02-07-2024
İsmet Berkan

Özhaseki ile Koca’nın askerliği bitti; Mehmet Şimşek’inki ne zaman biter?

Özhaseki ile Koca’nın askerliği bitti; Mehmet Şimşek’inki ne zaman biter?

Mehmet Şimşek herhalde Hazine ve Maliye Bakanı olduğu günden bu yana en ayrıntılı ve uzun mülakatını önceki gün BloombergHT adlı ekonomi televizyonuna verdi.

Şimşek mülakatında benim dikkatimi çeken onun ‘Ben bu görevi askerlik görevi gibi görüyorum, maddi manevi pek çok fedakarlık yaparak bir vatan hizmeti olarak bu görevi yapıyorum’ demesi oldu.

Şimşek’in 2018’de Tayyip Erdoğan’dan ciddi hakaretler işitip bakanlıktan uzaklaştırıldıktan sonra 2023’te yeniden göreve gelmeye pek istekli olmadığını hepimiz biliyoruz. Ama elbette ülkenin Cumhurbaşkanı sizi göreve çağırınca ona ‘Hayır’ demek de kolay değil.

Şimşek’in yeniden göreve gelmeyi nasıl olup da kabul ettiğini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bir takım şartlar söyleyip söylemediğini, Erdoğan’ın ona nasıl bir görev talimatı ve bu talimatı yerine getirmesi için ne genişlikte hareket alanı bıraktığını vs. bilmiyoruz; bu detaylar hiçbir zaman açıklanmadı.

Ama şunu biliyoruz: Mehmet Şimşek görevde olmadığı 2018-2023 arası makro ekonomi politikalarının hemen hemen tamamını tersine çevirmek ve bu yolla fiyat ve ekonomik büyüme istikrarını sağlamak için uğraşıyor. Demek Cumhurbaşkanı’nın verdiği görev talimatı bunları içeriyor.

Tabii Şimşek’in bir yandan bazı uluslararası danışmanlıklarla, bir yandan da sağlık sorunlarıyla boğuşarak ve devlet dışında geçirdiği beş yılda hayat durmadı. Önce Berat Albayrak’ın, ardından da Nurettin Nebati’nin kurduğu ekonomik düzen içinde hem ortaya yeni yeni paydaşlar çıktı, hem de kendine göre bir yeni düzen oluştu.

Şimdi Şimşek’in o düzeni terse çevirmesinin gerek Ak Parti’de ve gerekse Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hala yakın çevresinde tutmaya devam ettiği belirli bir grupta tepki çekmemesi, ip cambazının ne zaman düşeceğini bekleyen seyircilerinki gibi bir iştahla izlenmemesi mümkün değil.

Bu çevrenin ve Ak Parti içindeki grupların Mehmet Şimşek’in başarısız olmasını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ondan ve politikalarından sıkılmaya başlamasını beklediklerine kuşku yok.

Açıkçası Mehmet Şimşek açısından en stresli durum da bu zaten. Muhalefetten veya diğer ekonomi çevrelerinden gelen eleştiriler Şimşek’i çok daha az rahatsız ediyor olmalı; o esas içeriden gelen seslere önem veriyor.

Hakkını teslim etmek gerek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geride kalan bir yılda her fırsatta Mehmet Şimşek’e sahip çıktı, ona açık destek ilan etti. Erdoğan açısından siyaseten zor konularda (örneğin faiz artışı, örneğin emekliye zam verilmemesi vs) bile Cumhurbaşkanı Şimşek’in arkasında durdu. Bundan daha önemlisi, Erdoğan bu desteğini Ak Parti’nin kendi içinde yapılan kapalı toplantılarda da bazen son derece sert ifadelerle dile getirdi, parti içinden gelecek olası eleştirileri daha başlamadan susturdu.

Anlatılan bir örnek olay şu: Yerel seçim öncesinde Ak Parti’nin seçim için stratejisini ve kampanyasını yöneten Ertan Aydın anketlerde emeklilere verilecek ikramiye miktarının 10 bin liraya yükseltilmesinin seçimde ciddi bir oy kazancına dönüşeceğini gördü. Bu anket sonuçlarıyla Cumhurbaşkanı’na çıkmak, ona bir sunum yapıp emekli ikramiyesinin 10 bin liraya çıkmasını sağlamak istedi. Ama iddiaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel kalem müdürü Hasan Doğan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ‘Sakın ha’ dediler, ‘Randevu isteme, herhangi bir anda bu konuyu açma bile, çünkü Cumhurbaşkanı sana çok kızar.’

Yani Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’in politikalarına desteği bu seviyedeydi, nitekim daha sonra dolaylı yoldan bu anlatılan hikayeyi doğruladı Erdoğan, ‘Seçim kaybetme pahasına mali disiplinden vazgeçmedik’ dedi.

Ancak ben önceki gün Mehmet Şimşek’i TV’de dinlerken o desteğin zayıflamakta olduğu, hatta sona ermekte olduğu izlenimine kapıldım. Şimşek’in ‘Ben bu görev için maddi manevi çok büyük fedakarlıkta bulunuyorum’ demesi öyle geçiştirilecek bir şey değil. Bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben söylendi esas olarak, size bana hitaben değil.

Bu sözleri ‘Ben sana muhtaç değilim, sen bana ihtiyaç duyduğun için buradayım, istemiyorsan da yarın sabah giderim’ şeklinde okumak da mümkün.

Baktığınızda Erdoğan kabinesinde Mehmet Şimşek gibi başka isimler de var. 

Örneğin dün akşam sağlık gerekçesiyle görevinden ayrılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki geçen yılki seçimde milletvekili adayı da olmak istemedi, siyasetten kopmak, kendi köşesine çekilmek, Kayseri’ye geri dönmek istiyordu. Ama Erdoğan onu ‘askere çağırdı.’ O da geldi, bakan oldu. Bakanlıktaki performansını çok konuşacağız ama esas olarak deprem konutları konusu Özhaseki’nin dönemine damgasını vurdu. Bu konutların ihalelerinin ve ihalelerdeki tercihler meselesinin Özhaseki’nin sağlık sebepleriyle ayrılmasında önemli bir faktör olduğu konuşuluyor.

Özhaseki’den daha çarpıcı örnek Sağlık Bakanı Fahrettin Koca. 2018’den beri kabine üyesiydi ve genel olarak da başarılı bir bakan olarak görülüyor, muhalefetten bile saygı görüyordu.

Ama aynı saygıyı Ak Parti’den görmüyordu, çünkü Sağlık Bakanlığı’nda işe alımlarda hükümetin geri kalanına göre daha farklı davranıyor, her şeye rağmen liyakata önem veriyordu.

Bakacak olursanız Fahrettin Koca’nın bakan olmazdan önce de işi başından aşkındı zaten. Mensubu olduğu cemaat bir üniversite ve hastaneler kurmuştu, Fahrettin Koca da onları yönetiyordu.

Bakan olarak kişilik sergiledi, kendisini eleştirenlerle bile yüz yüze baktı, onlarla diyaloğunu kesmedi. Aslında bunlar gayet sıradan insani hasletler, ama Erdoğan kabinesinde yer alınca sıra dışı davranışlar gibi algılanıyor.

Erdoğan’ın ona da desteği tamdı, ama yakın zamanda birdenbire bu destek ortadan kalkıverdi. Kızılcahamam’daki kampta Fahrettin Koca ağır bir dille eleştirildi, Erdoğan da eleştirenlere hak verir tarzda konuştu, onu korumadı.

Açık açık söylememişti, ama Fahrettin Koca da bakanlık görevi için maddi manevi fedakarlıkta bulunuyordu. 2023 seçiminde Erdoğan bütün kabinesine milletvekilliği önerdiğinde reddeden az sayıda isimden biriydi o. Evine ve işinin başına dönmek istiyor, askerlik görevinin bitmesini bekliyordu.

Erdoğan kabinesinde böyle başka isimler de var. Bakanlık yapmadan da yaşayabilirler, hatta yapmamayı tercih ederler ama Erdoğan’ın davetini kıramadıkları ve buna ‘milli görev’ gözüyle baktıkları için yerlerinde duruyor, bakanlık görevlerini hakkıyla yapmaya çalışıyorlar. Gelen eleştirileri de olgunlukla karşılıyorlar. Örneğin Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy bu tür bakanlardan bir başkası.

Dönelim yeniden Mehmet Şimşek’e…

İki hafta önce Sözcü gazetesinin manşetinde kullandığı otomobille ve yardımcılarının çift maaş almasıyla eleştirilmesine çok içerlediği anlaşılıyor. Yazının başında alıntı yaptığım fedakarlık sözlerini de bu eleştirilere cevaben dile getirdi aslında ama siteminin adresi sanki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisiydi.

Bunu duygusal ve anlık bir tepki gibi görmemek lazım bana kalırsa. Şimşek, Erdoğan’ın desteğini kaybetmekte olduğuna dair bir izlenime sahip olmalı. Vergi paketinin içeriğinin konuşulacağı ve pakete son şeklinin verileceği günlerde Şimşek’in pakette yer alan ‘Nereden buldun’ ve ‘Asgari gelir vergisi’ düzenlemelerini TV’ye çıkıp uzun uzun savunması bize gerilim noktasının neresi olduğu konusunda bir fikir veriyor.

Bakalım Şimşek’in askerliği devam mı edecek, yoksa o da Mehmet Özhaseki ve Fahrettin Koca gibi tezkere alacağı gün için şafak mı sayıyor?

Gel de komplocu olma: Kayseri’den Afrin’e biri düğmeye mi bastı?

Gel de komplocu olma: Kayseri’den Afrin’e biri düğmeye mi bastı?

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki sıcak mesajlaşma kaç gün öncenin olayı. Türkiye, Suriye’de muhalefeti desteklemeyi bırakıp Şam rejimi ile işbirliği arayabileceğinin sinyalini epeydir veriyordu zaten, son mesajlar bu sinyallerin gücünü gösteriyor. Hatta iddiaya göre Erdoğan ile Esad önümüzdeki günlerde yapılacak Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde el sıkışıp görüşebilir bile.

Bütün bu haberler, spekülasyonlar Suriye’nin kuzeyinde, Türk askerinin ve Özgür Suriye Ordusu birimlerinin kontrolü altındaki bölgelerde şaşırtıcı bir sessizlikle karşılanıyordu. Ta ki düne kadar.

Ama bir de önceki gün var tabii. Suriyeli göçmenler, bu göçmenlerin bazı şehir ve ilçelerde yerleştikleri gettolar konusu Türkiye’de patlamaya hazır bir bomba gibi. Bu bombaların pimi daha önce Sakarya’da, İstanbul Küçükçekmece’de, Ankara’da çekildi. Son olarak da Kayseri’de aynı şey yaşandı. Ama bu kez olay büyüdü.

Suriyeli göçmenlerden rahatsız Kayserililerin öfkelenmesine neden olan olay bir Suriyeli’nin bir Suriyeli kız çocuğunu taciz etmesi. Olay büyüdü büyüdü, onlarca iş yeri yakıldı, otomobiller tahrip edildi. Can kaybı yaşanmaması büyük şans.

Ama olay Kayseri’de kalmadı. Hemen arkasından Gaziantep’ten Hatay’a ve hatta İstanbul’a kadar pek çok yerde Suriyeli göçmenlere karşı gösteriler yapıldı, sokaklarda yüründü, araç konvoyları oluştu.

Üstüne dün Suriye’nin kuzeyinden gelen Türk bayrağı yakma, bayrak indirmeye çalışma, Türk asker ve polisinin silahla müdahale etmesi görüntüleri yağmaya başlayınca ateşin daha da büyüyeceği anlaşıldı.

Günlerdir Esad-Erdoğan yakınlaşmasına ses çıkarmayan Suriyeli muhaliflerin bugün ansızın ‘Bizi satıyor musunuz’ diyerek sokağa dökülmesi, sınır kapısını işgale kalkışması, TIR’ları taşlaması, bayrak yakması gerçekten çok ilgi çekici.