Ekrem İmamoğlu açmış bayrağı gümbür gümbür geliyor
Pazar, normalde benim evde kıpırdamadan durma günümdür, ama dün merakımdan Süleyman Demirel’in 100. doğum günü için İstanbul’da yapılan toplantıya gittim.
Daha kapıdan girer girmez tanıdığım pek çok simaya rastladım. ‘Eski Türkiye’ neredeyse tam kadro oradaydı. Adalet Partililer, Doğru Yol Partililer, CHP’liler, eski ülkücü yeni İyi Partililer… Eski bakanlar, eski milletvekilleri, eski bürokratlar, eski büyükelçiler, eski askerler… Tam olarak ‘eski Türkiye’ işte.
Toplantının ilginç ev sahibi
Toplantı Demirel’in 100. doğum günü için yapılıyordu, beni oraya ısrarla davet eden Demirel’in son nefesine kadar yanında olan özel doktoru Aylin Cesur’du, içerideki çoğunluk Demirel’in siyasetteki arkadaşlarından oluşuyordu ama ilginç bir durum vardı: Toplantının ev sahibi Ülke Politikaları Vakfı sol-sosyal demokrat bir vakıftı.
Vakfı eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel ve arkadaşları kurmuş, vakfa bir süre Bülent Ecevit’in en sağlam destekçilerinden Murtaza Çelikel göz kulak olmuştu. Şimdiki başkanı avukat Doğan Subaşı’ydı. CHP üyesiydi ve halen Belediye Meclisi’nde CHP Grup Başkanvekiliydi. Konuşmalar sırasında öğrendim, vakfın böyle bütün toplantıları Şişli’deki Cevahir Otel’de yapılıyordu. Oteli inşa eden rahmetli İbrahim Cevahir de Ecevit destekçisi iş insanlarındandı bir dönem.
‘Eski Türkiye’nin şenlikli curcunası
Daha salona girer girmez ‘Eski Türkiye’de olduğunuzu anlıyordunuz; kimse oturmuyordu, ayakta bir curcuna vardı.
Süleyman Demirel’in manevi evlatlarından Mehmet Ali Bayar gülerek ‘Bu CHP’liler sanıyor ki toplantı paneldir, konuşmalardır. Hayır, bizim cenaha göre toplantı işte tam bu. Herkes ayakta, herkes bir yandan hasret gideriyor, bir yandan işlerini görüyor, siyaset yapıyor’ dedi. ‘Toplantı şu an oluyor zaten, az sonra herkes oturduğunda da bitecek. Sonrası bildiğimiz nutuklar…’
Eski Türkiye’nin bu düzensizliği ve curcunasının eğlenceli bir tarafı yok değil. Yeni Türkiye’nin kara kuru nizam intizamının yanında çok daha ‘yerli ve milli’ bir durum bu curcuna hali.
İmamoğlu için kopan alkış
Biraz sonra salona İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun girdiği söylendi. Dervişoğlu’nun ismi açıklandığında salonda alkış koptu, ama esas alkış İmamoğlu’naydı.
İmamoğlu iki sıra önümde oturana kadar kaç kişiyle el sıkışmak ve öpüşmek durumunda kaldı sayamadım, önemli bölümü sırf ona dokunabilmek için atlaya zıplaya en önlere kadar koşanlardı.
İmamoğlu’nun korumalarının başlıca işi uzaktan kopup İmamoğlu’nun elini sıkmaya çalışan, ona bir derdini anlatmak isteyenleri kibarca uzak tutmaktı.
Demirel’in şapkasıyla selamlama
Ama bir kişiyi tutamadılar.
Elinde Demirel’in sembol şapkası olan bir adam bunu İmamoğlu’na vermeye çalıştı. İmamoğlu almak istemedi ama sonunda ısrara dayanamadı, şapkayı Demirel gibi eline aldı, onun usulüyle selam verdi, salon bir anda yıkıldı.
Toplantının açılışı için ilk konuşmayı Ülke Politikaları Vakfı Başkanı Doğan Subaşı yaptı. Subaşı günümüzdeki iki tür liderden söz etti. Bunlardan biri otoriter liderdi, diğeri ise ‘çoğaltan lider.’ Subaşı bu tanımları yapan bir de isim verdi ama tam duyamadım, Amerikalı bir araştırmacıya göre otoriter liderler bölen, engelleyen ve azaltan liderlerdi; buna karşılık demokrat liderler ‘çoğaltan lider’ olarak tanımlanıyor. Subaşı arada İmamoğlu’nun nasıl engellendiğini hatırlatmayı da ihmal etmedi.
İmamoğlu bayrağı açmış geliyor
Bu anektodu aktardım, çünkü biraz sonra kürsüye gelen Ekrem İmamoğlu aynı ayrıma dikkat çekti, kendisinin aynen bu topluluğu öldükten 10 yıl sonra bile toplayabilen Demirel gibi ‘çoğaltan lider’ olduğunu ima etti.
Benim gördüğüm, Ekrem İmamoğlu bayrağını açmış, gemilerini yakmış gümbür gümbür geliyor. Aday olmaya niyetli falan değil, artık açıkça aday. Ve seçimi kazanacağına da belli ki inanıyor.
Söylediği en çarpıcı şeylerden biri babasından Beylikdüzü’ne belediye başkanı olduğu gün aldığı öğüttü. Babası görevi devralacağı sabah ona ‘Partini savun, partinle gurur duy, partini hep yücelt, ama bu görevde partizanlık yaparsan seni evlatlıktan reddederim’ demiş. İmamoğlu devletten partizanlığı atma sözü verdi dün İstanbul’da. İlk seçim vaadi olarak kenara yazmak lazım.
İmamoğlu konuşurken bir metin okumadı, belli ki önüne konuşma notları vardı, onlara bakıp söylemesi gerekenleri söyledi. Bunu yaparken kendi açısından bütün ‘doğru’ düğmelere de bastı. Yani demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, sosyal devletten, liyakatten, kısacası söz etmesi gereken her şeyden söz etti.
Kimse İmamoğlu’na desteği yadırgamadı
Süleyman Demirel için düzenlenen bir toplantıyı Ekrem İmamoğlu’nun kendi seçim/siyaset platformuna dönüştürmesini salonda yadırgayan tek bir kişi olduğunu sanmıyorum. Bu işbirliği, bu geniş koalisyon çoktan kurulmuş ve işleyen, hatta sonuç alan bir koalisyon.
Toplantının başlangıcında Süleyman Demirel’i hatırlatmak amacıyla kısa bir video hazırlanmıştı. Etrafta herkes gözleri dolu dolu izledi bu sunumu.
Demirel CHP’li olarak mı öldü?
Benim bir iddiam var: Süleyman Demirel, Türk muhafazakar siyasetinin dev lideri, Demokrat Parti’nin yıldız bürokratı, Adalet Partisi’nin efsane genel başkanı, 12 Eylül’e direnen demokrasi kahramanı, DYP lideri, Turgut Özal’ı sallayıp indiren, yerine başbakan, sonra da Cumhurbaşkanı olan insan hayata CHP’ye oy vermiş olarak veda etti.
Bunu elbette kanıtlayamam, ama 2015’te kaybettiğimiz Demirel bir genel seçimde son oyunu 2011 yılında verdi ve o seçimde Ak Parti veya MHP’ye değil CHP’ye oy vermiş olabileceğini düşünmek için elimizde çok veri var.
Eski DYP’nin tamamı CHP seçmeni oldu
Öte yandan bugün hala hayatta olan Demirel’in eski önde gelen siyaset arkadaşlarının neredeyse tamamının son yerel seçimde CHP’ye oy verdiğinden adım gibi eminim. İçlerinden bazıları CHP’nin bazı şehirlerde Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmasında kritik roller de oynadı.
Yani İmamoğlu’nun dün selamladığı koalisyon çok önceden beri hayatta zaten.
Gazeteci gözüyle toplantıya baktığımda, toplantının manşetini rahatsızlığı nedeniyle panelist olarak toplantıya gelemeyen, onun yerine evinden çektiği bir videoyla toplantıya katılan Hüsamettin Cindoruk verdi.
Cindoruk: Demirel, Atatürk’ün en büyük askeriydi, hepimiz Atatürk’ün askeriyiz
Cindoruk, tabii Demirel’le ilgilisi anısı bol bir insan. Doğal olarak bu anılardan bazılarını, özellikle de Zincirbozan anılarını anlattı, ardından konuyu Demirel’in Cumhuriyet çocuğu olmasına getirdi ve güncele bağladı:
‘Demirel benim tanıdığım en büyük Atatürkçüydü’ dedi ve ekledi: ‘Hani Atatürk’ün askeriyiz dediler diye teğmenleri atmaya çalışıyorlar ya bugün, Demirel tam da Atatürk’ün askeriydi, hepimiz Atatürk’ün askeriyiz.’
Bunu dediği anda salonda bir alkış koptu, duyulmaya değerdi.
Ne kadar önemsersiniz bilmiyorum ama Türkiye’nin siyasi coğrafyasında ve sosyolojisinde önemli kaymalar, yer değiştirmeler oluyor. Pazar günü bunu elle tutulur biçimde hissettiğim bir gün oldu.