CHP’nin artık yeni bir başarı eşiği var: Yüzde 30
Bir zamanlar Cumhuriyet Halk Partili çevrelerde bir inanç vardı: ‘Bu partinin başından Deniz Baykal uzaklaşsın, partinin oyu yüzde 30’un üzerine çıkar…’
Baykal yönetiminde CHP yüzde 10 barajının altında kalmış; sonra 2002 seçiminden yüzde 19,39 oy alıp 178 milletvekiliyle yegane muhalefet partisi olmuştu.
Ak Parti’nin yüzde 34,28 oyla kazandığı seçimde yüzde 45 seçmenin oyu çöpe gitmiş, parlamentoya yansımamıştı. Baykal, kendi yüzde 19’u ve parlamento dışı kalan yüzde 45’i birden temsil etme iddiasındaydı.
Ama olmadı.
Baykal’ın CHP’si iki yıl sonra yapılan yerel seçimde yüzde 18,23’e düştü; oysa Ak Parti yüzde 41,67’ye tırmandı. 2007 genel seçiminde Baykal’ın CHP’si yüzde 20,87’ye tırmandı ama Ak Parti de bu arada yüzde 46,58’e gelmişti.
Yüzde 20 ve etrafına sıkışmış bir CHP vardı karşımızda. CHP’lileri ‘Baykal gitsin yüzde 30 alırız’ diye düşündüren şey buydu.
Derken 2010’da Baykal gitmek zorunda kaldı; parti kendi içinden Kemal Kılıçdaroğlu’nu genel başkan olarak çıkardı. Kılıçdaroğlu yola ‘Yeni CHP’ diye çıktı; Baykal’la özdeşleşmiş bazı parti büyüklerini tasfiyeye girişti.
Ama isimlerdeki değişiklikle politikadaki değişiklik aynı şey demek değil. Kılıçdaroğlu Baykal’dan aldığı politikayı aynen sürdürdü, hatta partisi içindeki ulusalcılığın dozunu arttırdı.
2011’de bazı eski kuşak CHP’lilerin davetiyle, kapalı bir gruba konuşma yaptım. Orada, CHP’nin sorununun ‘Ben mi halka benzeyeyim halk mı bana benzesin’ tartışmasında CHP’nin ‘Halk bana benzesin’ tercihinde olduğunu söyledim. Daha sosyal demokrat, daha sınıf politikaları izleyecek ve kültürel olarak halkın değerleriyle savaşmayacak bir CHP’nin yükselebileceğini anlattım. Kılıçdaroğlu 2011 seçiminde bunu başaramayabilirdi ama bir sonraki seçimde CHP’nin yükselmesinin en azından yüzde 20 kelepçesini kırmasının önünde engel yoktu bana göre.
Nitekim Kılıçdaroğlu ile CHP 2011’de yüzde 25,98’e geldi. Ama bu arada Ak Parti de yüzde 49,83’e gelip dayanmıştı. 2014’te CHP’deki büyüme yavaşladı, yüzde 26,34’te kaldı. 17-25 Aralık yolsuzluk skandalının vurduğu Ak Parti yüzde 42,87’ye inmişti.
O yılın Ağustos ayında Tayyip Erdoğan daha ilk turda yüzde 51,79 oyla Cumhurbaşkanı seçildi.
2015 Haziran seçiminde Kılıçdaroğlu’nun CHP’si yüzde 24,95’e geriledi. Oysa Ak Parti’de artık Tayyip Erdoğan yoktu; bu parti de yüzde 40,87’ye düşerek Meclis çoğunluğunu ilk kez kaybetti. Biliyorsunuz o yıl seçim tekrar edildi, Kasımda bu kez CHP hafifçe yukarı kıpırdadı, yüzde 25,32’ye geldi ama Ak Parti yeniden yüzde 49,50’ye sıçradı.
2018’de Kılıçdaroğlu ve CHP’nin oyu yüzde 22,65’e düştü.
Kısacası Baykal döneminde yüzde 20 civarında takılıp kalan CHP, Kılıçdaroğlu ile yüzde 25 civarında bir yerde hapsolmuş durumdaydı.
Bugün parti tamamen farklı bir durumla karşı karşıya veya bizden durumun farklı olduğuna inanmamızı istiyor.
Bugün CHP, Kılıçdaroğlu döneminde yaşadığı farklı arayışlarda çok uç bir örneği sergiliyor, kendi milletvekili listesinde 4 ayrı partiden adayları da barındırıyor.
Birkaç ay önceki anketlere bakılacak olursa bu 4 parti toplamda yüzde 4-6 arasında bir oy oranını temsil ediyordu. Şimdi o seçmenlerin dönüp CHP’ye oy vermesi bekleniyor.
Bu durumda bu seçimde CHP’nin başarı eşiği yüzde 23-24’ten değil yüzde 30 civarında bir yerde başlıyor. Ancak bunun üzerine, yani yüzde 30’un üzerine çıkıldığında CHP’nin taktiği ‘başarılı’ kabul edilebilir; yok bu seçimde CHP yine yüzde 24-26 civarında bir yerde kalacaksa, bütün bu ittifak çabasının boşa olduğu ortaya çıkacak.
Esasen anketlerde bugün Millet İttifakı’nın oyu yüzde 36-38 civarında gözüküyor. Oysa bu ittifak geçen yılın Mayıs ayında aynı anketlerde yüzde 49’u buluyordu.
Meclis’te çoğunluk için CHP’nin kendi başına yüzde 30’un üzerine, ittifak ortağı İyi Parti’nin ise yüzde 14-15’in üzerine çıkabilmesi gerek.