06-12-2024
İsmet Berkan

Suriye’de rejim ordusu kimsenin beklemediği ölçüde hızla çözülüyor

Suriye’de rejim ordusu kimsenin beklemediği ölçüde hızla çözülüyor

Rusya-Ukrayna savaşı konusunda bilgi almak için iki yıldır izlediğim bir sosyal medya hesabı geçen gün beni şaşırtan bir paylaşım yaptı, bu kez konu Suriye’de alevlenen iç savaştı ve paylaşımda Suriye rejimi tarafından terk edilen bir havaalanı ve hava üssü görülüyordu.

Hangarda Rus yapımı jet uçakları duruyordu, öyle bir, iki değil, pistin üstünde de uçaklar vardı. Suriye rejim güçleri öyle alelacele terk etmek zorunda kalmıştı ki üssü, uçakları havalandıramamışlardı.

Suriye sahasında savaşan, yıllardır namluları birbirine dönük duran tarafların herhangi bir şeyi birbirlerinden gizli tutması hiç kolay değil. Bizim gibi uzaktan izleyenler için İdlib’den yola çıkan HTŞ öncülüğündeki muhaliflerin saldırısı sürpriz oldu belki ama düne kadar savaşı kazandığını ve üstün olduğunu düşünen Suriye rejimi için bu sürpriz o kadar da geçerli olmamalı.

Ama olmuş.

2016’da son derece vahşi bir hava bombardımanıyla, uzun süren çatışmaların ardından ve Rus ordusunun müthiş desteğiyle rejim tarafından alınan Halep şehri 72 saatten kısa süre içinde düştü.

Haydi orada sürpriz vardı. Peki Hama nasıl düştü? Halep’ten sadece üç gün sonra bu stratejik kent de muhaliflerin kontrolüne geçti.

Bu sabah savaşı canlı anlatan haritaya baktım, muhalifler Hama’dan güneye de ciddi biçimde inmişti, Humus’a doğru yürüyorlardı.

Humus’a kadar inerler mi, yoksa Esad’ın esas güçlü olduğu bölge olan Tartus ve Latakya’nın ülkenin geri kalanıyla ve bu arada Şam’la bağını koparmakla mı yetinirler, dışarıdan bakıp savaş stratejisini görmek kolay değil, ama rejim ordusunun çözülme hızına bakınca sanki artık her şey mümkünmüş gibi duruyor.

Neden çözülüyor Esad’ın ordusu? Nasıl bu kadar hızlı bir çöküş yaşanıyor?

Bu soruların basit cevapları yok. Esad’ın ordusu aslında daha iç savaşın ilk yıllarında çözülmüştü, bir daha da hiç yerine konamadığı anlaşılıyor.

Arkadan Rusya ve İran milisleri desteği çekilince Esad da askeri anlamda kağıttan kaplana dönüşmüş durumda. Bakmayın kuyruğu dik tutma çabasına, dış yardım gelmezse sonu iyi değil.

Dış yardımın gelmesi için de zamana ihtiyacı var. Bu zamanı kazanmaya çalışıyor, ona bu zamanı kazandırmak isteyen tek bir açık müttefiki var şimdilik, İran. Henüz Rusya’dan bu konuda kuvvetli bir çıkış gelmiş değil, ama İran Dışişleri Bakanı çırpınıyor, müthiş bir mekik diplomasisiyle Suriye’deki çatışmaları durdurmaya ve Suriye’ye yardım yollamaya çalışıyor.

Ankara’ya geldi, Ankara’dan soğuk bir cevap aldı İranlı Bakan. Ankara çatışmaları durdurmak için devreye girmeyecekti. Bunun üzerine dün akşam Bağdat’a gitti. Amacı Irak hükümetinin Haşdi Şabi milislerinin Suriye’ye geçmesine yardım etmesi.

Ama Bağdat da ikili, hatta üçlü sıkıştırma altında. Bir yandan Türkiye, bir yandan ABD bastırıyor, Haşdi Şabi’nin geçmesine engel olunmasını istiyor. Amerikan uçakları her gün Suriye’nin güneyinden geçiş yapan Şabi milislerini vuruyor .

Hizbullah da Suriye’ye yardıma gidemiyor. Onları da İsrail hareket ettikleri an vuruyor. Daha dün İsrail uçakları Şam yakınlarında Hizbullah’ı vurdu.

Yani Esad yalnız. Bu durumun onu zor bir kararın eşiğine getirdiği açık. Ya muhaliflerle masaya oturacak ya da savaşarak şansını deneyecek.

Ama kendi ordusu içine doğru çöküyor, muhalifler ise kendilerini bile şaşırtan bir hızla Humus’a ilerlemeyi sürdürüyor.

Unutmayın, o Suriye muhalefetinin en önemli güçleri henüz Humus savaşına girmiş bile değil. Türkiye denetimindeki Milli Suriye Ordusu’nun en önemli bölümü hala Suriye’nin kuzeyinde ve PKK/YPG’ye karşı savaşmaya hazırlanıyor.

Uyguladığımız ekonomik program sizce de tuhaf değil mi?

Uyguladığımız ekonomik program sizce de tuhaf değil mi?

Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK geçen hafta Türk ekonomisinin üçüncü çeyrek sonuçlarını açıkladı. Bakınca ekonomi durgunluğa girmiş gözüküyor; iki çeyrek üst üste daraldı çünkü.

Ama her sektör ve kesim daralmış değil. Daralma esas olarak sanayide.

Dün verimlilik rakamları geldi, sanayideki daralmanın sonucu ona da yansımış, işçi başına üretimimiz düşmüş.

Çok acımasız gelebilir ama bu rakamların söylediği tek bir sonuç var: Sanayimiz işçi çıkartmaya başlayacak, belki başladı bile.

Bu ise herhalde hükümetin en istemediği şey. Tam da yaygın bir işsizlik olmasın diye enflasyonla mücadeleyi görece yumuşak bir biçimde yürütüyor, çok sert önlemlerden kaçınıyorlar. En azından bize söyledikleri bu.

Ancak sanayideki daralma uygulanan ekonomik programın tuhaflığını da ortaya koyuyor. Her kesim daralsa söylenecek pek az şey bulunur, ama sadece sanayi daralıyorsa bunun vahim sonuçları olur ve bunları da konuşmak gerekir. Türkiye’nin sanayisizleşmesi öyle hafife alınır bir konu değil çünkü.

Enflasyonla mücadele programı uygulanırken iç pazarın daralması kaçınılmaz bir sonuç, ama belli ki bizim sanayimiz de temelde iç pazara yönelikmiş. Gerçi ihracat cephesinden de yavaşlama sinyalleri geliyor ama sanayideki duraklamayı ve daralmayı ihracattaki yavaşlamadan çok iç pazardaki daralmaya borçluyuz gibi gözüküyor.

Sanayiyi ve ihracatı yeniden canlandırmak denince de akla sadece TL’nin değerini düşürmenin gelmesi ne kadar çaresiz olduğumuzu göstermeye yetiyor olmalı.