14-01-2025
İsmet Berkan

Ağzımıza yeni sakız: Erdoğan’ın yeniden adaylığı

Ağzımıza yeni sakız: Erdoğan’ın yeniden adaylığı

Hiç kafanız karışmasın, mesele aslında son derece basit.

Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı adayı olmak istemesi kimse için şaşırtıcı değil.

Tam tersi şaşırtıcı olurdu, düşünsenize Tayyip Erdoğan çıkıp “Bir sonraki seçimde Cumhurbaşkanı adayımız falanca olacak, partimden onu şimdiden bu görevine hazırlamasını ve sonuna kadar desteklemesini istiyorum” dese ve o kişiyi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak en yakınına alsa ne olurdu?

Ama olmaz. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014 yılında yerine Ahmet Davutoğlu’nu bırakarak hata yaptığını düşünüyor, neredeyse Davutoğlu’nun kongredeki konuşmasını dinlediğinden beri.

Cumhurbaşkanlığı makamına veliaht göstermeyi o yüzden istemez, bu makamın öyle çok yetkisi var ki burada “emanetçi” de olmaz (Vladimir Putin, Dmitri Medvedev’i bir kez emanetçi yapmıştı, sonra kendini ömür boyu cumhurbaşkanı ilan etti, konu kapandı).

O yüzden Erdoğan’ın yeniden aday olma yolunu zorlayacağını biliyoruz.

Aslında eğer bu yılın sonunda, bilemediniz önümüzdeki yılın ilkbaharında erken seçim yapılmasını kabul ederse Cumhuriyet Halk Partisi ona bu yolu açıyor zaten. Ama Erdoğan 2028’e kadar devam etme arzusunda; kaldı ki bu yılın sonunda veya önümüzdeki yılın ilkbaharında kendisini seçime hazır hissetmeyecek; çünkü Mehmet Şimşek’e verdiği zamanlama en azından 2027’ye kadar ekonomik sorunların giderilmesini gerektiriyor.

Erdoğan 2026 dahil seçim yapmayacak, CHP’nin şimdiden başlattığı erken seçim çağrılarına direnmeye devam edecekse önünde iki yol kalıyor:

1. Kendi adaylığı için erken seçime Meclis içinde farklı destekler bulmak; 2. Anayasada ne yazıldığına bakmadan yine de aday olmak.

Birinci seçenek basit aslında. Meclis’in erken seçim ilan etmesi yeterli. Bunun için nitelikli çoğunluğa (3/5) ihtiyaç var, yani en azından 360 milletvekilinin seçime evet demesi gerek.

Ak Parti’nin şu an 268, MHP’nin 47 milletvekili var. Ediyor 325. Demek 35 oy daha lazım. Meclis’te halen 15 bağımsız var, Erdoğan için oy verebilir nitelikte basit pazarlıkla temin edilebilir 20 oyun şimdiden hazır olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama toplam 35 oy bulabilmek için başka şeyler de yapmak lazım. Mesela İyi Parti’yi biraz daha zorlamak; mesela Yeniden Refah’ı ikna etmek vs vs.

Bence Ak Parti açısından imkansız bir proje değil. Zaman geciktikçe sadece fiyatı artar, o kadar.

Ama Tayyip Erdoğan’ın elinde bir de ikinci bir seçenek var. Seçim günü yaklaşırken YSK’ya adaylık başvurusu yapsa Tayyip Erdoğan, sizce YSK ona ne der? “Anayasaya göre aday olamazsınız” der mi? Hiçbirimiz bu cevabın verileceğinden emin değiliz, itiraf edelim.

Ama ben sanmıyorum ki Erdoğan bu yola sapacak kadar çaresiz kalsın, dediğim gibi şu an ihtiyaç duyduğu 35 oyu günü geldiğinde fazla zorlanmadan bulacaktır zaten.

Çin’le Türkiye’yi kıyaslamak olmaz ama…

Çin’le Türkiye’yi kıyaslamak olmaz ama…

Merkez Bankası dün 2024 Kasım ayı ödemeler dengesi rakamlarını açıkladı; Türkiye beş ay süren cari fazla dönemini sona erdirmiş, kasım ayında cari açık vermeye başlamıştı.

Dün bir başka rakam daha açıklandı; Çin’in 2024 yılı dış ticaret rakamları. Bu dev ülke geçen yıl neredeyse 1 trilyon dolar dış ticaret fazlası vermişti.

Bu rakam Çin’in ödemeler dengesi rakamı değil tabii, sadece ticaret fazlası. Ama hepimiz biliyoruz, cari denge denen şeyin en büyük belirleyicisi dış ticaret fazlası.

Çin para biriktirir, biriktirdiği bu parayla yeni yeni alanlara sermaye yatırımları yaparken bizim başkalarından borç aldığımız parayla tüketim malı ithalatı yapmamız akıl alır gibi değil, ama gerçek.

Nitekim, daha cari açık rakamları belli olmadan önceden biliyorduk; Türkiye enflasyonla mücadele yılında tüketim malı ithalatını arttırmayı başarmış ülkenin adı.

Üstelik bu ithalat önümüzdeki dönemde daha da artacak, çünkü TL değerlendi, döviz ise “ucuz” kaldı. Bu ithalata yöneldiğinde Türkiye 2025’te 2024’e göre çok daha yüksek dış ticaret açıkları ve cari açıkla karşılaşacaktır. Dolayısıyla bu yıl cep telefonundan otomobile sembol tüketim maddelerinin ithalatında ve tüketiminde caydırıcı vergilerin devreye girmesi hiç şaşırtıcı olmaz.

Bütün caydırıcı tedbirlere rağmen ithalatın düşmesini bekleyenlerden değilim.

Bu anlamda baktığınızda Mehmet Şimşek’in göreve başlamasının üstünden 18 ay geçtiği halde aslında “rasyonel”e ve “normal”e gelemediğimiz, aksine bir deliği yamayayım derken başka yerden başka delikler açtığımız bence görünüyor.

Hele bir seçim yılı olsun, ithalatı ve sahte cennette yaşama hissini asıl o zaman göreceğiz.