08-06-2024
İsmet Berkan

Bırakmayı bilememek… Boşuna demiyorlar, ‘Bir hobiniz mutlaka olsun’ diye…

Bırakmayı bilememek… Boşuna demiyorlar, ‘Bir hobiniz mutlaka olsun’ diye…

Bazı işler var hayatta, insanın kafasını karıştırıyor.

Örneğin siyasetçilik, sendika yöneticiliği, spor kulübü yöneticiliği, dernek yöneticiliği gibi işler.

Evet, bir yanıyla son derece ciddi birer iş bunlar. Liderlik yeteneği gerektiriyor, insanın tam zamanlı kendini vermesini gerektiriyor, ağır sorumluluk veriyor.

Ama bir yanıyla, biraz tanımı gereği gönüllü işler aslında; karşılığında ücret beklemeden, amatör ruhla, yardımseverlik ve iyilikseverlik duygularıyla yapılması gereken şeyler.

Siyasetçi olarak toplumun tamamına veya sendikacı olarak düne kadar yan yana ter döktüğünüz işçiler için veya dernek/kulüp yöneticisi olarak belirli bir camiaya hizmet etmek istiyorsunuz.

Bunu ancak bütün zamanınızı o hizmeti vermeye ayırarak yapabilirsiniz. Saydıklarımın hiçbiri birer meslek değil ama ister istemez siyasette de, sendikacılıkta da, dernek/kulüp yöneticiliğinde de ‘kariyer’iniz olmalı.

Bu kariyeri yaparak, yani uzun yıllarınızı o işe vakfederek hizmet veriyorsunuz ve karşılığında da esasen para kazanmayı değil daha yüksek bir manevi tatmin elde etmeyi umuyorsunuz.

Böyle baktığınızda gayet yüce şeyler bunlar. Siz fedakarlıkta bulunuyorsunuz, karşılığında da bir ihtimal manevi bir tatmin alıyorsunuz.

Ama hepimiz biliyoruz ki gerçek hayatta bu böyle değil. Gerçek hayatta kariyerler belki bir fedakarlık duygusuyla başlıyor ama sonunda gelinen makamın verdiği manevi tatmin büyük bir güç duygusuna,  sırf o gücü elde tutmaya devam etmek kişinin bütün benliğini ele geçiren bir bağımlılığa dönüşüyor bir süre sonra.

***

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu düşünün. Kendisini 2001 krizi sırasında tanıdığımda TOBB Başkanı Fuat Miras’ın yönetimindeydi. Miras başkanlığı bırakınca o yıl TOBB Başkanı oldu, o gün bugündür de başkan.

Ailesini, kendi işini ihmal etme, onlara daha az zaman ayırma pahasına yapıyor TOBB Başkanlığını Hisarcıklıoğlu; bu anlamda fedakar. Ama öte yandan işte Tayyip Erdoğan’dan bile uzun zamandır o koltukta oturuyor. Koltuktan kalkmak, yerini genç kuşaklara bırakmak zor geliyor, çünkü o koltuğun beraberinde getirdiği güce fena halde bağımlı, kendisi kabul etmese de.

Türkiye Esnaf Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken’i alın. 46 yıl önce, 1978’de Ankara Bakkallar Bayiler Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatifi’ni kurmuş, bugün hala başkanı. 2007 yılından beri de TESK’in de başkanı. 1962’de Ankara Cebeci’de açtığı bakkal dükkanına acaba bugün kim bakıyor, işleri nasıl yürüyor, ailesi ne düşünüyor? Çünkü 1965’ten beri, yani 59 yıldır dernekçilik yapıyor.

Tayyip Erdoğan’ı alın. Bugün 70 yaşında olan Erdoğan’ın 17-18 yaşından beri aktif siyasette olduğunu biliyoruz. Son 30 yıldır Türkiye’nin gözünün önünde. Son 22 yıldır Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yönetiyor. Bunu ailesiyle daha az vakit geçirme, çok sevdiğinden emin olduğumuz çocuklarının büyüme dönemlerinde onların yanında olamama pahasına yaptı. Bir anlamda kendini feda etti. Ama 50 yılı aşan siyasi kariyerini bitirme, emekliye ayrılıp çocuklarıyla ve torunlarıyla vakit geçirme gibi bir arayış içinde değil.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu alın. Bugün 76 yaşında olan Kılıçdaroğlu uzun devlet memurluğu kariyerinin ardından 2002’de CHP’de siyasete girdi. 2010’da bu partiye genel başkan seçildi. Daha birkaç ay önce bir kurultay kaybederek bu görevi bırakmak zorunda kaldı. Ama koltuktan kalkmak ona da çok zor geldi, siyasette etkin konumlara dönmek için fırsat kolluyor.

Ya Meral Akşener? Halen 68 yaşında olan Akşener 1994’te DYP’den İzmit Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğundan beri siyasette. Uzun macerası İyi Parti’ye kadar uzandı, partisinin aldığı ağır seçim yenilgisinin ardından genel başkanlığı bırakmak zorunda kaldı, ama evinde ancak 15-20 gün oturabildi. Oysa ailesiyle geçireceği kıymetli zamanı feda etme pahasına siyaset yapıyordu. Şimdilerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmaya hevesli gözüküyor ama Tayyip Erdoğan’ın onu bu göreve getirmesi olacak şey değil.

Bugün Fenerbahçe kongresi var. Adaylardan Ali Koç son altı yıldır başkan zaten. Sadece eşi ve çocuğuyla geçirdiği zamandan feda etmedi Koç; Koç Holding’deki büyük sorumluluklarına ayırması gereken zamandan da feda etti. Bu fedakarlıklar yetmedi, bir de cebinden çok ciddi miktarda bir serveti Fenerbahçe’ye aktardı. Nasıl bir güç hissi ve manevi tatmin aldıysa başkanlığa devam etmek istiyor.

Aynı durum rakibi Aziz Yıldırım için de geçerli. Uzun yıllar zaten Fenerbahçe’ye başkanlık yaptı. Bu uğurda işleri aksadı, aile hayatı aksadı, yetmedi hapse bile girdi bu sebeple Aziz Yıldırım. Altı yıl önce neredeyse zorla indirildi koltuğundan ama bugün geri dönmek, yeniden aynı koltuğa oturmak istiyor.

***

Böyle hayatımıza yüce amaçlarla ve büyük fedakarlıkları göze alarak giren ama sonra bir türlü çıkmak bilmeyen, zorla indirilseler bile yerlerine geri dönmeye uğraşan daha çok örnek sıralayabilirim.

Neden böyle? Neden Türkiye’nin fedakar insanları yegane fedakarın kendileri olduğunu düşünüyor ve koltuklarına bir oturdular mı kalkmak bilmiyor?

Tayyip Erdoğan Başbakan olduğunda 48 yaşındaydı. Bugün kabinesinde yaşı 49’dan küçük sadece iki bakan var.

Tabii biz Türkiye’yi konuşuyoruz ama mesela ABD de pek iyi bir örnek değil. Joe Biden 81 yaşında, ayağını sürüyerek yürüyor, neredeyse duyulmaz bir sesle konuşuyor, sık sık zamanları, isimleri, hatta önemli konuları unutuyor ama yine de ABD’de bir kez daha başkan seçilmek için kampanya yürütüyor. Rakibi de ondan çok farklı sayılmaz, o da 77 yaşında, akli melekeleri en az Joe Biden kadar sorunlu.

***

Boşuna tavsiyede bulunmuyorlar: Mutlaka bir hobiniz olsun…

Türkiye, Elgin Mermerleri konusunda doğrusunu yaptı

Türkiye, Elgin Mermerleri konusunda doğrusunu yaptı

Yunanistan 200 yıldan fazla zaman önce Osmanlı yönetimindeki Atina’dan çalınan ünlü Elgin Mermerleri’ni British Museum’dan geri almak ve olmaları gereken yere, yani Atina’daki meşhur Akropol’e geri koymaya uğraşıyor.

Eserleri 200 yıldır sergileyen British Museum ise nereden çalındığı belli olan bu paha biçilmez güzel heykelleri geri vermek istemiyor, bir yandan ‘Biz onları satın aldık’ diyor, bir yandan da ‘Bize satan Lord Elgin bu mermeri Osmanlı İmparatorluğundan aldığı izinle yerinden sökmüştü’ diyor.

Müzenin bu heykelleri o sırada iflas etmiş olan Lord Elgin’den parası karşılığı satın alındığı bilgisi doğru. Ama ikinci bilgi, yani Lord Elgin’in Osmanlı’dan izin aldığı konusu biraz tartışmalı.

Bu tartışmayı Türkiye bitirdi ve Atina’ya British Museum ile mücadelesinde büyük bir destek verdi. Kültür Turizm Bakanlığı Osmanlı arşivlerinde bu iznin verildiğine dair belge olmadığını söyledi.

Baştan söyleyeyim: Ankara’nın Atina’ya verdiği bu destek doğru ve yerinde.

Çünkü aslında Türkiye de Yunanistan’ın ardından British Museum’dan çok sayıda eserini geri isteyecek. Bu eserlerin kuşkusuz en önemlisi meşhur Halikarnas Mozolesi.

Yunanistan Elgin Mermerlerini geri almayı başarırsa Türkiye için de yol açılacak.