21-11-2024
İsmet Berkan

Sanat dünyası ve kripto: Hiçlikten para yaratma makinaları

Sanat dünyası ve kripto: Hiçlikten para yaratma makinaları

Sanat dünyasında dün iki önemli müzayede yapıldı. Biri ünlü Christie’s Müzayede evindeydi; burada Ahmet ve Mica Ertegün’ün koleksiyonundaki bir Rene Magritte tablosu 121 milyon dolara satıldı.

Magritte benim de hayranı olduğum bir ressam, Brüksel’deki müzesini defalarca gezdim. Bu açık arttırmayla onun eserleri de ‘100 milyon dolar plus’ grubuna girmiş oldu.

Dediğim gibi koleksiyon Ahmet ve Mica Ertegün’e aitti; bugün ikisi de aramızda değil.

Yoktan değer yaratma sanatı

Yıllardır bildiğim, her fırsatta sağda solda anlattığım bir Ahmet Ertegün efsanesi var.

Ertegün bir gün New York’taki ünlü Metropolitan Müzesi’nin daha yeni emekliye ayrılmış küratörlerinden birini sözleşmeyle işe alır. Küratör eline verilen bütçeyle bir ekip kuracak ve 2. Dünya Savaşı’nda savaşmaya gitmiş ve ölmüş ressamların hayatta yaptığı bütün resimleri toplayacaktır.

İddiaya göre toplam bütçe sadece 750 bin dolardır. Küratör ve kurduğu ekibi yıllarca uğraşır, o savaşta ölmüş ressamların yaptığı her şeyi, minik karalamalar dahil toplar. Kimi geçim sıkıntısı çektiği için tablosunu bakkala vermiştir, kiminin tablosu annesinin evinde asılıdır. Hepsi ama hepsi toplanır bu eserlerin sanatsal değerlerine bakılmaksızın.

Sonra Ertegün MET’te bu toplanan eserlerden aynı küratör tarafından yapılmış bir sergi açar, PR gücünü de kullanarak New York sosyetesinin tamamının o gece ‘Amerika’nın kayıp kuşağı’nın resimlerinin sergisine gelmesini sağlar. Bütün resimlerin yanında ‘Özel koleksiyon, satılık değil’ ibaresi vardır.

Ertesi gün The New York Times gazetesi koleksiyonun değerini 50 milyon dolar olarak tahmin eder.

Alın size bir hiçten parasal değer yaratma hikayesi. Böylece Ahmet ve Mica Ertegün’ün zaten muazzam olan servetlerine 50 milyon dolar daha eklenir; Ertegün bunu vergi beyannamesinde de beyan eder. 

Canı istese bu koleksiyonu güvence gösterip bankadan on milyonlarca dolar kredi alabilirdi örneğin Ertegün.

Duvara yapıştırılmış bir muz

Ama az sonra anlatacağım öykünün yanında Ertegün’ün bu koleksiyonu oldukça masum ve sahiden değerli kalıyor.

Dün bir başka açık arttırma da diğer ünlü müzayede evinde, Sotheby’s Müzayede Evinde yapıldı. Satılan eserlerden biri bir koli bandıyla duvara iliştirilmiş bir muzdu. Eserin adı ‘Komedyen’di.

‘Eser’ tam 6,2 milyon dolara alıcı buldu. Eser olarak sergilenen muz müzayededen birkaç saat önce Sotheby’s ofisinin yakınında bir işporta manav tezgahından 35 cent’e alınmıştı. Satan Bangladeşli New York Times muhabirinden az önce 35 cent’e verdiği muzun 6,2 milyon dolara satıldığını öğrenince az kalsın oracıkta kalp krizi geçirecekti.

‘Eser’ beraberinde muz çürüdükçe nasıl değiştirileceğine ilişkin ayrıntılı bir talimatla satıldı. Alan da yabancı değildi, kripto milyoneri, aynı zamanda sanat koleksiyoncusu Justin Sun’dı. Müzayede hayli çekişmeli geçti, Hong Kong’da bilgisayarından müzayedeye katılan Sun diğer altı katılımcıyı geçip en büyük fiyatı verdi. Sun ‘Eser bana gelir gelmez o muzu yiyeceğim’ diyor.

İlk 2019’da ortaya çıktı, iki kez satıldı

Aslında bu koli bantlı muz ilk olarak 2019 yılında ArtBasel adlı dev sanat fuarında sergilenmek üzere Maurizio Cattelan tarafından ‘yapılmıştı.’ Cattelan’ın amacı sanat dünyasındaki ölçüsüzlüğü ve sanat eseri fiyatlarının saçmalığını anlatmaktı.

Ama ‘eser’ çok ses getirdi. Daha önce bir versiyonu 120 bin, bir başka versiyonuysa 180 bin dolara satıldı. Bu saçma fiyatları protesto etmek isteyen sanatçı Maurizio Cattelan hiç ummadığı kadar para kazandı. Ama muzun üçüncü versiyonunun 6,2 milyon dolar etmesi onun bile hayal edebileceği bir şey değildi.

İsterseniz siz de evde yapabilirsiniz

Sanat eserinin ayırt edici özelliklerinden birinin onun biricik ve taklit edilemez olması olduğu düşünülür hep. Örneğin Ertegün koleksiyonundan satılan Magritte tablosu aslında ressamın aynı isimle yaptığı çok sayıda tablodan biri, ama yine de ‘biricik.’

Oysa aynı ‘biriciklik’ bu muz için geçerli değil. Benzer bir koli bandını nalburdan, benzer bir muzu manavdan alan herkes bu ‘eser’i kendisi yaratıp duvarına asabilir. Muz yerine başka meyveler veya objeler de asabilirsiniz, bir engel yok.

Duchamp’ın pisuvarı

Aslında sanat dünyasının bu ölçüsüzlüğünü ilk protesto eden sanatçı Marcel Duchamp olmuş, nalburdan aldığı pisuvarı sanat eseri olarak sergilemişti. Ama onun bu ‘şaka’sı kısa sürede ‘ciddi’ oldu; o ‘orijinal eser’ bugün San Francisco kentinin prestijli modern sanat müzesinde sergileniyor.

Kuşkusuz Maurizio Cattelan’ın ‘Komedyen’ adını verdiği muz da aslında bir şakaydı, ama görüyorsunuz, durum son derece ciddi, el değiştiren paralar ciddi ve gerçek.

Bir de kripto varlık yarattılar

Ama bu saçmalık hikayemiz bu kadar da değil; devamı var.

Sotheby’s Müzayede Evi’nin dijital sanat ürünlerinden sorumlu yöneticisi Michael Bouhanna müzayededen günler önce bir kripto para çıkardı, kripto paranın adı $BAN idi. 

Pump.Fun adlı platformda yaratılan ve genel olarak ‘meme coin’ diye adlandırılan bu kripto varlık için Bouhanna toplam 1,795 dolar harcadı. Bazıları onu bu muzdan yapılma eserin satılacağını önceden öğrenip ‘insider trading’ yapmakla suçluyor ama o kendisini ‘Ben bu işi sadece eğlencesine yaptım’ diye savunuyor, müzayede haberinin ise zaten duyulduğunu söylüyor.

Onun sadece 1,795 dolar harcayıp yarattığı bu ‘meme coin’ iki günden daha kısa bir sürede 873 bin dolar toplam değere yükseldi. Hiç yoktan para yaratma konusunda kriptocularla sanatçıların birbirlerine olan benzerliği burada bitmedi.

Koli bandıyla duvara yapıştırılan muzun açık arttırmada satılmasından birkaç saat önce bu ‘meme coin’in toplam değeri 214 milyon doları bulmuştu. Şaka değil, 214 milyon dolar!

Boşuna 6,2 milyon dolar ödenmedi

Peki kimdi bu kripto varlığın yatırımcıları ki değer bu kadar yükselsin? The New York Times’a göre koli bandıyla duvara tutturulmuş muzu almak için müzayedede fiyat savaşına giren isimlerden en az ikisi bu kripto varlığın da yatırımcısıydı.

Yani tezgahtan 35 cent’e alınan tek bir muzun fiyatı durduk yerde 6,2 milyon dolara çıkmamıştı; arka planda o paradan kat be kat fazlasını kazanan bir kripto düzeni kurulmuştu.

Eskiden ben böyle şeyleri ‘dolandırıcılık’ diye niteler, dolandırıcılığı yapanların zekasına da hayran olurdum.

Ama artık bunları hiç kimse dolandırıcılık olarak nitelemiyor ve görüyorsunuz her şey göz önünde olup bitiyor.

CHP’nin ergen muhalefetinin kime faydası var?

CHP’nin ergen muhalefetinin kime faydası var?

Meclis’te dün İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülecekti. Bu sebeple İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da Meclis’e geldi, Plan Bütçe Komisyonu’na katılacaktı.

Ama CHP’li milletvekilleri Yerlikaya’nın komisyon salonuna girmesini engellemeye kalktı. İtiş kakış oldu.

CHP Esenyurt’tan başlayan yeni kayyım uygulamalarından ötürü Ali Yerlikaya’yı eleştiriyor, eylemin sebebi de bu.

Ama komisyon salonuna girmeye engel olmaya kalkışmak tam da liseli delikanlılara yakışan türde bir ergen siyasi eylemi değil mi?

Ne oldu, sonunda Yerlikaya komisyona girdi, bütçesini anlattı, vekillerden gelen sorulara da cevap verdi.

CHP engellemeye kalkışmak yerine komisyonda onu kayyım uygulamaları nedeniyle sıkıştırsa, bu konularda konuşmaya, açıklama yapmaya, davranışlarını açıklamaya zorlasaydı daha iyi olmaz mıydı?

Ne kazandı CHP bu eylemin ardından?