12-02-2025
İsmet Berkan

Anayasayı bir kere delsek ne olur?

Anayasayı bir kere delsek ne olur?

Turgut Özal, “Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz” demişti zamanında.

Onun bu sözü söylemesinden sonra Anayasamız defalarca delindi. Şu anda bile orta yerinde koca bir delik var: Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmadı bu ülkede.

Şu sıralar dünyada bizden beter durumda bir ülke var: Hukuk devletinin kalesi bildiğimiz Amerika Birleşik Devletleri.

Şimdi onlar ‘Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz’ sözünün faziletlerini yaşıyorlar.

Hukuk devleti, demokrasi ve bu ikisini korumak için geliştirilen kuvvetler ayrılığı sistemi, insanlığın yüzlerce yıllık siyasal düzen birikiminin bir sonucu olarak 18. yüzyıl sonundan itibaren Amerika Birleşik Devletleri öncülüğünde hayata geçen bir şeydi.

Aradan 250 yıl geçti ve şimdi sadece birkaç haftada hukuk devleti ve demokrasinin aslında ne kadar kırılgan olabildiğini hep birlikte tecrübe ediyoruz.

Hoş biz bu tecrübeyi çok önceden beri yaşıyorduk zaten ama bütün bu ilkelerin doğduğu yerde yıkılıyor olmasının anlamı çok başka.

Biliyorsunuz Amerikan Başkanının “Executive order” adı verilen başkanlık kararnameleri çıkarma yetkisi var. Bunlar, aynen bizde de olduğu gibi, yasayla düzenlenmeyen alanlarda başkanın idari düzenlemeler yapmasını sağlıyor.

Başkan Donald Trump 24 Ocak günü işe başladığı andan itibaren bu kararnamelerden yüzlercesini çıkardı; Amerikan basını bile takip etmekte zorluk yaşıyor.

Bu kararnamelerle yapılan işlerden bazılarına bazı mahkemeler yürütmeyi durdurma kararları verdiler.

Bunun üzerine Başkan Yardımcısı JD Vance çıktı, “Mahkemelerin yönetimin meşru kararlarını durdurma yetkisi yok” dedi. JD Vance, Amerika’nın en saygın hukuk okullarından biri olan Yale Üniversitesinden mezun bir insan ve bunu söyleyebildi.

Donald Trump örneğin Anayasayla verilmiş bir hak olan “Amerikan toprağında doğanların Amerikan vatandaşı olması” kuralının uygulamasını bir başkanlık kararnamesiyle durdurdu. Yani kendisi bir kararname yayınlayarak Anayasa kuralını ortadan kaldırmaya kalkıştı.

Hiçbir resmi sıfatı olmayan Elon Musk’a gayrı resmi bir kurum kurdurdu, DOGE adı verilen ama gerçekte olmayan bu kurumda, hepsi de maaşını Elon Musk’tan alan 40 kişinin çalıştığı sanılıyor. Bu insanların bir kaçının adını öğrendik ama çoğunluğu gizli. Bu grup içinde yer alıp yaşları 19-25 arasında değişen bazı genç bilgisayar mühendisleri önemli kamu kurumlarının içine daldı, kurumların bilgisayar sistemlerini değiştirip bilgileri dışarıdaki bir merkeze yönlendirmeye başladı.

Yönlendirilen bilgiler arasında Amerikan hükümetinin son derece hassas Hazine bakanlığı ödemeler bilgileri de var. Bu duruma geçmişte görev yapan beş Hazine bakanı ortak bir makale yazarak itiraz etti, “Demokrasimiz işgal altında” dediler, sonra mahkeme kararları geldi uygulamayı durduran ama hiçbir şey olmadı.

Trump yönetimi mahkeme kararlarını uygulamıyor.

İster istemez gözler Amerika’nın deve dişi gibi güçlü ve şahsiyetli olduğunu bildiğimiz parlamentosuna, yani Anayasanın üç güçlü erkinden birine dönüyor. Ama hayır. Kongre de harekete geçmiyor. Sırf iki kanadında birden Cumhuriyetçi Parti hakim olduğu için değil; Cumhuriyetçiler içinde çok sayıda isim yapılanların “yasaya ve Anayasaya aykırı” olduğunu düşünüyor ama korkularından hareket etmiyorlar; çünkü yasayı ve Anayasayı savunmaya kalkacak olsalar Trump’tan ceza göreceklerini ve ilk seçimde koltuklarını kaybedeceklerini düşünüyorlar.

Trump gücünü popülaritesinden alıyor ve bu popülariteye dayanarak Amerikan demokrasisi, özgürlükleri, hukuk düzeni üzerinde terör estiriyor. Trump’tan korkmayan yok gibi bir şey. Trump ve onun popülerliği Amerikan demokrasisini, hukuk devletini, kurumlarını esir almış durumda.

Trump henüz gücünün sınırlarını bilmiyor, daha doğrusu bu şekilde kullandığında gücünün sınırsız olduğunun farkında değil. Oysa örneğin Tayyip Erdoğan, 2014’ten itibaren gücünün aslında ne kadar sınırsız olduğunu bazen kendisi de “Vay be bunu da yapabiliyormuşum” diye şaşırarak öğrendi. Trump da öğrenecek.

“Türkiye Küçük Amerika olacaktı, Amerika Büyük Türkiye oldu” diye bir laf var ya, tam durum bu aslında: Amerika’da bir muhalefet de yok. Bazı eyaletlerden cılız direniş belirtileri görülüyor ama Kongre’de Trump’a direnen bir muhalefet yok.

Amerikan hukuk devletinin ve demokrasisinin yok olmasının dünya çapında sonuçları olur, bunu hepimiz bilmeliyiz.

Trump üçüncü dönem seçilir mi? Seçilebilir mi?

Trump üçüncü dönem seçilir mi? Seçilebilir mi?

Normalde Amerikan Anayasasına göre Donald Trump 4 yıl sonra yok. Çünkü iki dönem yönetmiş olacak.

Ama Başkan Trump göreve geldiği ilk günden beri bazen ima yoluyla, bazen şaka yapar gibi sık sık üçüncü bir dönem daha ülkeyi yönetmek istediğini söylüyor.

Olabilir mi, olamaz mı?

Türkiye’yi hatırlayın hemen. Normalde Tayyip Erdoğan’ın 2023’te aday olamaması gerekiyordu ama oldu ve şu an Cumhurbaşkanımız.

Şu anda hepimizin biliyor olması lazım, Erdoğan Anayasaya göre 2028’de aday olamaz.

Ama içimizden bir kişi bile bu cümleyi söylemiyor. Erdoğan kendisi de söylemiyor, “Bu yıllar benim son yıllarım” demiyor; 2028’den sonrası için sözler veriyor, seçimde yüzde 50 almaktan, İstanbul’u ve Türkiye’yi yeniden inşa etmekten söz ediyor, yani hiç gitmeyecekmiş gibi davranıyor.

Tabii bizim anayasamızın (eğer hala bir anlamı varsa elbette) tanıdığı bir istisnai yol var: Eğer Meclis Cumhurbaşkanı’nın görevine son vermek isterse, ülkeyi erken seçime götürebilir.

Evet, Anayasamızda böyle bir kuralın olmasının tek bir sebebi var: Meclis ile Cumhurbaşkanı arasında derin bir anlaşmazlık olması.

Ve Anayasa burada Meclis’e bir öncelik tanımış. Demiş ki Cumhurbaşkanı Meclis’i yeniden seçime götürmeye kalkacak olursa kendi görev süresinin kalan bölümünü kaybeder.

Ama denge için de demiş ki eğer Meclis Cumhurbaşkanını işten atmaya karar verirse, Cumhurbaşkanı o görev süresini hiç kullanmamış sayılır.

Yani amaç seçimi 5 yılda bir yapmak, Cumhurbaşkanına işini kaybetme endişesi yaşamayacağı bir beş yıl vermek.

Amerikan Anayasası kimsenin kimseyi işten atmasına izin vermiyor. Başkan kesintisiz 4 yıl yönetiyor; parlamento ise 2 yılda bir seçime gidiyor. Milletvekillerinin tamamı 2 yılda bir değişiyor, Senatörlerin ise üçte biri.

Trump yeniden seçilebilir mi? Bir üçüncü dönemi olabilir mi? Tuhaf biçimde orası da Türkiye gibi. Kimse “Olmaz öyle şey” deyip kestirip atamıyor.