Bizim 100 yıllık siyasi kavgamıza yeni bir bakış getiren kitap: Neden 29 Ekim?
Cumhuriyeti kuranlar, yani başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yakın çalışma arkadaşları zaten tanımları gereği devrimci ve cumhuriyetçiydi; peki en azından 1921 yılının ortalarından, yani Kurtuluş Savaşı’nın belki en kritik aşaması olan Sakarya Meydan Savaşı öncesinden itibaren Mustafa Kemal’in yaptığı her şeyde tereddüt yaşayanlar Cumhuriyet düşmanı ve gerici miydi?
Biraz uzun ve karışık bir cümle oldu.
Daha Erzurum Kongresi’nden itibaren, Mustafa Kemal’i lider olarak benimsemekte ve onun hedeflerinden kuşku duymakta olan insanlar var.
Bugün uzaktan baktığımızda onların hepsini ‘Atatürk muhalifleri’ olarak niteliyoruz ama onlar tek bir torbaya girecek insanlar değiller; kendi aralarında ciddi farklar var.
İçlerinde evet hatırı sayılır bir grup saltanattan da ama daha çok hilafetten de vazgeçmek istemeyenlerden oluşuyor.
Ama bir de, saltanat ve hilafetle ilgili kaygılarından çok Mustafa Kemal’in bir ‘İkinci Enver Paşa’ olmasından korkanlar var. Onlara ne isim vereceğiz?
Kendisine karşı eleştirel tutum içine giren herkesi aynı torbaya atan ve bunların tamamını ‘Cumhuriyet düşmanı’ ve ‘Hilafet yanlısı’ olarak niteleyen isim bizzat Mustafa Kemal’in kendisi.
Nutuk’ta Atatürk bazı isimleri uzun uzun ve oldukça sert bir dille eleştirir. Bu isimler içinde Mustafa Kemal’in eleştirilerini hak edenler olduğu gibi bu kadar ağırını hak etmeyenler de var.
Örneğin, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele…
Mustafa Kemal bu isimleri ‘gerici’ olmakla suçlar, onların cumhuriyet düşmanı olduklarını sert ifadelerle dile getirir, içlerinden asker olanların askerlik yeteneklerini yerden yere vurur.
Oysa Kazım Karabekir, Doğu Cephesi komutanı olarak Türkiye’nin bugünkü Doğu sınırları çizen, Ermenistan ordularını ağır bir yenilgiyle geri çekilmeye zorlayan ve Ankara hükümetinin ilk uluslararası antlaşmasını (Gümrü) yaparak Ankara’nın uluslararası meşruiyet kazanmasını sağlayan isimlerin önde gelenidir.
Rauf Orbay, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu dönemlerinde ve Lozan Antlaşması’nın pazarlıklarının yapıldığı dönem boyunca Başbakandır.
Refet Bele, Mustafa Kemal’in bizzat kendi yakın ekibinde Samsun’a birlikte çıktığı askerlerden biridir. Mudanya Mütarekesi sonrasında Atatürk onu İstanbul’a komutan olarak yollar. İstanbul’da işgalin sona ermesini o kontrol eder bir yıl boyunca.
Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal Anadolu’ya çıktığında dayandığı iki önemli komutandan biridir (diğeri Kazım Karabekir). Kolordusuyla bütün Orta Anadoluyu ve Batı Anadoluyu o kontrol etmektedir. Kurtuluş Savaşı’nın önemli bir bölümünde savaş düşmana karşı olduğu kadar iç isyanlara karşı da yapılmıştır. Bu isyanları bastırmakta Cebesoy’un önemli rolü olmuştu.
Onun Çerkes Ethem’le fazla yakınlaştığını düşünen Atatürk, Cebesoy’u Batı Cephesi Komutanlığı görevinden alıp Moskova’ya Büyükelçi olarak gönderdi. Bu geri plan görevi bile çok önemliydi, Cebesoy, Sovyetler Birliği’nden gelen para ve silah yardımını koordine etti.
Bu isimlerin tamamı, Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ünlü Amasya Genelgesi’nde de imzası olan isimler, yani Atatürk’ün çok yakınları.
Ne oldu da Atatürk ile bu yakın arkadaşlarının arası açıldı?
Bu sorunun cevabı, Türkiye’nin iç politikasındaki 100 yıllık ana bölünmenin de arka planı aslında.
Mustafa Kemal Nutuk’ta eski arkadaşlarıyla arasının açılmasını, onların kendi yaptığı reformlara zaman içinde ayak uyduramamasından kaynaklandığını söylüyor. İsmet Paşa’nın anılarında da benzer bir yorum yapılıyor, hatta İsmet Paşa bu isimler için ‘Onlar da reformcudur ama Osmanlı reformcusudur’ diyor. Bu soruya en çarpıcı yanıtlardan birini Falih Rıfkı Atay ünlü Çankaya’sında veriyor:
‘Artık bir tarafta hainler ve saraycılar, bir yanda milliyetçiler ve istiklalciler yoktu. Ayrılık, bu sonuncular arasındaydı. (….) Bu ayrılık daha derindir. Çünkü ihtilalcinin karşısında basit bir gericilik ayaklanışı yoktur.’
Soruya geri dönelim: Ne oldu da Atatürk ile bu yakın arkadaşlarının arası açıldı?
Gazeteci, belgeselci, hukukçu ve tarih araştırmacısı Taha Akyol’un bu soruya bir cevabı var. Yeni çıkan kitabı ‘Neden 29 Ekim-Cumhuriyet’in İlanına Giden Yol’da (Doğan Kitap) Taha Akyol, ayrılığın arkasındaki sebebin kuvvetler ayrılığı-kuvvetler birliği tartışması olduğunu, Atatürk’ün yakın arkadaşlarının onun ‘Enver Paşa gibi diktatör olmasından’ çekindiklerini ve onu hukuki denetim altına almak için gayret sarf ettiklerini anlatıyor.
Taha Akyol’un kitabı, Cumhuriyet döneminin bu ilk ve aslında bugün de güncelliğini koruyan en temel siyasi bölünmesinin arka planını çok değerli bir araştırma ve çabanın sonunda anlatıyor.