24-09-2024
İsmet Berkan

CHP belli ki bir uçurumun kenarına doğru gidiyor

CHP belli ki bir uçurumun kenarına doğru gidiyor

Önce bir hatırlatma: Bizim Anayasamıza göre bir sonraki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi 2028 yılında Mayıs ayının 14’ünde yapılacak. Tesadüf bu ya, 2023’ten sonra 2028’de de 14 Mayıs pazar gününe denk geliyor.

İkinci hatırlatma şu: Aynı Anayasaya göre Tayyip Erdoğan eğer seçim 14 Mayıs 2028’de yapılacak olursa yeniden aday olamayacak.

Seçim erkene alınabilir mi? ‘Hayır, alınamaz’ diyemeyiz. Seçim Meclis kararıyla erkene alınacak olursa Tayyip Erdoğan yeniden aday olabilir. Ama şu anki Meclis aritmetiği seçimin kısa süre için erkene alınmasına, mesela 2027 Kasım ayında vs yapılmasına izin verecek gibi durmuyor. Elbette o zamana daha çok vakit var, köprülerin altından çok su akabilir.

Cumhuriyet Halk Partisi bir çeşit felaket olan 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminin ardından dibe vurmuş gibiydi; kazanılacak seçimin kaybedildiği duygusu hakimdi. Bildiğiniz gelişmeler yaşandı, genel başkan değişti ve ardından partinin kendisinin de çok şaşırdığı yerel seçim başarısı geldi. CHP oldukça uzun bir aradan sonra ilk kez Türkiye’nin en büyük partisi haline geldi.

Ama unutmayın, en büyük olmak, 31 Mart yerel seçimindeki oylara baktığınızda CHP’ye seçim kazandırmıyor. Yüzde 36-38 oyla Meclis’te çoğunluk elde etmek mümkün değil. Bunu da hep akılda tutmak lazım.

CHP’yi bir anda yüzde 48-49 bandına taşıyıp bu partiye Meclis’te tek başına çoğunluk sağlayacak bir mucize şimdilik ufukta gözükmüyor. O yüzden bu parti gelecek hesaplarını yaparken kendine koalisyon partnerleri bulma zorunluğunu da aklında tutmalı.

Yine de CHP açısından iyimser bir durum da var: Partinin iki başarılı belediye başkanı, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu bugünden yapılan projeksiyonlarda 2028’de yapılacak Cumhurbaşkanı seçimini kazanabilir görünüyorlar (Yine unutmayın: Bugünden yapılan projeksiyonlar bunlar, seçim gününe kadar çok şey yaşanabilir).

Zaten bu durumu partinin genel başkanı Özgür Özel de söylüyor ve kabul ediyor, ‘Ben teknik direktörüm, takımın da iki santrforu var, günü geldiğinde onlardan biri adayımız olacak’ diyor, kendisinin Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını açıktan ilan ediyor.

Yeniden başa döneyim: Seçim 2028’in 14 Mayıs’ında yapılacaksa seçime daha 3,5 yıldan çok zaman var.

Aslında çok uzun bir süre değil belki bu ama Türk siyaseti için sonsuzluk gibi. Çünkü bizde siyaset sabırla ve uzun vadeli planla yapılan bir şey değil; heyecanla ve günlük kararlarla yapılıyor.

Siyaseti elinden geldiğince yakından izlemeye çalışan biri olarak benim anladığım, hem Mansur Yavaş hem Ekrem İmamoğlu seçimde kesin kazanacaklarından emin görünüyorlar, onlar için yegane mesele seçime aday olarak girmekte.

Yani en azından 25-26 milyon insanın oyunu alarak Türkiye’ye ‘Başkan’ seçileceklerinden eminler ama CHP’nin genel başkanının veya parti meclisinin çoğunluğunun oyunu alıp aday gösterileceklerinden emin değiller.

Siyaset oligarşisinin nasıl işlediğini gösteren komik bir durum var ortada.

O yüzden iki isim daha şimdiden alttan alta mücadele içinde. Ne için bu mücadele? Kendi adaylıklarını partilerinin yönetimine şimdiden kabul ettirmek için.

Ama Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının şimdiden kesinleşmesi çok da anlam taşımayacak. Çünkü diyelim Mansur Yavaş aday oldu; bu durumu İmamoğlu’nun içine sindirip onun için çalışması gerekecek veya tam tersi diyelim Ekrem İmamoğlu aday oldu, bu kez Yavaş’ın onun için çalışması gerekecek.

Biliyorum, Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu arasındaki bu soğuk savaş sokaktaki seçmene hiçbir şey ifade etmiyor; seçmen karşısında kendisine yeni bir Türkiye’nin politikalarını anlatıp vaatlerde bulunacak inandırıcı bir aday görmek istiyor sadece, parti içi aday olma mücadelesini bir ölçüde irkilerek izliyor olmalılar.

Yavaş ile İmamoğlu arasındaki bu çok erken başlamış mücadele inkar edilemeyecek seviyede ve bu mücadele son tahlilde CHP’yi kaçınılmaz biçimde uçurum kenarına doğru getiriyor, iki adaydan birinin gelecekte diğeri lehine çalışması ihtimalini de azaltıyor. Oysa bu iki popüler aday son kertede birbirlerine de muhtaçlar.

Bir de işin şu boyutu var: Bugünkü özü itibariyle demokratik olmayan bu mücadele, mücadele sırasında yapılan belden aşağı hamleler biz sıradan seçmenleri hiç ama hiç ilgilendirmiyor, hatta siyasetin bu yapılma biçiminden tiksinmemize neden oluyor.

Ben çok şüpheliyim, ama eğer CHP’nin bir ‘ortak aklı’ varsa, o akıl siyasetin ve insanın doğasından kaynaklanan bu kaçınılmaz Mansur Yavaş-Ekrem İmamoğlu mücadelesinin bir an önce demokratik bir yarışmaya dönüşmesi ve biz sıradan seçmenleri de ilgilendiren bir hale büründürülmesi için devreye girmeli.

Cumhurbaşkanı adayı olmak kimsenin elinin tersiyle itebileceği, ‘Hadi ben fedakarlıkta bulunayım’ diyebileceği bir şey değil. Ama bir partiden bir aday çıkmalı; son kertede kim aday olacaksa onun etrafında toplanılmalı. Seçilmeyen aday ayrılıp ‘Ben de öyleyse bağımsız aday oluyorum’ dememeli.

Bunun demokratik yolu da önseçim yapmak ve iki adayı Türkiye çapında yarıştırmak, 25-26 milyon kişinin vereceği kararı öyle 50-60 kişiye bırakmamak, mümkün olan en geniş katılımla ve projelerin, geleceğin Türkiyesi planlarının anlatılacağı bir demokratik yarışma düzenlemek.

Ben CHP’nin bunu asla yapmayacağından, iki aday adayının son güne kadar kapalı kapılar ardında birbirlerinin gözünü oymak için kavga edeceğinden ve sonunda partinin daha şimdiden gözüken o uçurumdan aşağı yuvarlanacağından neredeyse tamamen eminim. Ama çıkmamış candan da ümit kesilmez.

Siyasetin parti içinde dar bir grup için değil halk için yapılan bir şey olduğunu hatırlayan kaç kişi kaldı acaba?

Tayyip Erdoğan’ın önündeki dört yol

Tayyip Erdoğan’ın önündeki dört yol

Anayasaya göre Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak son dönemimi yaşıyoruz. Seçim 2028 Mayıs ayında yapılacak olursa Erdoğan aday olamayacak.

Ama Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs 2028’den sonra Cumhurbaşkanlığı görevini seçilen kişiye devredip sonra da emekli olmasını herhalde hiçbirimiz beklemiyoruz. Zaten o emekli olsa arkasındaki kitleler onu bırakmaz.

Gerçi Erdoğan CHP’den gelen ‘Gel sen de aday ol ama 2025 sonunda erken seçim yapalım’ teklifini ciddiye bile almadı; bu dönemi sanki ucunda seçim yokmuş gibi geçirdi şu ana kadar sahiden ve bir yandan da emeklilik hazırlıkları yapıyor; örneğin İstanbul Kasımpaşa’daki tarihi donanma binası Tayyip Erdoğan Müzesi olarak düzenleniyor, başka hazırlıklar yapılıyor.

Ama diyorum ya, hiçbirimiz Erdoğan’ın siyasetten tamamen ayrılmasını beklemiyoruz. O da zaten bir seferinde ‘Bu benim son seçimim’ dedikten sonra uyarmıştı mitingdeki kalabalığı: ‘Ama partimin başında durmaya devam edeceğim.’

Peki ne yapacak da yeniden iktidarda olacak Tayyip Erdoğan?

Görünen yollar şunlar:

1-Meclis’ten beşte üç çoğunlukla erken seçim kararı çıkartabilir, seçimi birkaç ay öne alarak yeniden adaylığını sağlayabilir. Şu anki Meclis aritmetiği buna uygun değil.

2-Meclis’te Anayasa değişikliği yapılarak en azından beşte üçlük bir çoğunluk bulunabilir ve en çok iki kere seçilme kuralı kaldırılabilir. Ama bunun için referandum gerekecektir. Kaldı ki şu anki Meclis aritmetiği buna da uygun değil.

3-2027’nin bir aşamasında muhalefete dönüp ‘Siz parlamenter sistem istiyordunuz, gelin başkanlık sisteminden vazgeçelim, parlamenter sisteme geri dönelim’ diyebilir ve anayasa değişikliğini muhalefetle birlikte yapmaya çalışabilir.

4-Kendisi 2028’de aday olmaz ama adayı belirler, partisinin başında durur, yeniden milletvekili olarak Meclis’e girer ve sonrasında nasıl hareket edeceğine seçim sonucuna göre karar verebilir. Erdoğan’ın seçeneklerine parlamenter sisteme dönüş çağrısı yapmak da dahil olur.