08-10-2023
İsmet Berkan

Bu saldırının tek bir hayırlı sonucu olabilir: Hamas’ın yok olması

Bu saldırının tek bir hayırlı sonucu olabilir: Hamas’ın yok olması

Doğduğunuz büyüdüğünüz topraklardan atılmış, dedenizin mezarını bile bulamaz hale gelmişsiniz. Neden? Binlerce kilometre uzakta yaşayan bir takım insanlar sizin hakkınızda karar verdi, topraklarınıza bir ‘İsrail devleti’ kurulmasına karar verdi diye.

Bir devletiniz, bırakın devleti temel hizmetleri sağlayan bir belediyeniz bile olamamış. Sonunda eli silahlı bir takım adamlara teslim olmuşsunuz, onlar size ‘kurtuluş’u, ‘fetih’i vaat etmiş ama tek gördüğünüz daha fazla kan, gözyaşı ve ümitsizlik olmuş. Topraklarınız, yaşama alanınız daha da daralmış.

Birkaç kez barışın, refahın, hiç değilse insanca yaşamanın kenarına gelmişsiniz ama her seferinde uzaktan birileri yine müdahil olmuş, savaş, kan, gözyaşı geri gelmiş.

Üstelik bu son derece eşitsiz bir savaş. Sizin elinizde tüfek var, bodrum katta yaptığınız ilkel ‘füze’ler var; karşı tarafın uçakları, helikopterleri, topları… Bu eşitsiz savaşta size ‘bedeninizi silah yapmanızı’ emretmişler, intihar saldırılarıyla can yakmaya başlamışsınız. Siz öldünüz, onlar da ölsün. Göze göz, dişe diş.

Belki Tel Aviv’de bir otobüs durağında patlayan bomba ve ölen birkaç İsrailli o gün yüreğinizi soğutmuş ama daha akşam olmadan gökten kafanıza çok daha büyük bir bomba düşmüş, eviniz, sokağınız, okulunuz, dostlarınız, aileniz yok olmuş.

Bu bitmez tükenmez fasit dairede cumartesi sabahı, 2007 yılından beri Gazze şeridini demir yumruğuyla yöneten Hamas adlı örgüt, son büyük intihar saldırısına girişti. Havadan, karadan ve denizden İsrail’e saldırdı.

Bu biraz mesela Lüksemburg’un Fransa’ya veya Almanya’ya savaş ilan etmesi gibi. Evet sürpriz etkisiyle başlangıçta düşmanın canını çok yakarsınız ama sonu belli: Lüksemburg, Almanya’yı işgal edip savaşta yenemez!

Hamas’ın yaptığı da bu işte. İsrail’i savaşta yenemeyeceğini bildiği için gidiyor sivilleri rehin alıyor, çöldeki dans festivalinde eğlenen gençleri öldürüyor, yaşlı insanları sürükleyerek Gazze’ye götürüyor.

Elinde kaç rehine olduğunu bilmiyoruz Hamas’ın ama bu rehineleri pazarlık amacıyla kullanacağını, en kötü ihtimalle onları savaşta canlı kalkan yapacağını biliyoruz.

Yalnız bu sefer saldırının İsrail’de yarattığı öfkenin ve düne kadar karpuz gibi ortasından çatlamış İsrail toplumunu nasıl yeniden bir araya getirdiğinin farkında değil Hamas.

Tek ümidi, İsrail’in zaten girişmeye başladığı sert misillemeye Arap dünyasından ve Türkiye’den tepkilerin gelmesiydi ama ilk gün bunu da başaramadı. Tabii önümüzdeki günlerde bu tepkinin artmasını bekleyecek ama acaba kendisi o kadar dayanabilecek mi?

Gazze dediğiniz minicik bir toprak parçası. İsrail burayı yeniden kalıcı işgale yönelebilir mi? 2005 öncesindeki statüyü ister mi? Bu sefer İsrail’de yaşanan öfkeyi ölçmek zor. Düne kadar bu toprak parçasını ve oradaki milyonlarca Filistinliyi yönetmenin sorumluluğuyla masrafını istemeyen İsrail bugün bu kararı vermiş olabilir.

Bilmiyoruz İsrail yeniden Gazze’yi işgale karar verdi mi vermedi mi ama şunu biliyoruz: Bu sefer Hamas elini büyük oynamış olabilir ve İsrail en azından Gazze’de Hamas’ı yok etmeye yöneldiğinde arkasından ağlayacak pek Filistinli bulamayabilir.

Hamas, 2007’de Gazze’de yönetimi seçimle almıştı. Müthiş bir destek vardı arkasında. Filistin Kurtuluş Örgütü’nü ve Filistin Özerk Yönetimini bu toprak parçasından silip atmış, İsrail’le o sırada yürümekte olan anlaşmaları da sona erdirmişti.

Hamas’ın Filistin halkı nezdindeki bu gücü, Türkiye-İsrail ilişkilerinde de belirleyici olmuş, Türkiye bu örgütün ‘terör örgütü’ değil Filistin halkının siyasi temsilcisi olduğunu anlatmaya çalışmış, tam da bu sebeple İsrail’le ‘One minute’ krizi çıkmış, iki ülke yıllarca neredeyse ilişkilerini kopartmıştı. Şimdi daha yeni bu ilişkiler onarıldı ve Tayyip Erdoğan’ın dünkü tepkisine bakacak olursanız Hamas uğruna yeniden bu ilişki feda edilmeyecek.

Tabii Hamas’ın Cumartesi sabahı yapmayı tercih ettiği şey, onun geleceğini belirleyecek ama bir de İsrail’deki aşırı sağ hükümet var. Onlar da bir dizi tercihte bulunacaklar, hatta bulunmaya başladılar.

Bu tercihler de İsrail’in ve genel olarak bölgemizin geleceğini belirleyecek. Örneğin İsrail bir süreden beri Arap dünyasıyla yakınlaşıyor, hatta en çetin ceviz olan Suudi Arabistan’la diplomatik ilişki kurmaya uğraşıyordu. Şimdi bu çabalar bir süre için buzdolabına kaldırılacak ister istemez.

İsrail, kendi güvenliği için dünyayı ateşe atar

İsrail, kendi güvenliği için dünyayı ateşe atar

İnsanlık tarihi, yaşanmış ve bir kısmı yaşanmaya devam eden türlü çeşitli haksızlıkların tarihi aynı zamanda. Ama İsrail’in varlığı ve Filistin halkının 1948’den beri yaşadıkları bu haksızlıklar içinde en büyüklerden ve dün bir kez daha gördük, en güncellerden biri.

İsrail’in hiç varolmaması gerektiğini düşünmek ve savunmak elbette mümkün ama 1948’den beri dünya bu küçük ülkenin kendi varlığını savunmak konusunda hem ne kadar kararlı hem de ne kadar başarılı olduğunu gördü sanırım. Çok sayıda Arap-İsrail savaşı yaşandı ve Yahudi devleti bunların hepsinden topraklarını Filistinliler ve Araplar aleyhine genişleterek çıktı.

İsrail bu genişlemesini bugün de sürdürüyor aslında. Filistin toprakları sürekli bir takım ‘yerleşimciler’ tarafından işgal ediliyor, oralara evler, çiftlikler vs yapılıyor ve İsrail ordusu da gidip o ‘yerleşimciler’i koruyor. Filistin’in öfkesi haksız değil. Hele Gazze’nin 16 yıldır insanlık dışı bir ambargonun altında olduğunu hatırlayınca, dünkü saldırıyı desteklemek için de ortaya yeterince sebep çıkıyor aslında.

Ama hiç unutmamak gereken bir şey var: İsrail her bakımdan bir güvenlik devleti ve kendi varolma hakkını savunmak, güvenliğini savunmak için yapmayacağı şey de yok.

Anlayacağınız, sadece Filistinlilerin ve Arapların değil İsrail’in de güvenliğe ihtiyacı var. Bu güvenlik, bu küçük ülkenin komşu Arap ülkeleriyle işbirliği yapmasıyla, onlarla barış içinde ticaretiyle ve tabii en önemlisi Filistinlilerin kendi topraklarında güven içinde refah arayabilir hale gelmesiyle sağlanabilir ancak.

1999 yılında Temmuz ayının ortasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le önce İsrail’e, ardından da Gazze’ye giden gazetecilerden biri de bendim. Demirel, Gazze şeridinde denize yakın bir yerde Yaser Arafat’la görüşmüştü ve sonrasındaki ortak basın toplantısında bütün dünyanın önünde ona, şu son birkaç yıl içinde barış masasında Filistinlilerin elde ettiği kazanımların 50 yıldır devam eden savaşta elde edilenlerden kat be kat fazla olduğunu hatırlatmıştı. O sırada Arafat’ın üniformasının kolundaki armada yer alan Filistin haritasında İsrail yer almıyordu. Arafat, ABD’nin aracılığıyla devam eden barış anlaşması arayışından son dakikada Suudi Arabistan’ın baskısıyla ayrılmış, Filistin-İsrail anlaşması yapılamamıştı.

Demirel’i ve bizi taşıyan uçak, Türkiye’ye dönmek üzere Gazze’deki bir havaalanından havalanmıştı. Bunun ne kadar önemli olduğunu nasıl anlatırım bilemem. Ama şimdi aradan geçen 24 yılda işler iyiye gideceğine berbata gitti.

İsrail’in güvenlik kaygıları bir kez daha başka her şeyin önüne geçti, Filistinli liderler ikinci kez ‘intifada’ çıkararak bir kez daha İsrail’i mecbur edebileceklerini düşündü ama artık köprülerin altından çok sular akmıştı.

O sırada Arafat Filistin davasını savunduğunu düşünüyor ve söylüyordu. Bugün de Hamas benzer şeyleri söyleyip İsrail’e karşı cihat ilan ediyor ama yarın Filistin halkının dönüp dolaşıp geleceği yer bugünkünden çok daha berbat olacak.

Türkiye ve Suudi Arabistan en zorda iki ülke

Türkiye ve Suudi Arabistan en zorda iki ülke

İlk gün Türkiye’den ve Arap dünyasından yayılan tepkilerde ciddi ortak noktalar vardı: Hem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem de Katar dahil pek çok Arap ülkesi, bir yandan İsrail’in Mescidi Aksa baskınlarının bugünkü saldırılara yol açan gerginliğin temelinde yer aldığını söyleyip İsrail’i eleştiriyor ama Hamas’a da destek vermiyordu.

Türkiye, 1948’de ortaya çıktığından beri İsrail’i tanıyor, bu ülkede büyükelçisi var. Ama Arap ülkeleri öyle değil. İsrail daha yeni Birleşik Arap Emirlikleri ile diplomatik ilişki kurdu. Bir süreden beri Suudi Arabistan’la İsrail’in ilişki kurması için hem iki ülke içinde birer inisiyatif devam ediyor hem de ABD bu konuda bastırıyor.

Türkiye ise ‘one minute’ krizi ve gemi baskını sonrası bozulan ilişkileri daha yeni tamir etti. Son olarak Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu ile New York’ta görüştü ve iki ülke arasındaki doğal gaz boru hattı tasarısı tozlu raflardan yeniden indirildi.

Şimdi Hamas’ın tuhaf intihar saldırısı sonrası İsrail her zaman yaptığı gibi orantısız bir güçle cezalandırma harekatına başlayınca en büyük zorluğu Türkiye ve Suudi Arabistan yaşayacak.

Türkiye, dediğim gibi ilk gün gayet ılımlı ve sakin bir tepki verdi ama Suut’ların tepkisi biraz daha sertti.

Önümüzdeki günlerde İsrail’e karşı en çok zorlanacak iki ülke de Türkiye ve Suudi Arabistan olacak.

Hamas, ‘roket’lerini nasıl yapıyor?

Hamas, ‘roket’lerini nasıl yapıyor?

Yıllardır haberlerde görüyorsunuz, cumartesi sabahından beri daha çok görüyorsunuz, işte ‘Hamas İsrail’e binlerce roket attı’ deniyor.

Burada sözü edilen ‘roket’leri göz önüne getirmek kolay değil ama şundan emin olan ‘roket’ denince gözünüzde canlanan şeyden bir hayli farklı bu Hamas roketleri.

Çoğunlukla İran’dan Suriye üzerinden Hizbullah’a ulaştırılan parçalarla ve patlayıcılarla yapılan, bir nevi ‘el yapımı roket’ bunlar. Hamas onları yapabilmek ve fırlatabilmek için inanılmaz bir gizlilik içinde hareket ediyor, yer altı tünellerinden, denizden yapılan kaçakçılıktan yararlanıyor.

Şimdi iki gündür İsrail’e fırlattıkları ‘roket’ler onların stoklarını sıfıra yakın bir hale getirmiş olmalı.

İsrail istihbaratı aylar süren hazırlığı nasıl atladı?

İsrail istihbaratı aylar süren hazırlığı nasıl atladı?

İsrail hep Gazze’de kuş uçsa haberdar olmakla övünürdü ama bu sefer bu kadar büyük çaplı ve cesur bir saldırıyı yakalayamadılar. Herhalde İsrail’de istihbarat kurumlarına karşı ciddi soruşturmalar yapılacak ama ilk günlerce ortaya çıkan bazı bilgiler çarpıcı açıkçası: 

Hamas’ın bu saldırı için talimler yaptığı, hatta para motorlarla uçacak birliklerine eğitim verdiği saptanmış ama İsrailliler, ‘Hamas bunu bizim kafamızı karıştırmak için yapıyor’ diye yorumlamışlar, Hamas’ın saldırıda bulunmasına bu kadar ihtimal vermiyorlarmış.