27-09-2024
İsmet Berkan

Hayır, New York Belediye Başkanı değil Türkiye yargılanıyor

Hayır, New York Belediye Başkanı değil Türkiye yargılanıyor

Bugün ABD’nin New York kentinde, kentin belediye başkanı Eric Adams belediye binasından çıkacak, çok kısa bir mesafe yürüyüp yakındaki Federal adliye binasına girecek ve orada kendisini yargılayacak mahkemeye basit bir beyanda bulunacak, ‘Suçluyum’ veya ‘Suçsuzum’ diyecek.

Şu ana kadar Adams’ın mahkemede ‘Suçluyum’ diye bir beyanda bulunacağına dair herhangi bir işaret, örneğin Adams’ın avukatlarıyla Federal Savcılığın ceza anlaşması pazarlığı yaptığına dair bir bilgi gelmedi. O yüzden Adams’ın mahkemede ‘Suçsuzum’ demesi ve jüri önünde yargılanma talep etmesi daha büyük olasılık.

Modern tarihte ilk kez görevinin başındaki bir New York Belediye Başkanı oldukça ağır suçlamalarla yargılanacak. Suçlamalar rüşvet, seçim kampanyasında yabancı ülkelerden bağış almak, parayı sisteme sokmak için sahtekarlık yapmak gibi oldukça ciddi konular.

Aslında bu davanın geleceğini epeydir biliyorduk. Eric Adams hakkında bir ‘Büyük Jüri’ incelemesi yapılıyordu; Federal Savcılık ve ona bağlı çalışan FBI Adams ve etrafındaki kişilerin evlerine sürekli baskınlar düzenliyor, Adams’ın en yakın elemanlarını sorguluyor, Adams’ınkiler dahil çok sayıda cep telefonuna elkoyuyordu.

Perşembe sabahı FBI bir kez daha Eric Adams’ın resmi konutuna gidip arama yaptı, hemen ardından da Federal Savcılar Adams hakkındaki iddianameyi açıkladı.

İddianameyi okuyunca şunu gördüm: Gerçekte yargılanan ve suçlanan evet, New York Belediye Başkanı, ama aslında suçlananların neredeyse tamamı Türk vatandaşı, Türkiye kökenli isimler. Daha fenası suçlananların bir bölümü Türk diplomatlar, Türk kamu şirketi üst düzey çalışanları.

Açıkçası durum şu: Eric Adams bugün ‘Suçsuzum’ der ve mahkemeye giderse o mahkemede sanık sandalyesinde oturmuyor da olsa, Türkiye de yargılanacak.

İddianameyi baştan sona okudum, meraklısına okuması için şu linki de bırakıyorum.

Çok sayıda renkli detaylar olan iddianameden anladığımı yazmak istiyorum:

-Eric Adams New York polisinde 20 yıllık kariyeri olan bir insan. Oldukça üst düzey görevlerde bulunmuş. 2015 yılında da New York’un ilçelerinden biri olan Brooklyn’de belediye başkanı seçilmiş. Ama bu görev bizdeki ilçe belediye başkanlarıyla karıştırılmamalı, esasen seremoniyel bir görev.

-Aynı tarihte Türklerle ve Türkiye ile, hatta New York’taki Türkiye Başkonsolosluğu’yla dostluk ilişkisi de başlamış. Adams’a ve partnerine bazen bedava, bazen de komik bedellerle Türk Hava Yolları’ndan uçak bileti verilmiş, o da defalarca Türkiye’ye gelmiş.

-Adams-THY ilişkisi o kadar ilerlemiş ki Adams nereye gidecek olsa THY ile gitmiş, mesela Gana’ya, mesela Çin’e, hatta Fransa’da Paris’e bile İstanbul üstünden THY ile uçmuş. Her seferinde business class bilet verilmiş, bazı biletler ekonomi sınıfı olarak faturalandırılmış ama Adams ve partneri ‘upgrade’ edilmiş.

-Adams 2019’dan başlayarak New York Belediye Başkanlığına hevesini belli edince Türkiye’nin ve Türklerin desteği arkasında olmuş. Önce Demokrat Parti içindeki ön seçimde ciddi yardım görmüş, ön seçimi kazandıktan sonra yardımlar daha da artmış ve sonunda 2021’deki seçimi de kazanmış.

-Seçimde bir adaya bağışta bulunmak yasak değil. Ama Türkiye’de olduğu gibi Amerika’da da seçim bağışlarının Amerikan vatandaşları tarafından yapılması, yabancı ülkelerden veya yabancı ülke vatandaşlarından gelmemesi lazım.

-Bunu sağlamak için Türkiye kökenli kimi iş insanları bağışlarını Amerika’da yaşayan vatandaşlar yapmış gibi göstermeyi başarmış. Sadece bu da değil. Amerika’da bir özel imkan var: Eğer büyük şirketlerden toplu halde para almak yerine sade vatandaşlardan minik paralar toplamayı başarırsanız, devlet aldığınız her 1 dolara karşı size 8 dolar daha katkıda bulunuyor. Bu tür bireysel bağışların 250 doları geçmemesi gerekiyor. Adams kampanyası için Türkler bu konuda da yardımcı olmuş, aslında toplu halde verilen bağışları bireysel bağış gibi göstermişler, yani Adams New York eyaletinden de fazladan para almış kampanyası için.

-Sonra Adams’ın Türkiye üstünden bütün bu elde ettiklerini geri ödeme vakti gelmiş. 

-Türkiye’nin 70’li yıllarda İhsan Sabri Çağlayangil’in Dışişleri Bakanlığı döneminde New York’ta, tam da Birleşmiş Milletler binasının karşısında satın aldığı ve hem BM Daimi Temsilciliği hem de New York Başkonsolosluğu olarak kullandığı 8 katlı bir bina vardı. ‘Türk evi’ adlı bu bina 2016’da 36 katlı bir gökdelene çevrilmek üzere yıkıldı ve yerine inşaata başlandı.

-Bu inşaat 2021 yılının yaz aylarında tamamlandı, ama inşaatı bitirmek yetmiyor. Belediyeden Türkiye’deki gibi adına ‘Yapı kullanım belgesi’ denen bir iznin alınması gerekiyor. Belediye hem binanın kendilerine onaylatılan planlara uygun yapılıp yapılmadığını kontrol ediyor, hem de Türkiye’dekinin aksine binanın yangına karşı güvenli olup olmadığını denetliyor.

-2021’in 20 Eylül günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her yıl olduğu gibi BM Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere New York’a gelecek ve bu gelişinde binanın açılışını da yapmak istiyor. O yüzden New York Başkonsolosluğu telaş içinde binayı açabilmek için gereken ‘yapı kullanım belgesi’nin almanın peşine düşüyor ve yıllardır yatırım yapılan Eric Adams aranıyor.

-Adams o sırada seçimi kazanmış ama göreve başlamamış. Şehrin itfaiye müdürü de Adams’ın göreve gelmesiyle işine devam edip edemeyeceğini kestiremeyen bir isim. Adams ona baskı yapıyor ve New York itfaiyesi aslında ciddi eksikler olduğunu bile bile binaya yapı izin belgesi verilmesini sağlayacak düzeyde bir geçici izin veriyor. Bu sayede Tayyip Erdoğan binayı resmen açabiliyor (Erdoğan daha dün New York’tan döndü, dönmeden önce günler boyunca New York’taki bu güzel binada çalıştı, konuklarını bu binada kabul etti).

Sabah Adams’la ilgili iddianameyi okurken merakla Türkiye dışında bir suçlama olup olmadığına baktım, bir Özbek iş insanı dışında Türkiye ve Türkler haricinde bir suçlamaya rastlamadım.

İddianamede Demet Sabancı’dan Enver Yücel’e kadar Türkiye’de adını yakından bildiğimiz pek çok isim üstü kapalı olarak geçiyor ve anladığım kadarıyla Adams’ın kaçabilecek pek yeri yok.

Bakalım CHP Edirneli vekili için ne yapacak?

Bakalım CHP Edirneli vekili için ne yapacak?

10Haber’in beş gün önce, 22 Eylülde yayınlanan haberi aynen şöyle başlıyordu:

‘Edirne’de polis TEM Otoyolu gişelerinde bir cipi durdurdu. Şoför koltuğunda Fatih Anıl ve yanında Çağatay Rahman Çetin bulunuyordu. Anıl’ın rızasıyla araçta arama yapıldı ve gümrük kaçağı 530 boş elektronik sigara kutusu, 2 bin 242 elektronik sigara kiti, 2 bin 790 elektronik sigara başlığı, 1275 elektronik sigara ateşleyicisi, 130 likit haznesi ve 18 sigara likidi bulundu. Gözaltına alınan iki isim ‘gümrük kaçakçılığı’ suçundan işlem yapılarak serbest bırakıldı.’

Haberde geçen otomobil CHP Edirne milletvekili Ediz Ün’e aitti. Haberin içinde Ediz Ün’ün bu olayla ilgili yaptığı açıklama da vardı:

Ün açıklamasına ‘Ülkemiz ve şehrimiz için; halkımızın sorunları, işçinin, emekçinin, üreticinin ve çiftçinin sorunlarını gündeme getirmek, kurucu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve hedefleri doğrultusunda ülkemizin tamamında ve şehrimiz Edirne’de çalışmalarımı sürdürmekteyim’ diye başlamıştı, benim ilgimi Atatürk adının anılması çekti.

Sonuç olarak CHP’li vekil ‘Yakalanan araç evet benim aracım, ama aracı şoförüm ve bir görevli kullanıyordu, servise diye İstanbul’a götürüyorlardı’ diyor, araç içinde yakalanan kaçak eşyayla ilgisinin olmadığını anlatıyordu. Yani bir suç varsa bunu vekil değil şoförü ve diğer elemanı işlemişti. Arada Atatürk’ün adını anmaya ne gerek vardı?

Sonradan anlaşıldı. Ediz Ün doğru söylemiyordu. Çünkü aslında Edirne polisi onun aracını öyle tesadüfen durdurmamıştı. Araç takip altındaydı.

Olay aslında 21 Eylül gününün ilk saatlerinde yaşanmıştı. Ondan hemen önce, 20 Eylülde aracı Ediz Ün bizzat kullanıyordu ve araçta yalnızdı. Geceyarısı Bulgaristan’dan Türkiye’ye Kapıkule sınır kapısından giriş yaptı. Aracıyla yolda bir benzin istasyonuna uğradı, burada işte daha sonra polisin yakalayacağı iki kişiyi aldı. Onlar Ediz Ün’ü Edirne’deki evine bıraktı, ardından hiç durmadan İstanbul’a doğru yola çıktılar. Otoyol girişinde de kısa bir kovalamacanın ardından polis tarafından durduruldular.

Maalesef olayların oluş biçimi ve sırası bu toplam değeri 2 milyon lira olan elektronik sigara kaçakçılığında CHP milletvekili Ediz Ün’ün bizzat rolü olduğunu düşündürüyor.

Bilmiyoruz savcılık kendisine resmen bir suçlama yöneltmek isteyecek, bu amaçla Meclis’e dokunulmazlığın kaldırılması için fezleke yollayacak mı, ama bu konuda CHP’ye de bir görev düşüyor sanki.

Bakalım ne olacak?