CHP ve ahlak: Sinek küçüktür ama mide bulandırır
Kemal Kılıçdaroğlu, üst seviyede siyaset yaparken serveti azalan nadir örneklerden biri.
Bugün, siyasete başladığı ilk güne göre daha az servet sahibi Kılıçdaroğlu; çünkü Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Tayyip Erdoğan tarafından açılan çok sayıda tazminat davasını kaybetti. Tazminat ödemek için ev satmak zorunda kaldı.
Buraya kadar olanı hem normal ve olması gereken bir şey hem de burası Türkiye olduğu için takdire şayan. Biz siyaset yapanların daha çok servetlerini arttırmasına tanığız, eksiltmesine değil. Oysa, hatırlatmama gerek yok, siyaset zenginleşmenin yolu olmamalı elbette.
Ancak şimdi CHP Genel Başkanlığı yarışını kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’da bir ‘ofis’ (eskiden ‘yazıhane’ denirdi) açtığı haberi geldi. Bu ‘ofis’ için Ankara’da lüks bir sitede bir müstakil bina kiralanmış. Fotoğraflarından gördüğüm kadarıyla bina üç katlı; herhalde en azından 400 metrekare kapalı alanı var.
Bu binanın kirası da, orayı dayayıp döşemesi de, orada en azından bir sekreter, bir şoför, bir temizlikçi/yardımcı çalıştırması da parayla olan şeyler. Emekli maaşından başka bir geliri olmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun o ofisi tutabilmesi de, dayayıp döşeyebilmesi de, orada çalışacaklara para ödemesi de pek mümkün gözükmüyor.
Artık ‘Eski Genel Başkan’ olmak dışında bir siyasi sıfat taşımayan, üst üste aldığı seçim yenilgileri sonrası bir de partisinde genel başkanlık yarışını kaybeden Kılıçdaroğlu, zaten yaşı da 74 olduğu için ‘Siyasette gelecek vaat eden genç yetenek’ sayılmaz herhalde.
Peki bu durumda o ‘ofis’i ne yapacak ama daha önemlisi o ‘ofis’in giderlerini nasıl karşılayacak?
Bir ihtimal, CHP’nin eski genel başkanı olması sıfatıyla Kılıçdaroğlu’nun bu giderlerini karşılaması, ona mesela otomobil ve şoför ile asistan tahsis etmesi olabilir. Açıkçası CHP böyle bir şey yapsa, son derece şık olurdu.
Ama öyle olduğu yönünde hiçbir açıklama yapılmadı.
Acaba Kılıçdaroğlu bu ‘ofis’i açmak ve yürütmek için bir gayrımenkul daha satmış olabilir mi? Bu konuda da bir bilgimiz yok.
Son ihtimal, ‘fedakar’ bir CHP’linin Kılıçdaroğlu için bu giderleri üstleniyor olması. Eğer öyleyse, kendisi eski bir vergi denetim elemanı olan ve siyasete de ‘Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği’ adlı bir dernek kurarak atılan Kılıçdaroğlu herhalde biliyor: Giderlerinin karşılanması açıkça gelir transferidir ve vergiye tabidir, herhalde beyanname verecektir.
Siyaset yaptığı dönem boyunca ‘dürüstlük timsali’ bir portre çizen Kılıçdaroğlu’nun herhalde bu son akçeli konuyu kamuoyuna anlatması gerekir.
Peki CHP’nin eski genel başkanı böyle de, yeni genel başkanı nasıl?
Özgür Özel seçildikten sonra ilk mülakatını Sözcü gazetesinden İsmail Saymaz’a verdi. Oradan kısa bir bölümü aktaracağım:
-Aileniz ne hissetti?
Parfüm kullanan biri değilim. Eşime “Hep kendine alıyorsun” derdim. Türk Eczacılar Birliği seçimine geldim. Valizi açtım, parfüm çıktı. Kutunun içinde “İyi şanslar” yazıyor. Didem yazmış. Parfümü sıktım gittim, seçimi kazandım. O parfümü bir daha hiç kullanmadım.
-Uğur olsun diye mi?
Şans getiriyor ya, alelade günlerde sıkmayayım diye düşündüm. Ben seçilince Türk Eczacıları Birliği (TEB) misafirhanesine yerleştim. O günden beri parfüm orada duruyordu. Kurultay sabahı eşim ve kızım misafirhaneye beni almaya geldiklerinde Didem’e gösterdim, inanamadı. 16 yıllık bir kutu o. Sıktım gittim, seçimi kazandım. (Gülüyor)
-Şu anda nerede kalıyorsunuz?
TEB misafirhanesinde. 17 senedir aynı yatakta. Bugün oradan geldim.
Bu mülakat 7 Kasımda, yani bundan tam 10 gün önce yayınlandı. Az önce aktardığım bu üç soru ve cevabının üzerinde duran kimse olmadı. Ben birkaç yerde sordum, ‘Özgür Özel’in 17 yıldır Türkiye Eczacılar Birliği’nin misafirhanesinde kalıyor olması normal mi?’ diye, kimse bu durumu umursamadı.
O kadar umursanmadı ki bu durum, iktidar yanlısı medya bile ’17 yıllık misafirlik’le ilgili tek satır eleştirel bir şey yazmadı.
Kendimden şüpheye düştüm, acaba Özgür Özel’in bundan 17 yıl önce Eczacılar Birliği adlı kuruluşa Genel Sekreter olarak seçilmesiyle başlayan misafirliğinin artık kendisi eczacılıkla uğraşmasa bile devam etmesi normal de bir ben mi bu konuya kafayı taktım acaba?
Misafirhanede kalmak herhalde bedava değildir, Özgür Özel mutlaka bir ücret ödüyordur ama bu ödemenin bir ev kirasından, hele hele otel odası parasından çok daha az olduğuna kuşku yok.
Hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum, Türkiye Eczacılar Birliği’nin Özgür Özel’i 17 yıl boyunca misafir etmiş olması da bir çeşit gelir transferidir ve vergiye tabidir.
Diyeceksiniz ki, ‘Aman İsmet, bu memlekette on milyonlarca dolarlık yolsuzluklar gündelik olay olmuşken, hükümetin bazı müteahhitlere tek bir kalemde yüz milyonlarca Euro servet transfer ettiği bilinirken kala kala bir derdimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nın ofis kirasıyla Özgür Özel’in misafirhane ücreti mi?’
Evet doğru. Kamu-özel işbirliği projelerinden İstanbul Havaalanı’na, otoyol ve köprü ihalelerinden şehir hastanelerine kadar onlarca işte dönen ve ‘haksız kazanç’ olduğu konuşulan para, doğrudan halktan çalınan para.
Ama diyorum ya, sinek küçüktür ve yine de mide bulandırır.