Yüzde 60’ın temsil krizi nasıl aşılacak? Kimin yeni bir fikri var?
Seçim biteli çok zaman oldu ama seçim sonuçlarını konuşmaya devam ediyoruz; çünkü bu sonuçların tam olarak kavranması ülkemizde siyasetin geleceği açısından son derece önemli.
Tabii seçim sonucuna her zaman iki açıdan bakmak lazım: 1. Tayyip Erdoğan açısından; 2. Kemal Kılıçdaroğlu açısından.
Seçimi kazanan Tayyip Erdoğan açısından bakınca, son derece net olan şeyler var, o kadar da net olmayan şeyler.
Net olan, Tayyip Erdoğan’ın çok adaylı ilk turda yüzde 49,5; iki adaylı ikinci turda ise yüzde 52 oy alarak net bir galibiyet elde etmiş olması. Bu manada, dün de söyledim, Tayyip Erdoğan ‘birleştirici’ bir figür.
Bu net zaferin sonucu olarak Tayyip Erdoğan tamamen kendisine ait bir kabine kurdu; yüzde 52 içinde az veya çok payı olan diğer partilerle hiçbir güç paylaşımına gitmedi. Bu not, son derece önemli.
Ak Parti’de kanama sürüyor
Erdoğan’ın gücü paylaşmaması bu partilerle, en çok da MHP ile yakın kalmaya devam etmeyeceği anlamına gelmiyor elbette ama kabinesinin içine talimatı kendisinden değil başkasından alan kimseyi sokmamasını önemli bir unsur olarak bir kenara yazmak gerek.
Ancak Erdoğan açısından net olmayan, üstelik iyi de olmayan sonuçları da var seçimin. Bir kere en önemlisi, partisi Ak Parti artık eskisi kadar ‘birleştirici’ bir unsur değil. Partisindeki oy kanaması devam ediyor ve bu durum Tayyip Erdoğan açısından alarm verici.
Bu oy kaybının arkasında parlamentonun ve dolayısıyla siyasi partilerin göreli önemlerini kaybetmeleri mi yatıyor, yoksa başka yapısal sebepler mi var? Bir önceki seçimde yine Ak Parti oy kaybettiğinde parti ‘Biz icraattan uzaklaştık, seçmen taleplerini yerine getiren bir mekanizma olmaktan çıktık, o yüzden oy kaybettik’ benzeri bir yorum yapmıştı. Bilmiyorum hala aynı şekilde mi düşünüyorlar? Ak Parti herhalde bunları araştıracaktır.
Kılıçdaroğlu’nun yenilgisi net
Seçim sonuçlarına Kemal Kılıçdaroğlu açısından bakınca ise bulanık hiçbir şey yok; ortada gayet net bir mutlak yenilgi var.
Kılıçdaroğlu, kurduğu müthiş koalisyona rağmen ilk turda da ikinci turda da Tayyip Erdoğan’ın gerisinde kaldı.
Bana göre Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı açısından en düşündürücü olması gereken sonuç, Tayyip Erdoğan’ın kendi ittifakı olan Cumhur İttifakı’nın üzerinde oy almış olmalı. Cumhur İttifakı bileşenleri toplamda yüzde 50’ye ulaştılar.
Muhalefetin temsil krizi
Demek ki, konu siyasi partiye oy vermek olduğunda bu ittifak partilerine oy vermeyen ama şahıs olarak Erdoğan’ı tercih eden 1 milyonu aşkın seçmen var. Bu seçmen içinde oyunu CHP’ye veya İyi Parti’ye vermiş birileri de mutlaka bulunuyor olmalı.
Dün yazmaya çalıştım, Türkiye’de bu seçim öncesinde Tayyip Erdoğan’a oy vermek istemediğini söyleyenlerin oranı bir ara yüzde 60’a kadar çıkmıştı. Ne oldu da, onların bir bölümü seçimde yeniden Erdoğan’a oy verdi, bu sorunun cevabını aramak Millet İttifakı partilerinin görevi.
Bu soruya cevap olarak masa başından ben şunu söyleyebilirim: Demek bu seçmen kitlesinin kritik bir bölümü Erdoğan karşıtı muhalefetin adayının kendilerini temsil etmediğini düşündü.
Hiç sanmıyorum ama bundan 5 yıl sonra muhalefet bir kez daha bir araya gelip ortak aday çıkaracaksa, düşünmeleri gereken en önemli mesele bu temsil krizi olacak. Türkiye’nin yüzde 50’den fazlasını temsil edecek bir birleştirici aday bulmaları lazım. O adayın Kemal Kılıçdaroğlu olmadığını hep birlikte gördük.
Kılıçdaroğlu’nun yenilgisi CHP’nin başarısızlığının üstünü örtüyor
Kemal Kılıçdaroğlu cephesi açısından seçimin en vahim sonucu, CHP’nin yüzde 25 oy oranında kalması aslında. Nasıl Erdoğan’ın zaferi Ak Parti’nin yenilgisinin üzerini örtüyorsa, Kılıçdaroğlu’nun mağlubiyeti de CHP’nin uğradığı ağır yenilginin üzerini örtüyor, onu daha az konuşulur kılıyor.
Oysa işleyen bir demokraside iktidar partisinin oy kaybettiği bir ortamda ana muhalefetin oy kazanması gerekir. CHP ben kendimi bildim bileli ana muhalefet ama arada Adalet Partisi’nden ANAP’a, oradan DYP ve Ak Parti’ye kadar pek çok iktidar partisi değiştiği halde CHP hep ana muhalefette kaldı.
70 yıllık bir sorundan söz ediyoruz ve CHP son 20 yıldır bu 70 yılın en düşük oy oranlı dönemini yaşıyor. Bu 70 yılda, özellikle de son 30 yılda Türkiye sosyolojisi büyük bir altüst oluşa tanıklık etti, CHP bu değişimden hiç pay alamadı, toplumdaki değişimi görmekten ve ona uyum sağlamaktan uzak kaldı.
Baktığınızda CHP’de Türkiye’yi hala sağ-sol ekseninde veya din-laiklik karşıtlığında okuyanların çoğunlukta olduğunu görünce insan anlıyor: Muhalefetin temsil krizi salt Kemal Kılıçdaroğlu isminden ibaret değil, çok daha derin.
Eğer muhalefet gelecekte yeni ve inandırıcı bir Türkiye tasavvuruyla ortaya çıkmaz, bu tasavvuru temsil eden bir lider bulamazsa, tarih de tekerrür etmeye devam edecek.