01-04-2024
İsmet Berkan

10 ay gecikmeyle gelen ödüllendirme

10 ay gecikmeyle gelen ödüllendirme

Seçimin sonucunu CHP üstünden mi konuşmalı, Ak Parti üstünden mi?

Ortada mutlak bir CHP zaferi var. Sadece var olanı korumadı CHP, üstüne bazıları sahiden inanılmaz gibi gözüken zaferler de ekledi.

Kim inanırdı bundan üç-beş ay önce ‘Adıyaman’ı CHP kazanacak’ diyene? Kimin aklına gelirdi CHP’nin Kilis’i ve Giresun’u kazanacağı?

En önemlisi şu: Kim inanırdı CHP seçimden birinci parti çıkacak dense? Yüzde 34’e varan oy aldı CHP. 1989’da SHP bile bu başarıyı elde edememişti.

Dolayısıyla seçimi hiç kuşkusuz önce galibi açısından okumak gerekir.

Ama tabii, seçimin bir de kaybedeni var, hem de çok fena kaybedeni. O kaybeden ülkeyi yöneten ittifak ve onun büyük partisi Ak Parti. Ve tabii bir de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan var kaybedenler arasında.

Dün akşam seçimin sonucunu Ak Parti açısından okuyanlar çoktu; çoğunlukla ‘Ak Parti kaybettiği için CHP kazandı’ dendi ama bu doğru değil. CHP nihayet kazanmayı başarabildiği için Ak Parti kaybetti.

Aslında CHP bundan 10 ay önce de kazanabilirdi ama o sırada kazanmayı bilmiyordu. 

O gün de söyledim ama bugün daha rahat söylerim: 14 Mayıs’ta aday Kemal Kılıçdaroğlu değil Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’tan biri olsaydı, sadece Cumhurbaşkanlığı ilk turda kazanılmaz, parlamentoda da çok daha güçlü bir temsil olurdu.

Aday önemlidir. Daha ne kadar kanıtlansın bu cümle? Hadi Ekrem İmamoğlu’nu, Mansur Yavaş’ı geçelim; Adıyaman nasıl kazanıldı? Giresun nasıl kazanıldı? Afyon nasıl kazanıldı? Aday önemli.

Ama aday kadar önemlisi yönetebileceğini göstermekti. Kabul etmek gerekir ki seçmen de CHP’li belediye başkanları tarafından yönetilen kentlerde yönetimden memnun kaldı.

Geçen yıl 14 Mayıs’ta seçmenin inanmadığı ve güvenmediği konu tam da buydu: Kemal Kılıçdaroğlu ve yanındaki beş genel başkanın Türkiye’yi iyi yöneteceğine, özellikle Türkiye’nin güvenlik ve dış politika sorunlarının altından kalkabileceğine inanılmadı, güvenilmedi. O seçimin kaybedilme nedenlerinden biri buydu.

Bu açık çelişki CHP’nin 10 ay önce neyi yanlış, bugün neyi doğru yaptığını gösteriyor sanırım.

Ülkedeki ekonomik durum, yaygın yoksulluk ve işsizlik bundan 10 ay önce de vardı ve Tayyip Erdoğan’ın iktidar olmasına engel olmadı ama aynı faktörler Ak Parti’ye seçim kaybettirdi.

Neden?

Az önceki paragrafa geri döneceğim. Kemal Kılıçdaroğlu ve yardımcıları bu sorunları çözebileceklerine seçmeni ikna edemedi. Kılıçdaroğlu kampanyasının çok küçük bölümü ekonomi hakkındaydı; 6’lı masanın hazırladığı ekonomi programından neredeyse hiç söz etmedi Kılıçdaroğlu.

Bugünse seçmenin bir bölümü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 10 ay önce verdiği avansı geri aldı, ‘Sen de çözemedin’ dedi.

Bugün seçmen çoğunluğunun Ak Parti’ye değil CHP’ye iltifat etmesini ‘Çünkü bunun seçmene maliyeti yok’ diye yorumlayanları dinlemeyin. Seçmene maliyet konusu ayrı bir tartışma ama seçmen tercihindeki bu değişimin Ak Parti’ye mutlaka bir maliyeti var.

Aslına bakacak olursanız Ak Parti 2015 Kasım seçiminden beri sürekli inişte. Kasım 2015’te neredeyse yüzde 50 alan Ak Parti bugün yüzde 33’e kadar gerilemiş, il genel meclisi seçiminde aldığı oya bakacak olursak birinci parti olma özelliğini de kaybetmiş durumda. Artık CHP birinci parti. Ama Ak Parti 14 Mayıs 2023’te de zaten yüzde 35’e düşmüştü.

Yani ilk bakışta Tayyip Erdoğan ve Ak Parti gerilemesini aslında bir ölçüde yavaşlatmış gibi gözüküyor ama bu yanıltıcı. Çünkü o yüzde 33’ün içinde MHP oyu da var ve büyük olasılıkla Ak Parti’nin gerçek oyu yüzde 30’un altında aslında.

Bu seçimde Ak Parti’nin cezalandırıldığını söylemek yanlış olmaz, ama bence daha doğru söyleme biçimi seçmenin CHP’yi 10 ay sonra ödüllendirdiği.

Gece yarısı Erdoğan yine balkon konuşması yaptı, özetle ‘Seçmenin mesajını aldık ama bu bir yerel seçimdi, şimdi önümüzde seçimsiz dört yıl var, bu sürede eksiklerimizi, yanlışlarımızı düzelteceğiz’ dedi.

Yani Erdoğan geleceğe bakıyor. Ama şunu söylemek gerek: Erdoğan için bu dört yıl o kadar da kolay geçmeyecek; çünkü seçmen 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta serdiği halıyı altından çekti.

2028 Mayıs ayına daha çok var; bu dönemde siyasette ciddi çalkalanmalara tanık olacağız.

Yeniden Refah’ın oyları ve Ak Parti’nin temsil ediciliği

Yeniden Refah’ın oyları ve Ak Parti’nin temsil ediciliği

Türkiye’de seçmen yerel seçimde küçük partilere daha bir gönül rahatlığıyla oy verir. Genel seçimde kimse oyunun ziyan olmasını istemez ama yerel seçim, adı üzerinde yerel seçim ve oylar daha zor ziyan olur.

Ama bu seçimde böyle olmadı. İlginç bir oy konsolidasyonu yaşandı; CHP yüzde 34 oya yükseldi. Buna karşılık Kürt siyasi hareketinin partisi kendi bölgesinde güçlü kalsa bile Türkiye genelinde yüzde 6’nın altına düştü.

İyi Parti yüzde 4 bile alamadı. Deva, Gelecek, Saadet adeta silindiler.

Burada parlayan yıldız Yeniden Refah oldu. Bu parti yüzde 7 oy aldı.

Bu yüzde 7’nin dört temel kaynağı olmalı: 1. Ak Parti’den kopan seçmen; 2. MHP’den kopan seçmen; 3. Saadet’ten kopan seçmen ve 4. Genç, ilk kez oy kullanan seçmen.

Şu anki haliyle Yeniden Refah bir ‘tepki gösterme adresi’, yani reaksiyoner oyları, küskün oyları alan bir parti. Bakalım bu parti oylarını kalıcıya çevirebilecek mi?

Ak Parti cenahı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dahil, seçim dönemi boyunca Yeniden Refah’ı suçladı ve eleştirdi. Hatta Erdoğan Yeniden Refah için ‘Gölgemizde yürüyenler’ bile dedi.

Ama sanki mesele şu: Bugün Yeniden Refah’a oy veren seçmen sahiden dün Ak Parti’ye oy veriyorduysa bu tercih değişikliğinin bir sebebi olmalı. Akla gelen en temel sebep de o seçmenin artık Ak Parti’de temsil edilmiyor olduğunu görmesi olsa gerek.

İlginçtir, Ak Parti ile yollarını ayıran ve bugün Gelecek ile Deva saflarında siyaset yapan isimlerin tamamı artık Ak Parti’de temsil edilmediklerini düşündükleri için yolunu ayırdı.

Genel eleştiri Ak Parti’nin özünden koptuğu. Peki Ak Parti ve Tayyip Erdoğan, ‘Hay Allah biz yanlış yaptık, özümüze geri dönüyoruz’ der mi? Bence hayır.

1989 seçimi gibi mi? Farklı…

1989 seçimi gibi mi? Farklı…

Beş yıl önce yapılan yerel seçimler de, İstanbul ve Ankara’da CHP’nin kazanması nedeniyle 1989 yerel seçimine benzetilmişti, ama bence esas bu seçim benzedi 1989’a.

Ne olmuştu 1989’da? O sırada Turgut Özal ve ANAP tek başına iktidardı. Belediyelerde de başarılı gözüküyordu. İstanbul’da Bedrettin Dalan, Ankara’da Mehmet Altınsoy ve İzmir’de Burhan Özfatura gibi kuvvetli isimler vardı.

Ama aslında ANAP’ın yıldızı sönüyordu. Süleyman Demirel DYP’nin başındaydı, soldan ise Erdal İnönü ve SHP’si geliyordu.

Sonuçta seçimin galibi SHP oldu. Ülke çapında yüzde 28,7 oyla birinci parti oldu. Süleyman Demirel’in DYP’si yüzde 25,1’le ikinci, Özal’ın ANAP’ı ise yüzde 21,7 ile üçüncü parti oldu. Bütün büyükşehirlerde SHP fırtınası esti.

Şimdi yine bütün büyük şehirler CHP’de. Fazlası da var. Üstelik CHP o zaman SHP’nin aldığı oyun üstüne çıktı, yüzde 34’ü buldu.

Yalnız 1989 seçiminden sonra şu oldu: 1991’de erken genel seçime gidildi ve SHP ciddi oy kaybına uğradı, buna karşılık DYP ciddi oy kazandı. Sonuçta başbakanlığı Demirel aldı, İnönü değil.

Bu sefer ise en azından şimdilik CHP’ye merkez sağdan bir rakip yok. İyi Parti’nin merkez sağ parti olmaktan vazgeçip kendi kendini imhası CHP’ye 2028 için yolu açtı.