07-10-2024
İsmet Berkan

CHP’ye bir değil iki lider lazım, farkında mısınız?

CHP’ye bir değil iki lider lazım, farkında mısınız?

İç kavgaları, belden aşağı komplolarıyla Cumhuriyet Halk Partisi gündemde ama bu fena halde negatif bir gündem.

İşi gündelik iletişim yapmak ve bu iletişimle de sürekli imajını yükseltmek olan kurumlar olan siyasi partiler açısından düşülebilecek en feci durumda CHP.

Herhalde bir noktada akıl galip gelecek ve bu negatif gündemden çıkılıp ileri doğru adım atmak anlamında bir pozitif gündem yaratma çabası başlayacaktır. Yoksa CHP’nin şu an içinde bulunduğu serbest düşüşün dibi yok.

Benim işim değil ama yine de söyleyeceğim: Aslında CHP açısından bir hayli avantajlı bir durum var.

Ülke uzun yıllardır Tayyip Erdoğan’a alternatif olabilecek bir lider arıyor; bunca yıldır Erdoğan’ın seçim kazanmasının nedeni olarak da karşısında lider olmaması gösterilip duruyordu.

Ben Erdoğan’ın seçimleri sadece lider özellikleri nedeniyle ve karşısında da ona alternatif olabilecek bir lider bulunmaması nedeniyle kazandığını hiç düşünmedim ama elbette Erdoğan’ın lider özellikleri son derece önemli.

Sadece bugün değil aslında, 2023’te kaybedilen seçim öncesinde de CHP’nin elinde Tayyip Erdoğan’la boy ölçüşebilecek kadar teveccüh gören iki lider vardı zaten. CHP geçen yıl onları kullanmadı. Bugün de durum böyle. Gerek Mansur Yavaş ve gerekse Ekrem İmamoğlu uzun süreden beri yapılan bütün anketlerde Tayyip Erdoğan’dan daha yüksek destek görüyor.

Bu aslında CHP açısından büyük şans. Erdoğan’ın karşısında bir değil iki isim birden olması, hele bu iki ismin Erdoğan’a karşı güç birliği yapması CHP’nin ilk seçimde Cumhurbaşkanlığı yarışını kazanmasını hayal olmaktan çıkartacak bir durum.

Yalnız hep unutulan bir şey var: Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak önemli olmakla birlikte yeterli değil. Kazanılması gereken esas seçim milletvekili genel seçimi.

CHP’nin 31 Mart yerel seçiminde belediye meclisi için verilen oylarda yüzde 35’e kadar çıkıp birinci parti olması gelecekte yapılacak milletvekili genel seçimi için gelen çok iyi bir haberdi bu parti açısından.

Eğer CHP yükselişini sürdürüp oylarını yüzde 45’e kadar tırmandıracak olursa bir sonraki TBMM’de 300’den fazla milletvekili ile temsil edilebilir ve dolayısıyla çoğunluğu alabilirdi.

Tayyip Erdoğan’ın 21 yıllık iktidarında TBMM’nin önemi ve rolü giderek azaldı sanki ama bu izlenimin doğmasının başlıca sebebi bütün bu dönem boyunca Ak Parti’nin Meclis’te çoğunluğu elde tutmasıydı.

2018’den beri Ak Parti Meclis’te çoğunluk değil, daha doğrusu çoğunluğu MHP ile kurduğu koalisyon sayesinde sağlıyor. Salt bu mecburiyetin bile Ak Parti’yi nasıl kendisi olmaktan çıkardığını ve bunun partideki şimdilik beş seçmeninden ikisi seviyesinde olan oy erimesinin temel nedeni olduğunu söylemeyen siyasi analizci yok gibi.

Yani Meclis çoğunluğu sağlamak, yapamıyorsanız kendinize iyi ve doğru koalisyon ortağı seçmek çok önemli. O koalisyon ortağı dolaylı yoldan Cumhurbaşkanı’nın icraatı üstünde de belirleyici oluyor. Bakın Tayyip Erdoğan’a, atacağı her önemli adımın öncesinde MHP’den izin istemek durumunda. Erdoğan’ın icraatında belirgin bir MHP damgası var.

Uzun süreden beri CHP’liler gözlerini Cumhurbaşkanı seçimine dikmiş durumda ve sadece bu seçimi kazanmanın yeterli olduğu izlenimi veriyorlar. Oysa bu doğru değil.

Bir an için hayal edin, 28 Mayıs 2023’te Kemal Kılıçdaroğlu seçilmiş olsaydı, bugünkü Meclis ona nasıl kan kusturuyordu. Çünkü CHP’nin ve diğer beş ortağının Meclis’te çoğunluğu yok.

Gerçek şu ki, CHP’nin bir sonraki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçiminde kazanması gereken tek bir seçim yok, iki seçimi de kazanmak zorunda.

Cumhurbaşkanı seçimini kazanmak daha kolay gibi görünüyor olabilir, ama bence kolay olmayacak. Her kim aday olacaksa, Türkiye için bir gelecek perspektifi ve vizyon ortaya koymak zorunda. Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’nun iktidarı kullanmak ve vaat ettiklerini yapma becerisine sahip olmak konusunda kimseye bir şey ispat etmesi gerekmiyor. İkisi de son derece önemli şehirleri 2019’dan beri başarıyla yönetiyor zaten.

Ama tabii bu iki ismin Türkiye’ye ne önerdiğini, nasıl bir vizyonla ülkeyi bugün olduğu yerden alıp çok daha ileri taşıyacağını bilmiyoruz.

O yüzden söylüyorum, CHP’nin aslında bir değil iki lidere, hatta birbirinden bir ölçüde muhtar iki lidere ihtiyacı var.

Bu liderlerden biri Cumhurbaşkanı adayı olarak Türkiye’ye vizyon sunacak, bunu yaparken de göğsünde CHP rozeti taşımayacak.

Diğeri ise göğsündeki CHP rozetini gururla taşıyacak ve partisi adına ortaya bir program koyup o programa oy isteyecek.

Bu iki liderin birbiriyle çelişkiye düşmesi, iki ayrı yöne koşması gerekmiyor belki ama birbirlerinden farklı olacakları şimdiden kabul edilmeli.

Esasen siyaseten ve yönetim bilimi açısından doğrusu bugün CHP’nin çok eleştirdiği Tayyip Erdoğan’ın pozisyonudur. Yani Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan şapkalarının aynı insanda olması hali.

Ama CHP’nin özel durumu bu liderlik pozisyonunun aynı kişide olmasına engel. O yüzden parti liderliği ile Cumhurbaşkanı adayı arasında mutlaka güç paylaşım anlaşması yapılması gerek.

Bu anlaşma öyle ‘günü gelince bakılacak’ veya ‘hayatın akışına bırakılacak’ bir şey değil; CHP’nin iki başlılık olmadan ülkeyi nasıl yöneteceği mümkün olan en kısa zamanda yazılı kayda bağlanıp kamuoyuna da duyurulmalı.

Unutmayın, Kemal Kılıçdaroğlu’na seçimi kaybettiren yegane şey kendi yetersizlikleri değildi, 6’lı masanın bütün liderleriyle Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapacağının açıklanmasıydı. Bu yönetimde peşin çok başlılık durumu seçmenin Kılıçdaroğlu’na güvenmesine engel oldu.

CHP içindeki vahim kavgalarda Özgür Özel’in ansızın hedef olmasına bir de bu gözle bakmak lazım.

‘FKÖ ve Fetih kimlik kartına sahip tek milletvekili…’

‘FKÖ ve Fetih kimlik kartına sahip tek milletvekili…’

Cengiz Çandar 1980 yılından beri benim ‘Cengiz Abim.’ Cumhuriyet gazetesinde yeni çalışmaya başlamıştım, bir yandan da liseye devam ediyordum, o yüzden Spor Servisi’nin daimi gece nöbetçisi gibiydim. Cengiz Abi de yazı işlerindeydi ve zaman zaman o da gece nöbetine kalıyordu.

O gecelerde başladı arkadaşlığımız, sonraki yıllar içinde de hiç kesilmedi, zaman zaman türlü çeşitli gazetelerde kesişti yollarımız, en son Radikal’de birlikteydik.

O Cengiz Abi geçen yıl beni çok şaşırtan bir şey yaptı, milletvekili adayı oldu. Şimdi de DEM Parti’nin Diyarbakır milletvekili olarak Meclis’te.

Cengiz Abi karmaşık uluslararası sorunlar konusunda uzman bir gazeteci, hatta akademik ünvanı olmamasına rağmen aslında bir akademisyen. Filistin-İsrail meselesi onun Filistin Kurtuluş Örgütü ve El Fetih saflarında savaşmaya gittiği 70’li yıllardan beri en çok emek verdiği uluslararası sorun. Bu sorunla uğraşmaya başlamak, doğal olarak bütün Ortadoğu ve Amerikan politikaları konusunda da uzmanlaşmayı gerektiriyor.

Malum, 1 Ekimde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan İsrail’in vaat edilmiş topraklar bahanesiyle Türkiye’ye de saldıracağını söyledi ya, Cengiz Abi de bu konuşmanın hemen ertesi günü Meclis’te çıkmış ve Erdoğan’ın sözlerine itiraz etmiş. Onun itirazı önemli, çünkü dediğim gibi Cengiz Çandar’ın Filistin destekçiliğine çoğu Ak Partilinin yaşı yetmez.

Cengiz Abi Meclis’te İsrail’in Türkiye’ye saldırmak ve Türkiye topraklarını ele geçirmek gibi bir niyeti olmadığını, ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapay bir beka sorunu yaratıp bunu Kürt sorunu konusunda sertleşmek için kullanacağını söylemiş ki, bence akla yakın bu sözler.

‘İsrail Türkiye’ye saldırmayacak’ sözlerinin aleyhinde kullanılması ihtimaline karşı şu hatırlatmayı yapmış Meclis’e Cengiz Abi: ‘Bunu vesile alarak bir şeyi daha izninizle hatırlatayım, 14 Mayıs 2023 tarihinde seçilen 600 milletvekili içinde Filistin Kurtuluş Örgütü ve Fetih Kimlik Kartı taşıyan tek milletvekili benim. Dolayısıyla bu söylediklerim İsrail’e en uzak pozisyonda ruhen ve fiziken durmuş biri olarak öyle değerlendirilmelidir.’