28-02-2025
İsmet Berkan

Öcalan’ın özeleştirisinin hatırlattıkları

Öcalan’ın özeleştirisinin hatırlattıkları

Epeydir beklenen çağrı dün nedense biraz alel acele yapıldı. Komploculara soracak olursanız Ekrem İmamoğlu’nun adaylık açıklamasını geri planda bırakmak içindi bu ama ben onlara inanmıyorum, sonunda tarihi bir çağrı bu yapılan.

Kendinizi Abdullah Öcalan’ın yerine koymaya çalışın. 50 yıl önce Ankara’da öğrenci olarak okurken kurduğunuz, temel ideolojik çerçevesini oluşturduğunuz, onca kan döktüğünüz, uğrunda 25 yıldır hapis yattığınız Kürdistan İşçi Partisi’ni, yani PKK’yı evlatlıktan reddediyorsunuz. Kendi örgütünüze dönüp “Kendini feshet, silahlarını da göm” diyorsunuz.

Bu öyle yapması kolay bir şey değil.

Öcalan dün bunu yaptı. Yazdığı metni dikkatle okuyunca görülüyor: Öcalan’ın bu çağrıyı inandırıcı biçimde yapması gerekiyordu; bunun için de söylediklerine önce kendisinin inanması.

Geçmişte Öcalan’ın yazdığı bir sürü metni okumuş bir insan olarak söylüyorum, PKK liderinin pek çok sorundan biri de kendini kısa ifade etmeyi başaramamak. 

Bu bir düşünme alışkanlığı, en önce az sonra söyleyeceği şeyi neden söylediğine dair teorik/pratik rasyonalizasyonunu yapmak zorunda hissediyor kendisini, ancak bunu yaptıktan sonra ne söyleyecekse söylemek.

İşte bu kendisinin yazı stili içinde bir hayli kısa kabul edilmesi gereken metne kendince özeleştiriyle başlıyor Öcalan ve daha ilk paragrafta PKK’nın “anlam yoksunluğu”ndan muzdarip olduğunu söylüyor. Bu yüzden örgüt kendini aşırı tekrar etmişti.

Ben Türkçesini söyleyeyim: Öcalan’a göre daha 1990’larda PKK “anlamsızlaşmış”tı, çünkü dünyada reel sosyalizm kalmamıştı.

Öcalan’a göre aslında Türkler ve Kürtler 1000 yılı aşkın tarihleri boyunca kardeşti ama “Kapitalist modernite” bu Türk-Kürt ittifakını parçalamak istemişti.

Cumhuriyet rejimi de “tek tipçi” yorumlar yapınca süreç hızlanmış, parçalanma eğilimi başlamıştı. Öcalan söylemiyor ama kendisi ve örgütü de bu durumda aynı parçalayıcı rolü üstlenmişti.

1990’larda reel sosyalizm de çökünce PKK kendi anlamını “aşırı milliyetçiliğe savrularak” aramıştı. Bunun zorunlu sonucu ayrı bir ulus devlet, federasyon, idari özerklik gibi talepler olmuştu. Oysa Öcalan’a göre bu talepler de “tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamıştı.”

Dolayısıyla Öcalan için şimdi geriye bir tek demokrasi ve demokratik mücadele kalmıştı. “Demokratik uzlaşma temel yöntem”di artık. “Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecek”ti.

Bu açıklamaya karşı söylenebilecek çok şey var ama en önce açıklamada dile getirilen temenniye “inşallah” demek gerekiyor herhalde.

Bunca insanın ölümüne, bunca acıya sebep olan bu silahlı kalkışmanın barışçıl bir demokratik mücadeleye dönüşmesi ihtimaline ancak sevinebilir insan.

Bu sevinci ifade etmekten hiç kaçınmamak lazım; ama insan ister istemez soruyor: Madem PKK daha 1990’larda “anlamsız”laşmıştı, onca kan neden döküldü? Ne elde etmek uğruna öldü onca insan?

Daha birkaç ay önce TUSAŞ’ta onca insan öldü anlamsız bir saldırıyla, bu ölümlerden ne elde etti PKK ve Kürtler?

Kuzey Irak’tan ve Suriye’den her gün öldürülen PKK’lı haberleri geliyor, onlar niye ölüyorlar, ne uğruna, neyi başarma uğruna?

Öcalan’ın çağrısına PKK uyar mı, sahiden kendi kendini fesheder mi bilemem, inşallah eder, ama daha ilk günden Suriye’deki YPG “Çağrı bize yapılmadı” deyiverdi bile.

Elbette Öcalan’ın açıklamasıyla önemli bir psikolojik bariyer aşıldı ama unutmayın kendini öldürmeye ve beraberinde başkalarını da götürmeye kararlı tuhaf bir örgüt var karşımızda, onlar zamanın ve gerçeklerin dışında yaşıyor, hepimizi de o çılgın dünyalarına çekmeye çalışıyorlar.

Bitsin bu delilik artık.

Kör şiddet

Kör şiddet

Kayserili Ramazan Ç.’nin yaptığının PKK’nın yaptığından çok az farkı var. PKK yaptığını bir ideolojik-milliyetçi masala sarmalıyor, öyle alıyor eline silahı 37 yaşındaki Ramazan Ç. ise artık adı kıskançlık mıdır, başka şey midir bilinmez, kendince “tutku”suyla izah ediyor yaptığını.

Gidiyor, boşandığı karısını buluyor. Nerede buluyor? Ortak çocuklarının okuduğu ilkokulun kapısında. Buket K. çocuğunu almaya gelmiş okula, birlikte eve dönecekler.

Ramazan Ç. önce anlamsız bir tartışma başlatıyor, ardından tabancasını çekip 31 yaşında, hayatının baharındaki Buket’i vurup öldürüyor, sonra aynı tabancayı kafasına dayayıp kendini de öldürüyor.

Bir an düşünmüyor ben ne yapıyorum neden yapıyorum? Biraz sonra minicik evladım kapıdan çıkacak, ona ne olacak?

Kör şiddet tam olarak bu.

Ha sözde yüce ideolojiler için yapılmış ha toksik erkekliğin. getirdiği anlık sinirle, hiçbir fark yok arasında.

Hangi fikir veya hangi gündelik hayat çekişmesi bir insan hayatından daha değerli olabilir?