Vergi şampiyonu olmak marifet midir?
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı dün Türkiye’nin vergi rekortmeni bireylerini ve şirketlerini açıkladı.
Açıklamanın yapıldığı saatlerde Türkiye’nin büyük iş insanlarından biriyle birlikteydim; kişisel gelirinin yüksekliği nedeniyle yıllarca bu listede birinci sırada yer almıştı, artık daha gerilerdeydi.
‘Neden bu kadar çok vergi veriyorsunuz’ diye sordum, çünkü o vergiyi ödemesi için elde ettiği gelir bu dünyada kimsenin ihtiyaç duymayacağı kadar yüksekti; ne kadar pahalı bir yaşam sürüyor olursanız olun, o kadar gelire ihtiyacınız olamazdı.
Şunu anlıyorum: Bazı tür gelirler var, onlar kaçınılmaz biçimde gelir olarak elde ediliyor. Örneğin dün açıklanan listenin 15. sırasında yer alan avukat Gönenç Gürkaynak’ın gelirleri başka türlü değerlendirilemez, gelir olarak yazılmak ve vergilendirilmek zorunda.
Avukatlar, doktorlar, sanatçılar, kira geliri elde edenler vs bireysel çalışanlar gelir elde etmek sonra da vergisini vermek zorunda.
Ama listenin ilk iki sırasında yer alan Selçuk ve Haluk Bayraktar, üçüncü sıradaki Rahmi Koç, beşinci sıradaki İpek Kıraç, yedinci sıradaki Ömer Koç vs. isimler ‘menkul sermaye iradı’ kazanıyorlar. Yani sahip oldukları şirket hisselerinin dağıttığı temettüleri gelir olarak beyan ediyorlar.
Bakın Selçuk Bayraktar 2023 yılı gelirleri için 1 milyar 952 milyon 680 bin 474 lira ve 13 kuruş vergi ödemiş. Bu vergi miktarıyla da şampiyon olmuş. Gelir vergisinin en yüksek diliminde vergi oranı yüzde 40 olduğuna göre Bayraktar’ın Baykar Makina’daki hisselerinden kendisine düşen temettünün 4 milyar 881 milyon liradan yüksek olduğunu hesaplayabiliriz. Yani 2023’te vergisi düştükten sonraki net geliri 2 milyar 929 milyon liradan fazla olmuş. Bunu 12’ye bölsek aylık ortalama net gelirinin 244 milyon liradan fazla olduğunu buluruz.
Herhalde hepimiz kabul ederiz, ayda 244 milyon lira Selçuk Bayraktar ve ailesini refah içinde gayet rahat yaşatacak paradan kat be kat fazla bir para.
Söylemek istediğim şey şu: Selçuk Bayraktar’ın bu kadar çok gelir elde etmeye, dolayısıyla bu kadar çok bireysel vergi ödemeye ihtiyacı yok aslında.
Her ay ve her yıl oluşan bu muazzam kişisel serveti temettü olarak almak yerine şirketlerinin içinde tutabilir, yeni girişimlere başlayabilir, ekonomiye doğrudan faydalı çok sayıda şey yapabilir. Bu paranın bugün ekonomiye faydalı olmadığını ileri sürüyor değilim, en sonunda bu para mutlaka yatırım olarak bir yerlere yöneliyor, en kötü ihtimal bankalar üzerinden başka girişimcilere kredi olarak gidiyor, ama Bayraktar bu işi daha doğrudan da yapabilir.
Tabii Selçuk Bayraktar bana kızmasın, onu örnek diye söylüyorum, yoksa bu dediklerim şampiyonlar listesindeki çoğu isim için geçerli.
Mesela Rahmi Koç’un 480 milyon lira vergi vermesine neden olarak ‘menkul sermaye iradı’ geliri 1 milyar 200 milyon liradan fazla olmalı. Yılda 720 milyon, ayda 60 milyon lira net gelir elde etmeye Rahmi Koç’un ihtiyacı olamaz.
Dedim ya dünün konusu buydu. Benim de üyesi olduğum bir WhatsApp grubunda bazı gazeteci arkadaşlar aynı grupta yer alan bir önemli iş insanına ‘Siz niye bu listede yoksunuz’ diye sordu.
Beni zaten bu yazıyı yazmaya o iş insanın verdiği cevap itti: ‘Şahsen, prensip olarak rant gelirim azdır ve kendime geçinecek kadar maaş yazıyorum. Bu da düşük bir gelir vergisi yaratıyor.’
Yani o iş insanı hisselerinden kaynaklanan temettü gelirlerini hep şirketlerinin içinde bırakıyor, şirket öz kaynağına veya bazı durumlarda da sermayesine ekliyordu. Şirketleri her zaman güçlü kalıyor, kendisi ve ailesi de herhalde şikayet etmeyeceği bir refah seviyesinde yaşıyordu. Esas vergiyi ise şirketleri Kurular Vergisi olarak ödüyordu.
Hangi tutum daha doğru?
Yani bu yılın şampiyonu Selçuk Bayraktar’ın yaptığı mı, yoksa sözünü ettiğin iş insanının yaptığı mı?
Bana ikincisi daha doğru geliyor.