Biz kimiz, neyiz araştırması: Ne oldu da yargıya güven bu kadar yerlere düştü?
Prof. Dr. Beşir Atalay yönetiminde Ömer Demir, İbrahim Dalmış, Ömer Toprak ve Cem Eyerci tarafından yapılan “Türkiye’de Kimlikler: Din, Ekonomi, Siyaset” adlı araştırmayı yazmayı bir türlü bitiremediğimin ben de farkındayım, ama uzun yıllardır benim için bu kadar akıl açıcı bir başka araştırma görmediğim için sonuçları paylaşmayı sürdürüyorum.
Türkiye’de belirli çevrelerde yargıya güvensizlik her zaman olagelmiş bir şey. Fakat bu duyguyu geçmiş zaman için ‘belirli çevreler’le sınırlı tutmamın bir sebebi var: Yargı özellikle siyasi konularda hakkın veya hukukun yargısı olmaktan çok devletin yargısı olarak hareket ederdi ve bu durum da esas olarak bu siyasi yargı kararlarından etkilenen kesimler açısından tepki sebebi olurdu.
Yargının ‘devletin yargısı’ olması konusu geçmişte çok sayıda araştırma tarafından gösterilmiş bir şey. Yargıçlar arasında yapılan bir araştırmada yargıçlar devletin çıkarları söz konusu olduğunda hukuktan değil devletten yana taraf olduklarını açıkça söylüyordu örneğin.
Ama dediğim gibi bu durum esasen sınırlı bir kesimi etkiliyordu. Türkiye’de her yıl inanılmaz miktarda insanın yargıya işi düşüyor. Yargının gördüğü işlerin ezici çoğunluğunu sivil hukuk davaları oluşturuyor. Yani geniş vatandaş kitleleri açısından yargı Türkiye’de en önemli hak arama yolu. Birbirimizle anlaşmazlıklarımızı kaba kuvvet yerine yargı yoluyla çözmeyi tercih etmemiz, beğenmesek de yargıya güvenimizin bir belirtisi aslında.
Bazılarımız evet kendi sorunlarını kendi güçleriyle çözmek istiyor ama sayısal olarak bakıldığında böyle mafyalara başvuran veya eline silahı alıp kendisi sorun çözmeye kalkanların gerçekten küçük bir azınlık olduğunu görmeliyiz.
Ancak son sekiz yıldır Türkiye’de yeniden mafyaların, kendilerini devlet gücü yerine koyup bir takım özel sorunları çözmeye girişenlerin sayısında ciddi bir artış görüyoruz. Bakın İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya neredeyse her sabah sosyal medya üzerinden Türkiye’de bir organize suç şebekesinin çökertildiğini duyuruyor ama 18 aydır her sabah yapılan bu duyurulara rağmen hala yeni yeni çeteler de yakalanmaya devam ediyor, yani bunlar bitmiyor.
Türkiye’nin dört bir yanında ortaya irili ufaklı suç çetelerinin çıkmaya başlamasının bir kök nedeni var: Yargıya güvensizliğin artık o başta saydığım ‘belirli kesimler’in çok dışına taşmış, neredeyse herkesin sorunu haline gelmiş olması.
Rakam çok çarpıcı. Vatandaşa “Türkiye’de mahkemeler bağımsız ve tarafsız şekilde karar veriyor” cümlesine katılıp katılmadığı soruluyor. Halkın yüzde 62,6’sı ‘Katılmıyorum’ diyor. Katılanlar sadece yüzde 28,6.
Bu son derece vahim sonucun arka planında bana soracak olursanız yargı sistemimizdeki yaygın yozlaşma yatıyor.
Türkiye’de yargı kararlarının parayla veya torpille satın alınabildiğine dair yaygın inanç beraberinde yargıya karşı büyük bir güvensizliği de getiriyor. Bir yandan da ‘devlet yargısı’nın art arda gelen siyasi ve haksız kararları, son iki üç haftada birkaç örneğini birden yaşadığımız keyfi tutuklama kararları bunların üstüne binince yargıya güvensizlik işte bu denli yaygınlaşmaya başlıyor.
Her mahkeme salonunda ‘Adalet mülkün temelidir’ yazar; o adalet ortadan kalkınca sahiden ‘mülk’, yani devletin kendisi de temelsiz bir şeye dönüşüyor, bilmiyorum farkında mıyız?