01-03-2024
İsmet Berkan

Tayyip Erdoğan sorunun farkında ama yapabileceği fazla bir şey yok

Tayyip Erdoğan sorunun farkında ama yapabileceği fazla bir şey yok

Yerel seçim için sorun yaşayan, zorluklarla ve kendi beceriksizlikleriyle boğuşan yegane parti CHP değil. Tayyip Erdoğan ve Ak Parti de yerel seçime ciddi sorunlarla ve kendileri açısından pek alışılmış olmayan sorunlarla gidiyor.

Önce çok genel bir tespit: 

2002’nin Kasım ayından beri tek başına iktidarda olan Tayyip Erdoğan ve Ak Parti Türk siyasal hayatı ve tarihi bakımından başlı başına bir vaka ve ayrıksı bir olay.

Ancak bu tek başına iktidar olma halinde iki noktanın altını özenle çizmek gerek: 

1-Ak Parti’nin 21 yılı aşan iktidarı ona kolaylıkla ‘hakim parti’ dememizi sağlıyor ama bu hakimiyet hep bir noktaya kadar oldu. Ak Parti ve Tayyip Erdoğan Demokrat Parti ve Adnan Menderes’in 1950’lerde, Adalet Partisi ve Süleyman Demirel’in 1960’larda yakaladığı oy oranlarını hiçbir zaman yakalayamadı. Seçmenin hiç değilse bir bölümünün en kötü tek parti iktidarı bile en iyi koalisyondan daha tercih edilebilirdir diye düşündüğü anlaşılıyor; o yüzden seçmen bu kritik seçimle her karşılaştığında oyunu hep tek başına iktidar olana verdi.

2-Belki tam da bu sebeple, yani Tayyip Erdoğan’a ve Ak Parti’ye oy verenlerin bir bölümünün bu tercihi ‘kerhen’ yapması sebebiyle Ak Parti ve Erdoğan hiçbir zaman genel seçimde aldığı oyu yerel seçimde alamadı; her yerel seçimde oy kaybına uğradı. Seçmen yerel seçimde küçük, hatta marjinal partilere daha bir gönül rahatlığıyla oy veriyor.

Bu genel tespitin ardından bugünkü yerel seçime gelelim.

Burada CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’in yetersizliğinden, kötü yöneticiliğinden birkaç kez söz ettim. CHP şu an lidersiz, yalpalayan, gündem üstünlüğünü eline alamayan ve tam olarak ne dediği de anlaşılmayan bir parti bana soracak olursanız.

Parti böyle ama bu parti içinden çıkan iki isim, özellikle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş partilerinden bağımsız olarak liderlik sergiliyor ve başarılı olacak gibi duruyorlar.

Dikkat edin, İmamoğlu’nun da Yavaş’ın da seçim kampanyalarında CHP vurgusu ya hiç yok ya da çok az. Sebebi iki ismin de CHP’nin oylarını çok aşan miktarda büyük oy alan koalisyonları seçmen nezdinde kurabilmiş olması. İlçesinde CHP’ye oy vermeyecek seçmen büyükşehirde bu iki adaya rahatlıkla oy veriyor. Bazı kesimlerdeki olumsuz ve itici CHP imajı bu iki adayda yok. Yani kazanacak olurlarsa CHP hanesine puan yazacak olan bu iki önemli isim kazanmanın yolunu CHP’liliklerini azaltmakta bulmuş durumda.

Bu da CHP’nin bu seçimde neden sıkıntılı olduğunun kanıtı gibi zaten.

Ama başta da dedim ya, yegane sıkıntılı parti CHP değil. Ak Parti ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da sıkıntılı.

İlk sıkıntı Erdoğan’ın partisinin her zaman yerel seçimde oy kaybettiğini bilmesiyle bağlantılı. O yüzden yerel seçimlere her zaman çok asıldı Erdoğan.

İkinci sıkıntı da ilk sıkıntıyla ilgili: Erdoğan 28 Mayıs’ta seçimi kazanmasını sağlayan koalisyonu bu seçimde kuramıyor. En büyük ve önemli iki kaybı Yeniden Refah Partisi’nden ve Zafer Partisi’nin o zaman Sinan Oğan’da temsil edilen milliyetçi oylarından geliyor. Erdoğan Yeniden Refah’ı yanına çekememiş olmaktan çok rahatsız.

Üçüncü sıkıntı Tayyip Erdoğan’ın yönetme üslubuyla ilgili. Erdoğan partisinin yegane siyasi rock starı. Yanına ikinci, üçüncü bir yıldız adayı istemiyor, yaklaştırmıyor da zaten. Böyle olunca da bütün adaylar, ama özellikle çok iddialı olmak istediği İstanbul’un adayı Murat Kurum siyasi aday olamıyor, olsa olsa Erdoğan’ın talimatlarını yerine getirecek bir bürokrat gibi algılanıyorlar.

Dördüncü sıkıntı da buradan geliyor: Eğer adaylar, örneğin Murat Kurum siyasi bir varlık değilse, ortaya çıkan siyasi liderlik boşluğunu Erdoğan’ın doldurması, yani Kurum adına siyasi kampanyayı onun yürütmesi gerekiyor. Ama Erdoğan bugüne kadar bundan geri durdu; sebebi yaşadığı kararsızlık: Erdoğan geçen seçimde olduğu gibi bütün ağırlığıyla İstanbul’da kampanyaya girişecek olursa bölünsün diye çok uğraştığı muhalif seçmeni yeniden bir araya getirebilir, çünkü Erdoğan’ın varlığı kutuplaşmayı arttıracak. Ama hiç girmezse de bu kez Murat Kurum varlık gösteremiyor, heyecan yaratamıyor.

Ve geldik beşinci ve son sıkıntıya: Bu sıkıntı Erdoğan’da da, CHP’nin bütün adaylarında da var, seçmeni heyecanlandıramıyorlar. Seçmenin yerel seçimde heyecanlı olmamak için kendine göre sebepleri var. Muhalif seçmen bir kez daha hayal kırıklığı yaşamak istemiyor, iktidar seçmeni ise ‘Nasılsa Reis var’ rahatlığı içinde. Bu konu Erdoğan ve Ak Parti’yi de İmamoğlu dahil CHP adaylarını da çok zorluyor.

O yüzden son günlerde Tayyip Erdoğan’dan sıkıntılı açıklamalar geliyor. Çünkü onun açısından son ve en büyük bir sıkıntı daha var, o sıkıntı siyasi değil ekonomik.

Baktığınızda Tayyip Erdoğan 2017 referandumunu kazanmak için, 2018’de başkan seçilmek için, 2019 yerel seçimi için ve son olarak 2023’te yeniden başkan seçilmek için görülmedik ölçüde seçim ekonomisi uyguladı.

Bütün bunların sonunda ise deniz bitti. Hayat pahalılığı hepimizin üstünden silindir gibi geçiyor ve Tayyip Erdoğan bu kez seçim ekonomisi uygulayamıyor. En son örnek emeklilere seyyanen zam talebi. Erdoğan geçen gün gayet açık cümlelerle bu zammı neden yapamayacağını söyledi. Tabii çıkmamış candan ümit kesilmez misali emekliler hâlâ zamdan ümitli, çünkü daha seçime bir ay var. Ama sıkıntı da ortada.

Kısacası Tayyip Erdoğan’ın son günlerdeki sıkıntılı açıklamaları boşuna değil. Bütün bu sıkıntıların arkasında gayet ciddi endişeler var.

Dolandırıcılık neden patladı?

Dolandırıcılık neden patladı?

Türkiye her gün yeni bir dolandırıcılık vakasına, dolandırıcı çetesi haberine uyanıyor.

Sonuncusu komik bile sayılır: Bir grup erkek sosyal medyada gördükleri ‘Sizi jigolo yapacağız’ ilanlarına kanmış, dünyanın parasını kaptırmış.

Ama hiç komik olmayanı da var: Bir de deprem için gönderilen ilaçları çalan çete ortaya çıkarılmış.

Neden böyle Türkiye? Bu dolandırıcılık çetelerinin ansızın artmasının arkasında bir sebep olmalı. O sebep doğal olarak ekonomik şartlardaki bozulma ama, ötesi de var.

Türkiye maalesef mafya ve çetelerle mücadelede polisin elinin tutulduğu bir dönem geçirdi. O dönemin sonuçlarını yaşıyoruz, daha doğrusu o dönemde ortaya çıkan çeteleri bugün yakalıyoruz.

Yoğunluk ondan. Meraklısına İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın her sabah 08.15’te sosyal medyadan yaptığı paylaşımları izlemesini öneririm.

Türkiye büyüdü mü, neyle büyüdü?

Türkiye büyüdü mü, neyle büyüdü?

Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK dün sabah 2023 yılı büyüme rakamlarını açıkladı. Türkiye depreme rağmen yüzde 4,5 büyüdü. Daha çarpıcısı, Türklerin kişi başına geliri 2013’ten bu yana ilk kez o yıldaki seviyenin üstüne çıktı, 13 bin doları aştı.

Ekonomik büyümeye insan sevinir elbette ama korkarım sevinecek o kadar çok şey yok. Yüksek enflasyon ortamında artan tüketim sayesinde büyüdük. Bu büyüme rekor cari açıkla, rekor dış ticaret açığıyla birlikte geldi. Yani Türkiye tüketirken parayı yabancılar kazandı, biz de gerçekte fakirleştik.

Kişi başı gelirimizin 13 bin doları aşması da çok sevinilecek bir durum değil. Bunu doların fiyatını baskılayarak, doların fiyatının enflasyondan daha az artmasını sağlayarak yaptık.

Kaldı ki dolar da zaten bundan 11 yıl önceki dolar değil.

Aradığımız şey hâlâ ekonomik normalleşme. Bu olduğunda gerçekten büyüyüp büyümediğimizi görebileceğiz.