‘Karnıyarık istiyorum ama karnı yarılmasın istiyorum…’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu hayatta ne istiyor?
Özel hayatı ve ailesi için istediklerini bilemem ama ülkesi ve halkı için kendince bu ülkenin ve halkın yararına olacağını düşündüğü şeyleri yapmak istediğine kuşku yok.
Peki bu istediklerini nasıl yapacak?
En basiti şu: Önünde kemiksiz bir 4,5 yıllık mutlak iktidar süresi var bir kere. O süre az değil.
Ama Cuma akşamı Almanya’dan dönerken gazetecilere söylediklerinden anladığımız, iktidarını bu 4,5 yılın ötesine de uzatmak istiyor.
Bunu nasıl yapacak?
Erdoğan’ın önündeki seçenekler
Gözüken iki yol var.
Birinci yol, Anayasayı değiştirmek, iki kere seçilme sınırını kaldırmak ve belki de yüzde 50+1 oy kuralını da değiştirmek.
Bir zamanlar başkanlık sisteminin ana meşruiyet kaynağı olarak gördüğü ve sert biçimde savunduğu yüzde 50+1 kuralını değiştirmekten söz etti Cumhurbaşkanı. Henüz 2 dönem kuralını değiştirme konusuna girmedi. Ona da girebilir ileride.
İkinci yol daha basit: Anayasayı değiştirmeden (ve bu arada 50+1 kuralına da dokunmadan) görev süresinin dolacağı 2028 Haziran başı öncesinde Meclis’ten bir erken seçim kararı geçirtmek.
O zaman, seçimi de kazanması halinde bir 5 yıl daha Türkiye’yi yönetme hakkı elde edecek.
Yollar dikenli taşlı
Yalnız, bugünkü siyasi pozisyonlar itibarıyla bakıldığında bu iki yolun ikisi birden kapalı duruyor.
Meclis kararıyla erken seçim yapmak ve böylece Erdoğan’a yeniden aday olma imkanı vermek için de, Anayasayı değiştirip referanduma sunmak için de beşte üçlük nitelikli çoğunluk gerekiyor. Yani en az 360 milletvekilinin oy vermesi.
Mevcut durumda Cumhur İttifakı’nı oluşturan 6 partinin milletvekili sayısı 360’a yaklaşamıyor bile. Kaldı ki bu partilerden mesela Yeniden Refah’ın kendini hala bu ittifak içinde görüp görmediğini bilmiyoruz.
Tabii, şu an partilerimizin ve tek tek milletvekillerinin bulunduğu siyasi pozisyonlar değişmez değil, yarın öbür gün Tayyip Erdoğan bu erken seçim için eksik olan oylarını bulabilir, daha çok zaman var bu konuda karar vermeye.
Her şart altında, Meclis kararıyla, yani en az 360 oyla erken seçime gitmek tek bir anlama gelir: Tayyip Erdoğan’a bir dönem daha aday olma imkanı vermek. Bu da, yapılacak seçimin doğasını belirler ve sonucu önceden kestirilemez.
Aslında kolay bir yol var ama Erdoğan tercih etmez
Erdoğan açısından ikinci yol olan Anayasayı değiştirmenin en az Meclis kararıyla erken seçim ilan etmek kadar zor olacağına kuşku yok.
Anayasa değişikliğini kolay yapmanın bir yolu var ama Erdoğan henüz orada değil. O kolay yol, muhalefetin zaten önerdiği ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçmek, yani başkanlık sisteminden vaz geçmek. Erdoğan buraya dönerse, Anayasa değişikliği kolayca Meclis’ten geçebilir, hatta Meclis’te 400 oyu bulup referandum bile gerektirmeyebilir.
Ancak diyorum ya, Erdoğan orada değil. Hem başkanlık sistemi yerinde dursun hem de yüzde 50+1 kuralı kalksın istiyor. Henüz söylemedi ama herhalde iki dönem kuralının kalkmasını da isteyecek.
Bu isteğini gerçekleştirecek 360 milletvekilini bulması, gerçekten de erken seçime oy verecek 360 kişiyi bulmaktan daha zor olabilir. Bulsa bile bunu referandumdan geçirmesi de kolay olmayacak. Malum, referandumda da yüzde 50+1 kuralı var.
Hayır, Erdoğan MHP’den kurtulmak istemiyor
Bugün bazı köşe yazarları (Cumhuriyet’te Barış Terkoğlu ve T24’te Mehmet Yılmaz) Erdoğan’ın yüzde 50+1’i kaldırmak istemesinin arkasında MHP’den kurtulma çabası olduğunu yazmışlar. Ben buna katılmıyorum; başkanlık sistemi devam edecekse Erdoğan da karşısına çıkacak aday da her şart altında yanına müttefikler çekmek zorunda kalacak. Siyasi muhalefet açısından yüzde 50+1 kuralının olmadığı bir seçim, ittifak kurmayı daha da fazla zorunlu kılan bir seçim olur, unutmayın.
Hem başkanlık sistemi olduğu gibi kalmaya devam etsin hem de seçilecek başkan için yüzde 50+1 kuralı istenmeyecek olsun, bu şu anda olmayacak duaya amin demek gibi duruyor.
Ama tabii Tayyip Erdoğan’ı ve onun siyasi iradesini hiçbir zaman küçümsememek gerekir.