23-03-2025
İsmet Berkan

Enseyi karartmamak lazım; umutlu olmak için çok sebep var

Enseyi karartmamak lazım; umutlu olmak için çok sebep var

Bu ülke normal demokratik bir ülke olsa Ekrem İmamoğlu’nun şafak baskınıyla gözaltına alındığı günün sabahı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çıkar “Ne oluyor” diye sorardı; “Bu adam İstanbul’un belediye başkanı, kaçmaz, çağırsanız ifadeye gelir, evini yüzlerce polisle basmak doğru değil.”

Sormadı! Tam tersini yaptı. Ağzını açıp tek kelime söylemedi. Savcının ve polisin hareketini demokrasiye karşı bir gözdağı olarak yorumlamadı.

Onun 16 milyonluk şehrin ezici çoğunlukla seçtiği belediye başkanının 56 saat sorgulanmadan nezarette bekletilmesine, dört gün gözaltında tutulmasına, neredeyse 24 saat uykusuz bırakılıp mahkeme huzuruna çıkarılmasına zımni destek vermesi, bu davranışı normalleştirmesi herkese çok şey söylüyor.

Bırakın Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini, ön seçime giremesin diye tutuklanmasını, Tayyip Erdoğan’ın ve Allah için tek bir Ak Partili’nin bile onun gözaltına alınmasına en ufak itiraz dile getirmemesi bana soracak olursanız Tayyip Erdoğan ile partisinin eşit ve adil bir demokratik yarıştan artık hiç ümitli olmadığının itirafı.

Seçimde eşit şartlarda yarışıp yenebileceğini düşünse Ekrem İmamoğlu’nun bu şekilde aşağılanmasına, elinin kolunun bağlanmasına, seçime katılmasının engellenmesine itiraz ederdi.

Kendisi eşit ve adil bir yarışı kazanabileceğini düşünüyor olsa, İmamoğlu’na yapılanların kendisinin gelecekteki zaferini kirleteceğini düşünür, en azından buna itiraz ederdi.

Ama hiç itiraz etmedi. Aksine sevincini açıkça belli etti, İmamoğlu’nun yarıştan diskalifiye ediliyor olmasından memnuniyetini gizlemedi.

Söylüyorum ya, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti olan bitenden memnuniyetini saklamazken bir başka şeyi de açık ettiler: İmamoğlu’ndan korkuyorlardı.

Şimdi, bir damla olsun timsah gözyaşı bile dökmemiş olmanın sonuçlarıyla yaşayacaklar: Bana soracak olursanız artık korkmaları gereken tek isim İmamoğlu değil.

Mansur Yavaş’tan zaten korkuyorlardı, onların yanına Özgür Özel de eklendi bugün.

Belki abartılı bir şey söylüyorum ama bugün Tayyip Erdoğan’ı sandıkta ağır bir yenilgiye uğratacak çok sayıda isim var muhalefet cephesinde artık.

***

Üstelik bugünden itibaren hem ülkemizi hem de Tayyip Erdoğan’ı çok ama çok zor bir dönem bekliyor.

İmamoğlu’nun tutuklanmasını sıradan bir şey sanıyor olabilirler ama halkın bu operasyona tepkisi daha ilk andan itibaren İmamoğlu’na dokunmanın hiç de sıradan algılanmadığını gösterdi.

İktidar şu son beş gündeki tercihleriyle uyuyan bir devi uyandırdı. 

***

Bu yazıyı sabah saatlerinde yazıyorum, CHP’nin düne kadar 300-500 bin kişi gelip oy kullanırsa iyi olur diye görülen ön seçimine sadece İstanbul, Ankara, İzmir gibi merkezlerde değil Anadolu’nun dört bir yanında muazzam ilgi var. Vatandaşlar CHP üyelerinin oy kullanacağı sandığın yanına konan dayanışma sandığına büyük ilgi gösteriyor ve iktidarın şu son beş gününe tepkilerini o sandığa oy atarak belli ediyorlar. Günün sonunda o sandıktan kaç oy çıkacağını sahiden merak ediyorum.

Artık bir anlamda korku duvarını yıkmaya başlayıp sokağa çıkan bu milleti nasıl evlerine geri sokacakları da belli değil açıkçası.

O yüzden Tayyip Erdoğan ve iktidarına polis gücüne dayanmaktan, zaten var olan baskı ortamını daha da sertleştirmekten başka bir yol da gözükmüyor. Ancak bu sertliğin beraberinde daha fazla tepki getirmesi de beklenmeli.

Tam da bu sebeple, iktidar açısından önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yönetmek geçen hafta salı gününe göre çok ama çok daha zor olacak.

***

Bu örneği hep veriyorum: Türkiye’de Atatürk’ün bile muhalefeti vardı ve Atatürk bile seçime katılmak, seçim için kampanya yapmak zorunda hissediyordu kendisini.

Çünkü “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” dediğinizde, yönetme ve yasama meşruiyetinin kaynağını da belirlemiş oluyorsunuz: Halkın oyları.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da meşruiyetinin başka bir kaynağı yok, eninde sonunda seçime gidecek.

Muhalefeti tamamen yasaklayıp Atatürk ve İsmet Paşa döneminin tek parti yönetimine geri dönmediği müddetçe o sandık önümüze konacak ve sandıkta çarşamba sabahından beri yaşadıklarımızın hesabı da sorulacak.

Erdoğan kendisi bu yapılanı bir biçimde halka anlatacağını ve onları ikna edeceğini düşünüyor olabilir belki ama hem Türkiye’nin geçmiş tecrübesi hem de bugünlerde yapılan gözlemler, Cumhurbaşkanı’nın bu ikna sürecini başarmasının çok zor, hatta imkansıza yakın olacağını düşündürüyor insana.

Gerginliğin sürmesinin, Türkiye’de sık sık sokak olayları yaşanmasının Tayyip Erdoğan’ın lehine olacağını, huzur ve sükun arayan milletin CHP’yi ve adaylarını kaosla, hatta terörle eş değer görmeye başlayacağını hesaplıyor olabilir bazı Ak Parti kurmayları ve Cumhurbaşkanı’nın çevresi ama bu hesaplar da tutmayabilir; çünkü sanki iktidar demokrasilerde hiç aşılmaması gereken bir sınırı geçti, başlıca rakibini yarıştan diskalifiye etmek için olmadık düzenlere girişti.

***

Sürecin bundan sonrasını CHP’nin hatasız yürütmesi önemli ve Cumhurbaşkanı da CHP’nin nasıl olsa hatalar yapacağına inanıyor, güveniyor olabilir.

Ancak Erdoğan’ın gerek bu olası hataların ve gerekse sokak olayları yaşanacaksa bunların sonuçlarının millete yansımasını beklemesi gerek, yani zamana ihtiyacı var.

Oysa bu kadar zamanı da olmayabilir; geçen hafta ekonomide yaşandığına tanık olduğumuz çalkantıları onu sadece siyasette değil başka alanlarda da sınırın ötesine taşan uygulamalara gitmeye zorlayabilir.

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı seçiminden, üstelik Tayyip Erdoğan’ın net bir zafer elde ettiği 28 Mayıs 2023’ten sadece iki yıl sonra yönetilemez hale gelmesi de aslında bize çok şey söylüyor.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın odağı, Türkiye’yi iyi yönetmek, başta ekonomi olmak üzere sorunları çözüp vatandaşın refahını arttırmak olsaydı bugün bu durumda olmazdık. O, maalesef odağına üçüncü dönem için seçilmeyi ve o seçimde karşısına çıkacak rakibi belirlemeyi aldı. Oysa bu hesapları yapmak için daha geride üç yılı vardı.

Sonuç olarak Türkiye’de demokrasi çok ağır bir yara aldı, bugün hayli karanlık bir gün.

Ama bence demokrasimizin ve ülkemizin geleceği açısından ümitli olmak için de çok fazla sebebimiz olan bir gün bugün.

O bakımdan, rahmetli Çetin Altan’ın meşhur ettiği sözle, enseyi karartmayın.

Ali Fuat Başgil’den Ekrem İmamoğlu’na çizilen çizgi

Ali Fuat Başgil’den Ekrem İmamoğlu’na çizilen çizgi

Tayyip Erdoğan’a sorsanız, kendi mensubu olduğu siyasi akımı Demokrat Parti’nin, Turgut Özal’ın ANAP’ının devamı sayar. Aradaki Süleyman Demirel’in Adalet Partisini atlar ama doğrusu, aynı çizgi içinde AP’nin de yer aldığıdır.

Türkiye’deki bu siyasi çizginin isminden hep büyük bir saygıyla söz edilen bir dizi kahramanı var; o kahramanlardan biri de Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’dir.

Bir Anayasa hukukçusu olan Başgil, aynı zamanda Türkiye’nin ilk liberallerinden biriydi, ‘Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ adlı derneğin kurucusuydu, aynı isimle bir de dergi yayınlamıştı tek parti döneminde. Yani bir hayli cesur bir insandı aynı zamanda.

27 Mayıs darbesinden sonra yapılan 1961 seçiminde Adalet Partisi’nden Samsun Senatörü olarak seçildi. sonra da Cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu. Oysa darbenin lideri Orgeneral Cemal Gürsel Cumhurbaşkanı olmak istiyordu.

Başgil ölümle tehdit edildi; Meclis’teki siyasi partiler ise “Darbenin devam edeceği”yle korkutuldu ve sonuç olarak Başgil’in adaylığı engellendi. O canını Cenevre’ye gidip orada hocalık yaparak kurtardı. 1967’de de öldü.

Bugün bir başka Cumhurbaşkanı adayının engellendiği günü yaşıyoruz. Ekrem İmamoğlu ile Ali Fuat Başgil’in siyasi görüşleri bir konuda birbirine çok benziyor: Demokrasiden ne anladıkları konusunda.

Tayyip Erdoğan’ın aynı konudaki görüşleri ise artık bırakın Başgil’e benzemeyi kendisinin bundan 15-20 yıl önceki görüşlerine bile benzemiyor.

Eskiden her türlü meşruiyeti halk tarafından seçilmekte arayan Erdoğan bugün devlet gücünü temsil ediyor ve sadece bunun ona meşruiyet verdiğine inanıyor.

Erdoğan, Süleyman Demirel’i 28 Şubattaki rolünden ötürü çok eleştirdi, onu yok saymasının sebebi de budur ama Demirel öldüğü güne kadar demokrat kaldı. Oysa Erdoğan kalamadı. O tramvaydan indi.