25-03-2024
İsmet Berkan

Moskova’daki IŞİD saldırısının ucu dönüp İdlib’de bedele dönüşür mü?

Moskova’daki IŞİD saldırısının ucu dönüp İdlib’de bedele dönüşür mü?

Moskova’daki korkunç saldırının görüntülerinin bir şiddet pornosu olarak elden ele dolaşması, Telegram’da, WhatsApp’ta yerde yatan yaralı bir adamın gırtlağının kesilmesi veya yerde can çekişen insanların üstüne birkaç kurşun daha sıkılması videolarının bu kadar bol olması insanı çok fena yapıyor.

Dolaşımdaki videoların bir bölümü saldırgan teröristlerce çekilmiş, propaganda amaçlı. Bu propagandanın ve yaşattığı dehşetin bizlerin cebine, buraya kadar gelebilmesi, kimsenin bu videoları yok etmemesi dikkat çekici. Geri kalan videolar ise baskına uğrayan Crocus adlı binanın güvenlik kameralarından ve bazı kurbanların cep telefonlarından alınmış. Bunların Rus güvenlik birimlerince medyaya servis edildiğine kuşku yok; o videolara bir tek onların erişimi var çünkü (İstanbul’daki Reina saldırısını hatırlayın, tek bir vahşet güvenlik kamerası görüntüsü izlediniz mi? Türk polisi hiçbir şeyin dışarı sızmasına izin vermedi).

Saldırıyı IŞİD’in Horasan kolunun üstlendiğini hepimiz biliyoruz. Bu örgütün daha önce yapmadığı işleri de üstlendiğini hatırlayanlarımız bu kez şüpheye kapıldı ama sanırım propaganda videoları o şüpheleri azalttı.

Ama kurban Rusya ve Rus vatandaşları olsa bile, işin içinde Rusya bulunduğu için her şeye şüpheyle yaklaşmak en doğrusu.

Crocus binasını da bilen, Rusya’yı yakından takip eden bir dostum pazar günü ‘Sırf o binaya nereden girilip nereden çıkılacağını öğrenmek bile o saldırganların bir haftasını alır’ dedi. Binanın devasa büyüklüğüne, hep kalabalık oluşuna dikkat çekti.

O dostuma göre saldırıyı gerçekten IŞİD yapmış olabilirdi ama bu şüphe bulutlarını kaldırmıyordu; çünkü Rusya’da güvenlik çok sıkıydı ve IŞİD özel olarak Rusya’nın çok hassas olduğu bir konuydu.

‘Saldırıyı yapanla veya saldırının yapılmasıyla ilgili şüphelerimiz ne olursa olsun, bir şey son derece net: Rus devleti bu saldırıyı araç olarak kullanacak, zaten kullanmaya başladı bile.’ Bence dostumun söylediği en önemli cümle buydu.

Gerçekten de Vladimir Putin’in saldırıdan sonraki açıklamalarından Rus devlet ve güvenlik kaynaklarından beslenen medyaya yansıyanlara bakınca saldırı ilk olarak Ukrayna’ya karşı sertleşmeyi beraberinde getirdi bile.

Ukrayna’nın bu saldırıda bir rolü var mıdır yok mudur konusu daha saldırı gecesinden itibaren dolaşıma girdi. Böyle şeyleri doğrulamak da yanlışlamak da imkansız. Bu da Rus devletinin bir propaganda biçimi.

Şüphe çekici bir başka olay saldırıyı gerçekleştirdiği söylenen dört kişinin sağ salim yakalanmış olması. Belli ki çatışma bile olmamış.

Daha fenası bu saldırganlardan birinin işkenceli sorgu videosunun varlığı. Bir diğerinin itiraflarının videoya kaydedilmiş olması ve bunları hepimizin de izlemesi.

Rusya saldırganların Ukrayna’ya doğru kaçarken yakalandığını iddia ediyor. Bu da propaganda izlenimi veriyor; gerçek bile olsa propaganda.

Rus devletinin acil ihtiyacı Ukrayna’ya karşı savaşına propaganda malzemesi temin etmek olsa bile IŞİD’in Horasan kolunun Ukrayna’da değil, başka bir yerde, Rus askerinin hemen burnunun dibinde olduğunu hepimiz biliyoruz.

Dün birlikte olduğum bir başka dostum hatırlattı: İran’da birkaç ay önce Kasım Süleymani’nin mezarındaki anma toplantısına bir bombalı saldırı oldu. Bu saldırıyı da IŞİD’in Horasan kolu üstlendi. İran saldırının cevabını nerede verdi? Suriye’de İdlib’de. İran’dan havalanan balistik füzeler İdlib’i vurdu ve IŞİD’i cezalandırdı.

İran’ın İdlib’de HTŞ adı verilen ve aslında Türkiye’nin kontrol ettiği bölgede barınan radikal islamcı grubun içinde gizlenen bu IŞİD merkezine cezalandırma bombardımanı tek seferlikti. Ama Rusya tek seferle yetinmeyebilir; burada hava kuvvetleri aracılığıyla bir yok etme operasyonuna girişebilir. HTŞ zaten büyük bir sorun.

Bizim gündemimizde pek yok ama hemen Hatay sınırının dibinde olan ve Türkiye’nin de 10 bine yakın asker bulundurup kontrol noktalarına sahip olduğu İdlib zaten neredeyse her gün bombaların düştüğü, Suriye topçusunun belli bölgelerini sürekli vurduğu bir daracık toprak parçası. Bir dönem burada 2,5 milyon civarında nüfus bulunduğu söylenirdi, bilmiyorum hala sayı bu seviyede mi, ama İdlib sadece Suriye iç savaşında Esad güçlerinden kaçan sivillerin değil, aynı zamanda bu savaşın öteki tarafında yer alan silahlı grupların da sığındığı son toprak parçası. Ve oradaki silahlı grupların tamamı zimnen Türkiye koruması altında, yoksa Esad rejimi ve Rusya ile İran onları yok edecek.

Buraya sığınan ve sık sık da Türk askeriyle burun buruna gelen bu silahlı grupların en büyüğü HTŞ’nin içinde Çeçen, Tacik, Dağıstanlı, yani Rusya coğrafyasından gelme radikal islamcılar da var bol miktarda. Rusya bu insanları en büyük güvenlik tehditlerinden biri olarak görüyor ve onları koruduğu için Türkiye’ye kızıyor.

Sadece İdlib ve HTŞ de değil. Maaşını doğrudan Türkiye’den alan Özgür Suriye Ordusu unsurları içinde de İslam coğrafyasının pek çok yerinden, bu arada Çeçenistan, Dağıstan gibi Rus cumhuriyetlerinden gelenler olduğunu da biliyoruz. Rusya bu konudaki kızgınlığını da gizlemiyor. Biz Rusya’ya PKK’ya destek verdiği için kızıyoruz, onlar bize radikal islamcılar yüzünden.

Rus ordusunun dikkati ve gücü Ukrayna’ya yoğunlaştığı için Suriye cephesi bir süredir görece sessiz ama Moskova’daki saldırının ardından bu sessizlik bozulur, havadan Rusya, karadan ise Esad güçleri İdlib’e saldırıya geçecek olursa Türkiye zor durumda kalabilir. En fenası da  yüzbinlerce Suriyeli’nin Türkiye’ye sığınmak istemesi olabilir.

Dikkatle izlemekte fayda var.

İstanbul mücadelesi ve seçimin büyük bilinemezliği

İstanbul mücadelesi ve seçimin büyük bilinemezliği

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün İstanbul’daydı ve ‘Büyük İstanbul Mitingi’ adlı toplantıyı yaptı. Miting Erdoğan’ın umduğu kadar büyük olmadı, katılım sınırlı kaldı. Erdoğan da zaten hayal kırıklığını gizlemedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Biz burada 1,5 milyon görmeye alışığız, bugünn 650 bin kişi var’ demesi pek çok kişi tarafından zayıflık işareti gibi görülmek istendi (Mitingi yerinde izleyen 10Haber muhabiri Masum Gök’e göre mitingde 200-250 bin kişi vardı en çok).

Gerçekten kalabalığı Cumhurbaşkanı da beğenmedi ama ben yine de bunu kuvvetli bir meydan okuma olarak görenlerdenim. 

Bir şeyi unutuyoruz: CHP İstanbul’da büyük miting yapmadı. Yapıp yapmayacağını da bilmiyoruz.

Bu seçimi başka bütün seçimlere göre çok daha bilinmez yapan temel unsur seçmenin seçime ne kadar motive olduğunu kimsenin ölçememesi.

Evet anketler yapılıyor, türlü çeşitli sonuçlar çıkıyor ama seçime katılımın ne kadar olacağını kimse kestiremiyor. Ak Parti’nin toplamaya alışık olduğu topluluklardan çok daha azını toplayabilmesi motivasyon sorununun sadece CHP seçmeninde olmadığını gösteriyor.

Tayyip Erdoğan’ın son hafta İstanbul’a ağırlık vereceği ve ilçe ilçe mitingler düzenleyeceği anlaşılıyor. Erdoğan’ın İstanbul’a ağırlık vermeyi son haftaya, hatta son günlere bırakması etkili bir taktik.

Çünkü 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta Erdoğan’a değil Kılıçdaroğlu’na yüzde 50’nin üstünde oy veren İstanbul’un muhalif seçmeninin bu kez Ekrem İmamoğlu’nda konsolide olmasını geciktirmeye, hatta tamamen konsolide olamamasını sağlamaya çalışıyor Erdoğan.

Onun bu taktiği anlaşılır olmakla birlikte esas sorunu İmamoğlu seçmeni değil Cumhur İttifakı seçmeni olabilir. Çünkü görüldüğü kadarıyla onlar da sandığa gidip Murat Kurum’u destekleme konusunda o kadar da hevesli değil.

İstanbul’da seçim taraflardan birinin belirgin üstünlüğü altında değil başa baş gidiyor ve anladığım kadarıyla sonucu seçime katılmayanlar belirleyecek.