Hep birlikte nasıl fakirleştiğimizin rakamları
Türkiye İstatistik Kurumu, uzun yıllardır gelir dağılımı konusunda anket çalışması yapıyor.
Kurum gelir dağılımıyla ilgili araştırma sonuçlarını her zaman çok ayrıntılı açıklamıyor ama bu yıl nedense yüzde 5’lik dilimlere varana kadar çok sayıda ayrıntıyı bu konuda çalışan akademisyenlerin hizmetine sundular. TÜİK’in dünkü açıklamasına eşlik eden veri setleri gerçekten de bir hazine niteliğinde.
Gelir dağılımı, genel olarak bir toplumdaki eşitsizlikleri ortaya koyan bir şey. Bu eşitsizliği kolay anlamak için Gini Katsayısı adı verilen bir katsayı kutlanılıyor. Hiçbir toplumda mutlak bir gelir eşitliği olamaz. O yüzden de önemli olan eşitsizliğin büyüklüğü. Gini Katsayısı işte bu eşitsizlik büyüklüğünü ölçen bir sayı. Bu rakam 0’a yaklaştıkça toplumdaki gelir eşitsizliği azalıyor, 1’e yaklaştıkça da eşitsizlik büyüyor demektir.
Bizde ülkemizin en zengin olduğu yılı anlatan 2013’te Gini katsayımız 0,400 imiş. O yılın etkisi ertesi yıla sarkmış, katsayı 0,391’e gerilemiş., yani gelir eşitsizliği azalmış Tayyip Erdoğan’ın başkan seçildiği ve başkanlık sisteminin yürürlüğe girdiği 2018’de bu katsayı 0,408’e yükselmiş bile; dünkü açıklamaya göre 2021 yılında 0,415 olmuş. Yani gelir eşitsizliğimiz bir zamanlar azalırmış, şimdi yeniden çok artmış. 2022 ve 23 yıllarında eşitsizliğin daha da arttığını görmek şaşırtıcı olmayacak.
Bu bozulma toplumdaki en zengin yüzde 20’lik grubun gelirlerinin artması; buna karşılık ‘orta sınıf’ dememiz gereken üçüncü ve dördüncü yüzde 20’lik dilimdekilerin ise gelirlerinin ciddi biçimde azalmasıyla gerçekleşmiş.Toplumun en fakir ilk iki yüzde 20’lik grubunun gelirlerinde belirgin bir büyük oynama yok. Yani Başkanlık sistemi ve kötü yönetim esas olarak orta sınıfları vurmuş.
Vurmak derken somut rakamlarla konuşmakta fayda var; çünkü son 5 yılda yaşadığımız yüksek enflasyon temelde toplumun tamamını olumsuz etkiledi. Rakamlar üzerinde çalışıp önümüzdeki günlerde yüzde 5’lik dilimlere kadar inerek kimin gelirinin enflasyon karşısında ne kadar eridiğini anlatacağım, bugün en genel rakamlar üzerinden konuşacağım.
2013 yılında Türkiye’de ortalama bir hanenin yıllık geliri TÜİK’e göre 32 bin liraymış. O yılın ortalama dolar kuruyla 17 bin 877 dolarmış yani.
2021 yılında ise Türkiye’de ortalama bir hanenin yıllık geliri 98 bin 416 lira olmuş. O yılın ortalama dolar kuruna böldüğünüzde 11 bin 70 dolar ediyor.
Dolar hesabıyla baktığınızda 8 yıllık somut gelir kaybı 6 bin 800 dolar. Unutmayın, burada hane halklarının kullanılabilir gelirlerinden, yani gündelik alışverişinden kira ödemesine kadar her gün hayatlarını sürdürmek için yaptıkları harcamalarda kullandıkları gelirlerinden söz ediyoruz. 6 bin 800 dolarlık gelir kaybı çok ciddi bir şey.
Ama tabii dolarla bakmak kolay olsa da, her zaman anlamı tam vermiyor. Gelin enflasyonla bakalım. Bu 7 yılda gelirler kabaca 3 kattan biraz fazla artmış. Peki bu gelirlerle satın aldığımız şeylerin fiyatı ne kadar arttı?
2012 yılı Aralık ayında TÜİK’in tüketici fiyat endeksi 213,23 imiş. 2021 yılı Aralık ayında endeks 686,95’e gelmiş. Fiyatlar, gelirlerimize göre epey fazla artmış. Fiyatlardaki bu artış yüzünden hepimiz ister istemez bazı harcamalarımızı kısmak zorunda kalmışız; yani refahımızdan azalmış.
Yine TÜİK’e göre 2021 yılında ortalama hane halkı geliri bir önceki yıla göre yüzde 28,3 artmış. O yıl enflasyon TÜİK’e göre yüzde 36,08 gelmişti. Yani sadece 2021’de bile ciddi bir yoksullaşma yaşanmış.
Durumun 2021’den bugüne daha iyiye gitmediğini hepimiz gündelik hayatımızdan zaten biliyoruz. 2022 ve 23 rakamları geldiğinde yoksullaşmanın boyutlarını çok daha net biçimde göreceğiz.