16-07-2024
İsmet Berkan

Ve Trump kendi halifesini de seçti: Kim bu JD Vance ve neden önemli?

Ve Trump kendi halifesini de seçti: Kim bu JD Vance ve neden önemli?

Henüz seyretmemiş olanlara iki film önermek istiyorum bugün. Bu iki film Amerika’daki siyasi depremi anlamamıza yardımcı olacak.

Birinci filmin yapımcıları tanıdık; eski başkan Barack Obama ve eşi Michelle Obama. Film bir belgesel ve ‘American Factory’ adını taşıyor. 2019 yapımı filmin 2020’de Oscar aldığını hatırlatayım.

Amerika’nın Ohio eyaletindeki Dayton şehrinde, bir zamanlar şehre hayat veren General Motors’un otomobil fabrikasının kapanması sonrası yaşananları anlatıyor film. Fabrikada gayet iyi şartlarda ve sendikalı olarak çalışan işçiler artık işsizdir. Bir zamanlar gelirleriyle ‘orta sınıf’ olduklarını düşünmekte, çocuklarını üniversiteye gönderme planları yapmaktadırlar ama 2008 kriziyle kapanan fabrika bütün hayalleri bitirir.

Derken Çinli bir şirket fabrika binasını ve araziyi satın alır. Burada otomobil camı üretecektir. Şehre de eskiden GM fabrikasında çalışanları işe alma sözü verir, bu sözünü de tutar Çinli şirket. Ama artık fabrikada çalışanların maaşları geçmişle kıyaslanmayacak kadar düşüktür, sendikalı değildirler ve Çin’den gelen işçi ve usta başları tarafından sürekli ‘Yavaş ve az çalışmak’la suçlanmaktadırlar.

Bu filmin neden büyük ilgi gördüğünü ve neden Oscar kazandığını, hatta neden Barack ve Michelle Obama’nın ilk büyük yapımı olduğunu anlamak zor değil: Amerika 2016 yılında Donald Trump’ın Hillary Clinton’u seçimde yenip başkan seçilmesiyle bir şok yaşamıştı.

Amerikalılar, bu arada eski başkan Obama, Trump’ın nasıl olup da kazandığını, bu oy kaymasının neden yaşandığını merak ediyordu.

Amerika’da mavi yakalı işçiler bir zamanlar hem ‘orta sınıf’tandılar, hem de Demokrat Parti yanlısı. Oysa bugün baktığınızda Amerikan işçi sınıfının neredeyse toplu halde Donald Trump’a oy verdiğini, onun ‘Amerika’yı yeniden en büyük yapacağım’ (MAGA) sözüne inandığını görüyoruz.

İşte ‘American Factory’ bu cevabı vermeye çalışan girişimlerden biriydi. Halen Netflix kolleksiyonunda duran filmi seyredin, seyrederken kendinizi o Amerikalı beğenilmeyen işçilerin yerine koyun, bakın bakalım gördüğünüz muameleye dayanabilecek misiniz?

İkinci film önerim yine Netflix’te izlenebilir; adı Hillbilly Elegy.

Hillbilly Amerika’ya özgü bir kimlik tanımı. Daha çok aşağılayıcı, küçümseyici bir ifade olarak kullanılıyor. Türkiye’de olsa ‘dağlı’ veya ‘köylü’ karşılığı. ‘Elegy’ ise ‘ağıt’ demek.

Film dün Donald Trump’ın bu seçimde kendine başkan yardımcısı olmak üzere belirlediği, dolayısıyla Trump seçilirse bu dört yılın sonunda onun halefi olarak başkan adayı da olması beklenen genç bir adamın, henüz 39 yaşındaki J.D. Vance’in 2016’da yayımlanan hatıratına dayanıyor.

Kitap 2016’da yayınlandıktan kısa süre sonra New York Times’ınki başta olmak üzere bütün çok satarlar listelerine girdi, epey uzun süre de çok satar olarak kaldı, hakkında bir sürü yazı yazıldı, bir sürü tartışma yapıldı.

Kitabı hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar satın alıyordu. Demokratlar’ın alma sebebi Trump’ın seçilmesinin arka planındaki kültürel ve ekonomik mekanizmayı anlama çabasıydı. J.D. Vance’in çocukluğu ve gençliği tam da bu mekanizmaydı işte.

Ohio’da yaşayan ama Kentucky kökenli Hillbilly (Apalachias dağlarında yaşayan Amerikalılardan, daha çok da madenci ailelerden geliyor isim) fakir bir mavi yakalı ailenin çocuğuydu. Fiziki güce dayalı o işler çoktan ortadan kaybolmuştu, baba işsiz, anne uyuşturucu bağımlısıydı, çocukları J.D.’yi dövüyorlardı. J.D. büyükanne ve babası tarafından büyütüldü. Liseyi bitirdikten sonra Amerikan Deniz Piyadeleri’ne katıldı. Irak’ta görev yaptı. Askerliğini tamamlayıp sağ salim döndükten sonra Amerika’da halen geçerli olan ve askerlik yapanların üniversite ücretini ordunun ödemesini düzenleyen yasa sayesinde Ohio Devlet Üniversitesine girdi.

Bakın, burada önemli olan, J.D.’nin üniversiteye gidebilmek için asker olması. Yoksa üniversite parasını ne kendisinin ne de ailesinin ödeme imkanı var. Bu Amerika’da Trump’a yönelimin önemli sebeplerinden biri. Bir zamanlar orta sınıf hayatı yaşayabilen mavi yakalı işçilerin çocuklarını üniversiteye gönderip onlara kendilerininkinden daha iyi bir hayat sağlamaları imkansıza yakın artık. J.D. Vance o mucizeyi gerçekleştiriyor.

Sadece Ohio State de değil. Amerika’da üç yıl bir üniversitede gerekli dersleri aldıktan sonra hukuk fakültesine başvurabiliyor, dört yıl da hukuk okuyorsunuz. Ama J.D. bunu üç değil iki yılda yeterli krediyi elde ederek başardı ve bir mucizeye daha imza attı: Ülkenin en prestijli iki hukuk okulundan biri olan Yale’e kabul edildi (Çok fakir geçmişten gelen karı koca Obamalar’ın da benzer bir mucize yaratarak Harvard Hukuk’tan mezun olduklarını unutmayın).

İlk anlattığım film olan American Factory mavi yakalıların ruh halini ve ‘kendi ülkesinde parya’ olmanın öyküsünü anlatırken daha çok ekonomik sebeplere odaklanıyordu. J.D. Vance’in hayat hikayesini anlattığı Hillbilly Elegy ise ekonomik sebeplerin yanına sosyokültürel değişimi ve Amerikan değerlerini de ekliyor. Kitap başrollerinde Amy Adams ve Glen Close’un oynadığı aynı isimli bir filme de dönüştürüldü. Film belki Oscar almadı ama çok seyredildi.

Donald Trump cumartesi günü birkaç santimle kendisini ıskalayan suikast girişiminin ardından artık bir nevi ‘aziz’ mertebesine yükseldi ve kasımda başkan seçilip ocak ayında Beyaz Saray’a geri dönmesine kesin gözüyle bakılıyor.

 

J.D. Vance üniversite yıllarından kız arkadaşı Usha ile evli. Usha Hint asıllı bir Amerikalı.

Yalnız Trump sadece dört yıl daha Beyaz Saray’da kalabilecek. Çünkü bir daha seçilmesine Amerikan Anayasası engel. Kaldı ki yaşı da engel zaten. Ama şimdi kendisine aylar süren sabırlı arayışının sonunda henüz 39 yaşında bir halef seçti bile. Dört yıl sonra J.D. Vance’i artık ‘Trumpizm’ diye adlandıracağım siyasi akımın başkan adayı olarak görürsek şaşırmamalıyız.

J.D. Vance gerçekten de Amerikan siyasetinin yükselen yeni yıldızı. Daha yeni Senatör oldu, ki bunu da Trump’ın kendisine verdiği desteğe borçlu. O da daha önce çok sert eleştirdiği, hatta bir seferinde Hitler’e benzettiği Trump’a sadakatte kusur etmedi, Senato’da onun en inançlı savunucusu oldu. Şimdi de Başkan Yardımcısı oluyor.

Onu daha çok konuşacağız, biraz tanıyalım istedim.

Tahminim doğru çıktı, Esad şimdilik görüşmüyor

Tahminim doğru çıktı, Esad şimdilik görüşmüyor

Bilmiyordum, 10Haber’in haberinden öğrendim, meğer Suriye’de dün parlamento seçimleri yapılmış. İç savaştan çıkan yıkık dökük ülkede Beşar Esad yönetimi, hiç değilse dışarıya ‘normalleşme’ görüntüsü veriyor, ‘Ülkemize hakimiz’ demeye getiriyor. Elbette Suriye bir demokrasi değil, seçimin kendisi de pek anlamlı sayılmaz ama mesajı önemli.

Beşar Esad dün bu tiyatro seçim için oy verirken gazetecilere konuşmuş, ona Erdoğan’la görüşüp görüşmeyeceği sorulmuş, o da ‘Görüşürüm tabii ama ne konuşacağız? Görüşmenin içeriği önemli’ demiş ve eski şartlarını tekrarlamış: Türk askerinin çekilmesi, terörle mücadele vs.

Bana soracak olursanız Esad’ın sözlerinde bir nüans var ve Türkiye ile müzakereye kapıyı aralıyor sanki… Ben öyle okuyorum ki Esad Türkiye’nin kendisine geri çekilme takvimi vermesi ve bir plan sunması halinde bu konuları müzakereye açık.

Ancak durum yine de kolay değil. Dün burada yazmaya çalıştım, Esad’ın Türkiye ile görüşmeyi kabul etmesi kendisini kabul eden/etmeyen pozisyonunda görmesi bile Türkiye açısından gurur kırıcı bir durum. Sözünü ettiği şartları sağlamaya Ankara’nın ne kadar yakın olduğuysa tartışmalı.

Dün söylediğim gibi Esad zamana oynamaya devam ediyor ve zamanın kendi lehine işlediğini düşünüyor.