiyor.

Jacob karılarından birinin Aslan Dermen’le ilişkisi olduğunu öğrenince çok sinirleniyor ve Dermen aleyhine ifade vermeye böyle başlıyor.

James Woolsey ve Sezgin Baran Korkmaz sarmaş dolaş. Woolsey eski CIA Başkanı.

CIA Jacob’u kurtarır mı?

2018’deki tutuklamalarla başlayan bu yolsuzluk davası için son duruşma 2023 Nisan ayının başında ve hakim bu duruşmada başta suçunu zaten kabul etmiş Jacob Kingston olmak üzere sanıklara ve masum olduğunu öne süren Aslan Dermen’e verdiği cezaları açıklıyor.

İşte bu cezaların açıklandığı duruşmada çok ilginç yeni bilgiler ortaya dökülüyor. Bunlardan biri, eski CIA Başkanı James Woolsey’in Kingston’u tutuklanmaktan ve ceza almaktan kurtarmak için devreye alındığı iddiası.

Ve tabii bu işin içinde de Sezgin Baran Korkmaz var. Korkmaz ile Kingston arasındaki mesajlaşmalar ortaya çıkıyor. Mesajlarda Woolsey’den ‘Büyükbaba’, eşi Nancy’den de ‘Büyükanne’ diye söz ediliyor.

SBK ilk mesajını Kingston’un havaalanında tutuklanmasından iki ay önce, 12 Haziran 2018’de yazmış, ‘Yargıç iyi bir adam. Büyükbabayı hayal kırıklığına uğratmaz’ diyor. İki gün sonra da Kingston’u para vermesi için sıkıştırmaya başlıyor, ‘Büyükbaba aradı. Beş gün içinde hallolması lazım. Son şans’ diye yazıyor. Ardından bir mesaj daha: ‘Büyükbaba, büyük sorun’ diyor ve bu cümleyi dolar işareti ile siren emojisi izliyor.

Jacob Kingston, kendi ifadesine göre, tutuklanmaktan kurtulmak ümidiyle ve James Woolsey’e gittiğini düşünerek 6 milyon dolar gönderiyor SBK’ya. Bunun için karısının mücevherlerini ve lüks arabalarını satmış.

Jacob’a göre SBK CIA için çalışıyordu

Jacob Kingston mahkemede Sezgin Baran Korkmaz’ın CIA için çalıştığını, Türkiye’ye gönderdikleri paranın bir bölümünün de CIA tarafından Suriye’deki Kürtlerin silahlanması için kullanıldığını söylüyor.

İşin ilginci, benzer bir ifadeyi Aslan Dermen’in de vermesi. Ona göre bütün o yolsuzlukları Amerikan hükümetinin ve CIA’nın gözetiminde yapmışlar. Paranın bir bölümü, aynen İran-Contra meselesinde olduğu gibi CIA’nın Suriye’de eğittiği Kürtlere gidiyormuş. SBK da zaten Kürt’müş ve CIA’ya da çalışıyormuş.

SBK sahiden CIA’ya çalıştı mı, bugün artık ileri derecede demans hastası olduğu için yargı önüne çıkarılamayan James Woolsey’in Utah’taki yargıç üzerinde bu soruşturmayı kapattırabilecek gücü var mıydı, ABD hükümetinden çalınan paralar CIA tarafından Suriye’deki PKK’yı eğitmek için kullanıldı mı bilinmez ama, bilinen, son dakikada Jacob Kingston’un bir 6 milyon dolarını daha alıyor SBK…

Bu hikaye bitmiyor

Bugünkü de destan tadında ama bence hayli heyecanlı bir hikaye oldu ama Sezgin Baran Korkmaz’ın maceraları bundan ibaret değil.

Gelin pazartesi günü öykümüzü SBK’nın Türk-Amerikan ilişkilerini düzeltmek isteyen bir büyük aktör olmaya soyunmasına da uzatalım.

Orada da casus romanı tadında hayli eğlenceli detaylar var…

***

Okuduğunuz bu yazı serinin dördüncü yazısıydı. Birinciyi buradan, ikinciyi buradan ve üçüncüyü de buradan okuyabilirsiniz.

Sezgin Baran Korkmaz: Para sihirbazı mı, dolandırıcı mı?Sezgin Baran Korkmaz: Para sihirbazı mı, dolandırıcı mı?

Fatih Altaylı’nın SBK’ya sormadığı İnan Kıraç sorularıFatih Altaylı’nın SBK’ya sormadığı İnan Kıraç soruları

Fatih Altaylı’da izleyip belki de beğendiğiniz Sezgin Baran Korkmaz’ın ahlak anlayışı hakkında biraz fikriniz olsunFatih Altaylı’da izleyip belki de beğendiğiniz Sezgin Baran Korkmaz’ın ahlak anlayışı hakkında biraz fikriniz olsun

Örtülü ödenekten 25 milyon doları dolandırıcıya kaptır, sonra da yargılanma!

Örtülü ödenekten 25 milyon doları dolandırıcıya kaptır, sonra da yargılanma!

Tarih Eylül 2016. Henüz ortada Türkiye VarlıkFonu bile yok. Bir iş insanı geliyor Ankara’da, ‘Arkamda şu şu fonlar ve şirketler var, Türkiye’ye tam 75 milyar dolar getirecekler’ diyor.

Böyle bir sözü rüyanızda duysanız kendinizden şüphe etmelisiniz. Dile kolay 75 milyar dolar. Bu büyüklükte bir para gelecekse böyle aracılarla gelmez. Kaldı ki zaten bu şekilde gelmez.

Ama Ankara’da bunu dinleyenler bu masala inanıyor, 75 milyar dolar gelecek diye seviniliyor.

Yalnız bir minik sorun var: Aynı Nijeryalı Prens hikayelerinde olduğu gibi bu koca paranın gelebilmesi için baştan birazcık masraf yapılması gerekiyor. O masraf da, tabii gelecek parayla orantılı, 25 milyon dolar.

Ankara’da öyle bir kişi iki kişi değil, koca karar alma mekanizmasından söz ediyoruz. Çünkü 25 milyon doların öyle Hazine kasasından kolayca çıkmasına imkan yok. Daha doğrusu Türkiye’de hukukun verdiği bir tane imkan var böyle bir ödeme için: Örtülü ödenek.

Örtülü ödenek dediğiniz de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına bağlı bir ödenek. Yani onun talimatı olmadan oradan tek kuruş çıkamaz.

Başbakan Binali Yıldırım’a varana kadar bu öneri kim bilir kaç kişinin elinden geçti, en sonunda Binali Yıldırım da onay verdi ve örtülü ödenekten 25 milyon dolar bu ‘Ben size 75 milyar dolar getireceğim’ diyen iş insanına ödendi.

Tabii bu bir ‘Nijeryalı prens dolandırıcılığı’ydı; ortada ne 75 milyar dolar vardı ne başka bir şey. Örtülü ödenekten çıkan para buhar oldu gitti.

Türkiye açısından daha da ilginç bir bir şey oldu. Bu dolandırıcılık gizlenmeye kalkışılmadı. Devletin bütün soruşturma kurumları olan biteni soruşturdu, şimdi bir de davaya dönüştü, iddianamesi yazıldı.

Yalnız 10Haber’de dikkat çektiğimiz gibi, bu parayı devlet adını o iş insanına veren memurlar yargılanmıyor ama doğal olarak parayı alan kişi yargılanacak.

Bu dava, geleceğe kalacak bir Yüce Divan davası; çünkü burada esas yargılanması gereken kişi bir memur değil bizzat dönemin başbakanı Binali Yıldırım. Örtülü ödenekten ödeme için nihai onayı veren o çünkü.

Türkiye, normal şartlarda hükümet değiştirecek bir dev skandalı daha sessiz sedasız geçip gidiyor işte.