05-05-2025
İsmet Berkan

Özgür Özel momentumu arkasına aldığını düşünüyor

Özgür Özel momentumu arkasına aldığını düşünüyor

Kendimi de aynı gruba katarak söylüyorum: ‘Siyaset gözlemcisi’ bir grup insan var, bunların işi o gün yaşananlara bakıp geleceğe ilişkin bazen çok büyük, bazen çok küçük ama çoğunlukla pek az tutan tahminlerde bulunmak.

Bu geleceği tahmin sporu aslında 18 Mart akşamı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesiyle başladı, ertesi sabah İmamoğlu bir de gözaltına alınınca tahmin sayısı arttı. Derken CHP Saraçhane’de mitinglere başladı.

Bizler millet olarak Akdenizlilikten kaynaklanıyor olsa gerek sabırsızız, bir an önce sonuç bekliyoruz.

Saraçhane Mitingleri olunca tahmincilerimiz (bu kez kendimi katmıyorum) ikiye bölündü. Bir kısmı bu mitinglerin Tayyip Erdoğan iktidarını zor durumda bırakacağını ve iktidarın bu sokak baskısına çok uzun direnemeyeceğini söylemeye başladı; diğer kısmı ise mitinglerin ve insanları sokakta tutmanın sürdürülebilirliğini sorguladı.

Neyse çok gecikmedi, CHP bir haftanın sonunda mitingleri artık başka türlü yapmaya karar verdi; her hafta çarşambaları İstanbul’un bir ilçesinde toplanacaklardı, cumartesileri de Türkiye’nin bir şehrinde.

Bu düzen devam ederken, CHP’nin en son bu cumartesi Konya’daki mitingi de aslında hayli başarılı geçmişken pazar sabahı beklenmedik bir şey oldu, nereden nasıl bulunduğu bilinmez bir meczup çıktı Özgür Özel’e tokat attı.

Bu tokat elbette son derece vahim bir siyasi şiddet olayı. Çok ağır ve feci sonuçları olabilirdi, esasen ucuz atlatıldı.

Ama atlatılınca da CHP bu olayın momentumundan yararlanmaya karar verdi.

Haberlerde okudunuz zaten, parti dün gece neredeyse gece yarısı bir miting yaptı Ankara’da. O saatte genel merkezin önünde ciddi miktarda insan vardı ve çoğu neredeyse iki saattir bekliyordu.

Ama esas miting bana soracak olursanız bu hafta çarşamba günü İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda yapılacak.

Ben bu satırları yazarken eminim İstanbul Valiliği, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı bürokrasisi endişeli toplantılar yapıyor.

Endişenin sebebi belli: Beyazıt Meydanı İstanbul’da aynen Taksim gibi mitinglere kapalı. Burası 1950’lerin sonlarından itibaren önemli bir sembol alan. Bir nevi tabu.

Burada mitinge izin verseler bir türlü vermeseler başka türlü.

Verseler, bundan sonra pek çok grup Beyazıt Meydanında miting yapmak isteyecek; vermeseler karşılarındaki polisle çatışmaya hazır kitle herhangi bir siyasi grup veya örgütsüz üniversiteliler değil CHP olacak.

Zor karar.

Ama bir de şunu unutmayın: CHP Beyazıt’ta herhangi bir miting yapmıyor, Özgür Özel dün özellikle söyledi, mitinge üniversiteli öğrencileri çağırıyor.

Bu, CHP için eylemleri bir üst seviyeye sıçratmak ve iktidarın klasik oyun kitabından korkmamaya başlamak anlamına geliyor.

Anlatmaya çalışayım:

CHP Saraçhane mitinglerine başladığında iktidar kanadı bildik bir yola saptı, CHP’yi sokak olaylarıyla ve ülkenin huzurunu kaçıracak, sonu tedhişe varan olaylarla suçlamaya başladı. Gerçekten de her gece miting bitişinde polisle Bozdoğan Kemeri önündeki polis barikatını aşıp Taksim’e yürümek isteyenler arasında arbede yaşanıyordu. Bu arbedeler yüzünden 2000 kişi gözaltına alındı, yüzlerce genç tutuklanıp hapse atıldı, 700’e yakını halen yargılanıyor.

İktidar daha önce aynı şeyi Gezi’de yapmış, Taksim meydanını terk ettikten sonra o ana kadar sempatiyle anılan göstericileri kriminalize etmeyi başarmıştı. Polis Haziran ortasında gece yarısı Taksim’i geri aldığında üzülen pek az kişi olmuştu.

Bu kez de aynı yolu denemek istedi ama hem CHP’nin eylemleri kesmesi hem de bugün yaşananların Gezi olaylarından bir hayli farklı olması yüzünden aynı sonucu alamadı. Unutmayın, CHP 1 Mayıs için de Taksim meydanını zorlamadı, çatışmamayı seçti. Çoğunluk Taksim’deki manzaraya bakıp eylemin meşruiyetini yitirdiğini düşünmeye başlamıştı.

Şimdi CHP Beyazıt Meydanı diyerek gerekirse bu çatışmaya hazır olduğunu söylemiş oluyor. İktidarın kendilerini artık kriminalize edemeyeceğini, CHP bayrağı altındaki bir kitleyle çatışamayacağını düşünüyor. Eyleminin de halk çoğunluğu tarafından meşru görüleceğini.

Bu yepyeni bir aşama artık.

CHP açısından riskli bir karar esasen, ama belki de parti yönetimi ‘Korkunun ecele faydası yok’ demeye başladı veya sabırsızlandı; daha yüksek ihtimal Özgür Özel’e atılan tokadın sempati yarattığını ve partinin ahlaki üstünlük iddiasını ivmelendirdiğini düşündü, artık hangisiyse, bu karar açıklandı.

CHP’nin sertleşmesi ve oyunu sert oynamaya başlaması Türkiye’yi bakalım nereye getirecek, hep birlikte göreceğiz.

Amerikan Anayasasını uygulasın mı, uygulamasın mı?

Amerikan Anayasasını uygulasın mı, uygulamasın mı?

Donald Trump okumuş mudur bilmiyorum, ama Ronald Reagan’ın favori yazarlarından olan Tom Clancy’nin bir romanında geçen ve hep aklımda kalan basit bir ders var. Clancy’nın romanlarının kahramanı Jack Ryan artık Amerikan Başkanı olmuştur, bir vesileyle Amerika’yı korumaktan söz ettiğinde bir danışmanı sözünü keser: ‘Senin görevin anayasayı korumak, Amerika’yı anayasa korur zaten.’

Gerçekten de Amerikan Başkanları anayasayı koruyacaklarına dair yemin ederler, Amerika’yı koruyacaklarına değil.

Donald Trump bunun çok farkında değil sanki. Hukuku ve anayasayı ayak bağı olarak görüyor. Bunu da açıkça söylemiş zaten NBC televizyonuna verdiği mülakatta.

Konu Amerikan vatandaşı olmayan ama Amerikan toprağında bulunanların (ister turist olsun ister yasa dışı yabancı göçmen) suç işlediklerinde Amerikan anayasasında yazılı temel haklardan yararlanıp yararlanamayacakları.

Zamanında Amerikan solunun sembol Anayasa Mahkemesi yargıcı Ruth Bader Gainsburg ile Amerikan muhafazakar sağının sembol yargıcı Scalia bir TV programında bu soruyla karşılaştıklarında tereddütsüz ‘Elbette yararlanırlar’ cevabını vermişti. Siyasi görüşleri tersti ama Anayasa korumasının kimleri kapsadığı konusunda tereddütleri yoktu.

Anayasa koruması derken de kasıt temelde şu: Sınır dışı edilmek istenen bir kişi bu idari karara karşı mahkemede dava açabilir mi?

Elbette açabilir. Bugün bile açıyorlar zaten.

İşte Trump da buna sinirleniyor, yargıyı ve hukuku bu sebeple ayak bağı görüyor, çünkü haklılığına inanıyor, yasa dışı yabancıları sorgusuz sualsiz ülkeden atabilmek istiyor.

‘Ya iki milyon dava olursa’ demiş NBC’ye. Anayasanın verdiği adil yargılanma hakkı sorulduğunda da defalarca ‘Bilmiyorum, ben hukukçu değilim’ diye cevaplamış.

Amerika bugünleri de gördü.